HDP İzmir İl Örgütü devletin kadrolu çalışanı ve kimliğini gizlemeyen bir faşist tarafından basıldı ve o an partide bulunan parti emekçisi Deniz Poyraz bu faşist tarafından katledildi. Belli ki bu faşist daha fazla kişiyle karşılaşmayı ve daha fazla HDP’liyi katletmeyi planlıyordu. Bunu gerçekleştiremese de yıllardır eylemlerden etkinliklerden tanıdığımız, partisinin emekçisi bir kadını, Deniz Poyraz’ı aramızdan aldı.

Saat 11.00 sularında sosyal medyaya ve ortak iletişim kanallarına haber düşer düşmez elimizden geldiğince çabuk HDP il önüne geçtik. Yıllardır HDP önünde elbetteki Kürtler’e ve HDP’lilere karşı tertibat alan polis faşist bir cinayete karşı dayanışma göstermek üzere toplanmaya çalışan kitlenin önüne yığınak yapmıştı. Faşist katillerin önünü açanlar ezilenlerin karşısına bariyerleri, çevik kuvvetleri, siyasi polisleri ve TOMA’ları ile dikilmişlerdi.

Bununla birlikte toplanılan alan için bir arama noktası kurmaya cüret edememiş, alanı kafeslerle çevirmeye çalışmamışlardı. Alana vardığımızda henüz sadece birkaç yüz kişi vardı. Gerginlik gözle görülür biçimde hissedilse de bu tür durumlarda karşılaştığımız öfkeli sloganlar yerini bir çeşit sessizliğe bırakmıştı. HDP yöneticileri ile görüşerek sessiz ve matem havasında değil, katilleri işaret eden ve diri bir politik hava taşıyan bir eylemin gerekliliğine işaret ettik. İzmir Emek Demokrasi Güçleri’nin çağrıcı olduğunu, kadın örgütlerinin ve aynı zamanda HDP’nin saat 17.00’de açıklama yapacağını, HDP Eşgenel Başkanı Pervin Buldan’ın beklenildiğini ifade ettiler.

Fakat bu bekleme halinin sessiz ve sönük bir biçimde geçmesini engellemek üzere bir plan yoktu. Zaman zaman “Şehit Namırın”, “Katil Devlet Hesap Verecek” sloganları atılsa da bu toplu ve birlikte değil, kişilerin inisiyatifi ile oluyordu. Biz bayraksız, pankartsız, slogansız, tam da devletin arzu ettiği gibi sessiz sedasız durmak için gelmemiştik. Nitekim İzmir’de artık neredeyse alışılagelen, başka bir tutum takınılınca neredeyse ayıplandığınız, siyasetsizliğin alışkanlık haline geldiği bu anlamsız tutuma iştirak etmedik.

1 Mayıs’ta açtığımız Komünist KöZ imzalı “Kahrolsun Ezen Ulus Şovenizmi! HDP’yi Kapattırma! Vekillerine, Belediyelerine Sahip Çık!” pankartımızı açtık. Pankartımızı açınca önce bir sessizlik oluşsa da bir çift anlamlı söz işitmeye, bir şey söylemeye en çok ihtiyaç duyanlar dakikalar içinde gelip pankartı birlikte daha yüksek bir yere asmayı teklif ettiler. Birlikte pankartımızı astık ve alanda yerimizi aldık. Saatler süren bekleyiş ilerledikçe sol akımlar da  birer birer bayraklarını alanda açmaya başladılar. Ardından sloganlar da sıklaştı ve gürleşti. HDP il örgütü de bekleyiş esnasında bastırdığı “Deniz’e Sözümüz Barış Olacak! Faşist Ablukayı Dağıtacağız!” ve “Faşizmi Yeneceğiz!” pankartlarını alana astılar.

Gerek Deniz Poyraz’ın ailesinin basiretli diri tutumu, gerekse alana gelen insanların sayısının artması ile eylem polisin varlığının önemsizleştiği  kitlesel bir açıklamaya dönüştü.

Kadın örgütleri alanda İstanbul Sözleşmesi Kampanya Grubu imzalı “Deniz Poyraz İsyanımızdır! Katillerden Hesabı Kadınlar Soracak!” yazan bir pankart açtılar. Ardından aynı grup adına yapılan konuşmada HDP il binasından sarkıtılan pankart işaret edilerek İstanbul Sözleşmesi uygulanmadığı için 88 kadının öldürüldüğü, şimdi bu kadınlara bir yenisinin daha eklendiği ifade edildi. İstanbul Sözleşmesi’nden de demokrasi mücadelesinden de vazgeçmeyeceklerini vurguladılar.

