29 Şubat 2020’de İzmir’de gerçekleştirdiğimiz ‘Seçimleri Beklemeyeceğiz’ konulu Köz Sohbeti 14 kişinin katılımıyla verimli bir havada gerçekleşti. Sohbette ayrıca İdlib’de yaşanan gelişmeleri de irdeledik. Parlamentarizmin sonuçsuzluğu ve tehlikelerinden söz ettiğimiz söyleşide sunum yapan yoldaş HDP’nin Meclis’teki ortak İdlib bildirisine imza atmayıp genel olarak sessiz kalmayı tercih etmesinin yasak savmak ve Millet ittifakına olan desteğinen kaynaklandığını buna rağmen şovenlerin HDP’yi sertçe eleştireceklerini belirtti.

Yoldaş bu bağlamda HDP’nin CHP’ye verdiği desteğin, CHP’nin ‘aman onları da kazanalım’ diye AKP/MHP’ye verdiği desteğin bir benzeri olduğunu ifade etti. Bu yıl 8 Mart’ın kitlesel kutlanmayacak gibi görünmesinin nedeninin de bu ürkütmeme kaygısı olduğunu, oportunizmin ve reformizmin bu şekli ile hainliğe varabildiğini ifade etti. HDP’nin şu ânda yapması gereken şeyin CHP’ye “siz değil miydiniz bunlara çanak tutan, şimdi nasıl olur da bunların bildirisine ortak imza atarsınız” demek olduğunu ama bunu yapmak yerine utangaçça imza atmaktan geri durmakla yetindiğini söyledi. Tüm bunların bir partinin gerekliliğini yakıcı bir ihtiyaç olarak karşımıza diktiğini dile getiren yoldaş, ne parti kurmak ne de devrim yapmak için seçimleri beklemenin mantıklı ya da makul bir yol olamayacağının altını çizdi.

Söyleşide ayrıca reformistlerin neden devrime ve devrimciliğe karşı durup öyle yapmıyormuş gibi davrandıklarını irdeledik. Bu bağlamda yoldaş Kautsky ve Bernstein’ın savaşa destek vermesi nedeniyle SPD’den istifa etmelerinin çok da anlamlı olmadığını, çünkü bu kişilerin bu tavırla devrimciymiş gibi görünmeyi hedeflediklerini, oysa stratejilerinin devrimi engellemek ve devrimci partileri önlemek üzerine kurulu olduğunu örnekleriyle açıkladı. Bu bakından Hikmet Kıvılcımlı’nın Lenin’den çevirdiği eserde Kautsky’ye “dönek” değil “melun” demesinin önemine işaret etti: Kautsky hiçbir zaman devrimci bir parti ile devrim yapmak gerektiğini düşünen biri olmamıştı, ama zaman zaman olmuş gibi görünmüştü, bu nedenle dönek değil ‘melun’ olarak nitelenmesi daha usa yatkındı.

Soru cevap kısmında bir katılımcı Sur’da olanları örnekleyerek HDP’nin orada halkı nasıl ortada bıraktığını, nasıl diğer mahallelerdeki/yakınlardaki insanların Sue’a ve Cizre’ye yardıma gitmesini engellediğini anlattı. Hewler Bahçeleri’nde HDP destekli müteahhitlerin rant paylaşımını aktardı. Bir de solcu olduğunu söyleyenlerin artık solu magazinel/Avrupai bir kültür etkinliği gibi algıladığını, algülüm vergülüm suya sabuna dokunmadan etkinliklerde devrim lafzı edilmeyen konuşmalardan geçilmediğini, panellerin doyurucu olmadığını, konuşanların bir şey söylemediğini Köz’ün bu bakımdan farklı ve iyi bir çizgiyi temsil ettiğini aktardı.

Bir başka katılımcı insanların olan bitenin farkında olduğunu ama farkında oldukları şeylerin gereklerini yerine getirmek istemedikleri için bu şeyler yokmuş gibi davrandıklarını, mücadeleden bilerek kaçtıklarını Köz’ün birçok etkinliğini de aynı sebeple görmezden geldiklerini belirtti.

Köz’ün doğru olanı yapmakla birlikte güçsüz/cılız olduğunu belirten bir başka katılımcıya yoldaş 1999 kıyaslaması ile cevap vererek, “kuşak çeşitliliğimizi koruyup ilkelerimizle doğru yolda ilerlediğimiz sürece bu iş olacak; şu ânda Bolşeviklerin devrimden birkaç yıl önceki hâline göre daha güçsüz değiliz” dedi, Köz’ün zaman içinde artan etkisini örneklendirdi. Sayımız az diye kuyrukçuluk yaparsak, HDP’ye yanaşırsak asıl o zaman diğer sol hareketler gibi idam fermanımızı imzalamış oluruz; bu bağımsız hâlimizle, bu doğruyu savunan ilkeli duruşumuzla yerel seçimlerde HDP’ye rağmen kampanya yapmak zorunda kalmış olsak bile bize şiddetli tepki vermediler/veremediler diye ekledi. Deneyim aktarımının birinin geçmişte yaşadıklarını kitaplarda yazması olmadığını, eski kuşakların pratik gerektiren durumlarda kendi deneyimlerini yeni kuşaklarla paylaşması ile deneyim aktarımı olabileceğini, Köz’ün arkasında duran komünistlerin bunu yaptığını ve bunu yapması/yapmaya devam etmesi gerektiğini belirtti.

Sur’u anlatan katılımcıya yanıt olarak devrimci parti eksikliğinden söz etti; parti olsa Sur olduğunda diğer yerlerde de insanların sokağa çıkıp kendi Surlarını oluşturmasını sağlardı dedi. Bu bağlamda İspanya içsavaşının nasıl dünyanın diğer yerlerindeki devrimcileri öğüttüğünü örnekledi, Paris Komünü’nü Lenin’in döne döne okumasının bir anlamı olduğunu, orada kullanılan taktiğin 1917 devriminde geliştirilerek uygulandığını; bir parti ile benzer bir durum olduğunda yine aynı şey yapılacağını belirtti (bu bağlamda Marks’ın Paris Komünü’nü Fransa’da içsavaş olarak nitelemesini ve bizim Sur’la başlayan fiili duruma içsavaş dememizin anlamını vurguladı).

Türkiye’deki siyasi iktidarın biletinin uluslararası alanda kesildiğini, iktidarın gittikçe daha fazla battığını, eskiden Erdoğan’ın iç sıkışıklık için dışa kaçtığını söylediğimizi ama şu durumda belki de tam tersinin yaşanmasının olası olduğunu ifade etti. Komünistlerin böyle bir durumda tıpkı 1914’te bolşeviklerin davrandığı gibi davranmasının gerekli olduğunu ekledi.

Üç saatten fazla süren söyleşi bizleri daha donanımlı ve devrimci olma yönünde yüreklendiren bir etkinlik oldu.

Devrim için Devrimci Parti, Parti için Komünistlerin Birliği!

İzmir’den Komünistler