Saat 17.00’ye gelindiğinde toplanılan noktadan faşist saldırının yaşandığı HDP İl Örgütü binası önüne geçildi. Burada yapılan saygı duruşunun ardından HDP Eşbaşkanı Pervin Buldan kitleye seslendi.

Buldan şunları söyledi:

“Erdoğan bu katliamın gerçekleşeceğini biliyor muydu? Elbette ki biliyordu. Bu cinayetler ilk değil, biz bu hikayeleri çok gördük ama bize ‘Biat edeceksiniz, diz çökeceksiniz’ diyenlere karşı asla ve asla boyun eğmedik, onurumuzdan taviz vermedik. Bundan sonra da boyun eğmeyeceğiz. Bugün buraya büyük bir katliamı gerçekleştirmek üzere bir katil yollandı ama tesadüfen sadece içerde Deniz vardı. Arkadaşlarımız yarım saat sonra buraya gelseydi bugün bu kentte büyük bir katliam gerçekleşecekti. Hatta üç kişiden bahsediliyor. Üç kişinin bu apartmana girmesi öyle kolay değil. Çok organize, planlı, kesinlikle katliam yapmak üzere buraya gelindiğini biliyoruz. Azmettiriciyi, eline silah vereni de biliyoruz. Çünkü biz bu oyunlara yabancı değiliz. Yıllardır söylüyoruz, bu ülkede işlenen bütün cinayetler planlıdır, organizedir ve bunlara biri daha eklendi. ‘Bu daha iyi günleriniz’ diyen Cumhurbaşkanı’na sesleniyorum; ‘Bunlar daha iyi günleriniz’ derken bunu mu kastediyordunuz? Bu katliamın gerçekleşeceğini biliyor muydunuz? Elbette biliyordunuz çünkü bu ülkede uçan kuştan haberiniz var. HDP’liler nerede nefes alıyor haberiniz var ama elinde silahla katliamı gerçekleştirenin, bu katilin kimler tarafından organize edildiğini bize açıklamak zorundasınız. Bunun sorumlusu elbette başta AKP ve onun küçük ortağı MHP’dir. Her gün Halkların Demokratik Partisi’ni hedef gösterenler, kriminalize etmeye çalışanlar, bu işin birebir sorumlularıdır.”

Pervin Buldan’ın ardından SYKP, ESP, TÖP, EMEP, HDK, TİP, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi adına parti genel başkanları, il başkanları ve temsilciler düzeyinde konuşmalar yapıldı. Konuşmalarda öne çıkan faşist saldırıların karşısında birlikte mücadele vurgusu ve bu saldırıların HDP’ye Kürtler’e diz çöktüremeyeceği idi. Konuşmalarda öne çıkan bir diğer husus ise faşist saldırının polisin gözü önünde gerçekleştirilmiş olması ve güvenlik zafiyeti idi. Oysa ki ortada polislerin bir ihmali ya da bir güvenlik zaafı yoktu. Bilakis polisin tam da bu tür faşist saldırıları kolaylaştırmak ve bunlara imkan sağlamak için HDP binaları önünde konuşlanıyor olduğu biliniyordu. Neyse ki HDK adına konuşan temsilci konuşmasında bu konudaki yanılsamalara mahal vermeyecek netlikte bir şey söyleyerek “katiller şu anda tam da karşımızda duruyorlar” dedi.

Komünist KöZ adına söz alan yoldaşımız ise konuşmasında şunları söyledi:

“Mücadele arkadaşımız Deniz Poyraz’ı yitirmiş olmanın acısını yaşıyoruz. Ama bu bir ilk değildi. Katilleri elbette tanıyoruz. Taybet Ana’yı kim vurduysa Deniz Poyraz’ı o vurdu. Tahir Elçi’yi kim vurdu ise Deniz Poyraz’ı o vurdu. Hrant Dink’i kim vurduysa Deniz Poyraz’ı da o vurdu. Katiller saraydadır. Evet bu faşist saldırıların hiçbiri, ne 10 Ekim, ne Suruç ezilenlere, emekçilere, Kürtler’e diz çöktürtemedi. Ama diz çökmemek yetmez. Bu faşist saldırıların önünü kesmek için suskunluktan silkinip ayağa kalkmak gerek. Bekleyerek, izleyerek, sitemle sitayişle bu faşist saldırıları durduramayız. Bu faşist saldırıları durdurmanın yegane yolu Cumhur İttifakı’nı kitlesel bir halk seferberliği ile göndermekten geçiyor.

İzmir’deki tüm emekçilere çağrımız yarın Deniz Poyraz’ın cenazesinde on binler olup bu faşist saldırıların karşısında bir duvar gibi dikilelim. Sloganlarımız, pankartlarımız, bayraklarımızla on binler olup yarın arkadaşımızı hakkıyla uğurlamalıyız.”

Eylem ertesi gün yapılacak olan cenazeye çağrı ile sona erdirildi.

HDP kitlesinin dışında gözlemlediğimiz kadarı ile SMF, ESP, BDSP, SYKP, TİP, Partizan, TÖP, Kaldıraç, SEP, Halkevleri, Sol Parti, TKH, EMEP üye, taraftar ve faaliyetçilerinin de katıldığı eylemin başında ancak birkaç yüz kişi varken açıklamaya doğru bu sayı bine yaklaştı.

Eylemde “Deniz’e Sözümüz Barış Olacak”, “Katillerden Hesabı Kadınlar Soracak”, “Anaların Öfkesi Katilleri Boğacak”, “Katil Devlet Hesap Verecek”, “Hırsız, Katil AKP”, “AKP İstifa”, “Kürdistan Faşizme Mezar Olacak”, “Kurdistan Goristan Ji Bo Faşistan”, “Yaşasın Halkların Eşitliği” sloganları atıldı. Biz KöZ’ün arkasında duran komünistler olarak “Biji Serhildan Azadiya Kurdistan!” ve “Emekçiler Değil Saray’daki Korkuyor!” sloganlarını attık.

Eylemin başındaki sessiz ve suskun havaya inat eylemde en çok Kürdistan vurgusu içeren ve AKP/MHP’nin bu faşist cinayetteki rolüne değinen sloganlar kitleden rağbet gördü.

Faşist saldırılar sıklıkla telkin edildiği gibi itidalle, sokaktan çekilerek sessiz sedasız kalarak, devlete, iktidara, yargıya çağrılar yaparak ve lanetlemelerle püskürtülemez. Bilakis tersi doğrudur. Tek planı seçimleri yahut olası erken seçimleri beklemek olanlar eylemsiz siyasetsiz bir hat benimsediği sürece ezilenler bu saldırılara karşı daha korumasız, savunmasız ve açık hale geliyor. Bir rejim krizi içinde debelenen, zayıflayan, yönetmekte zorlanan iktidar da onun istepnesi burjuva muhalefet de ezilenleri eve tıkmak için iç savaş ve katliam tehditleri ile, faşist saldırılar ile işçileri, emekçileri, Kürtler’i teslim almaya çalışıyor.

Bu faşist saldırıların önünü kesmenin tek yolu tüm bu faşist saldırıların başını çeken AKP/MHP’ye, Cumhur İttifakı’na karşı kitlesel, eylemli, siyasal bir mücadele yürütmekten; seçimleri beklemeyi ve evde oturmayı vaaz eden Millet İttifakı’nın emekçi kitlelere ve solun önemli bir kısmına vurduğu prangayı kırmaktan geçiyor. Böyle bir siyasal ödevi, bu netlikte devrimci bir politikayı yürütebilecek bir devrimci parti gerçekleştirebilir. Böyle bir partiden ve devrimci önderlikten mahrum olanların bu eksikliği gidermek için her alanda, her mücadelede bu eksikliğe işaret etmesi gerekiyor. KöZ’ün arkasında duran komünistler olarak yuvarlak sözlerin, temennilerin arkasına saklanmadan bu pisliğin başındakine, ondan nasıl kurtulabileceğine ve bunun için gerekli komünist devrimci bir parti ihtiyacına her fırsatta işaret etmeye devam edeceğiz.

Seçimleri Bekleme, Devrim için Örgütlen!
Pisliğin Başı, Deniz’in Katilleri Belli;
Seçimle Değil Devrimle Gidecekler! 

İzmir’den Komünistler