AKP’nin CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne karşı 18 Mart’ta başlattığı komplo sonrasında 19 Mart itibariyle patlak veren eylem dalgası sonucunda İzmir Valiliği de başka metropol kentlerde olduğu gibi beş günlük bir eylem yasağı kararı aldığını duyurmuştu. Buna rağmen eylemler dinmek bir yana dursun bu yasağın alındığı gün doruğa çıkmış, sonraki günlerde de devam etmişti.

2025 İzmir Newrozu tam da bu eylem dalgasının ve valiliğin yasak kararının ortasında 22 Mart Cumartesi günü kutlandı. Valilik önceden başvurusu yapıldığı için yasak kararının Newroz’u kapsamadığını belirtme gereği hissetti.

İzmir’de yıllar boyunca Newroz İzmir’deki kolluk açısından bir çeşit kabus olmuştu. İzmir’in emekçi semtlerinden, özellikle Kadifekale’den yürüyerek ve toplu biçimde alana gelen Kürt emekçileri ve özellikle gençlerin damga vurduğu Newrozlar, dizginlenemeyen siyasal, ulusal ve aynı zamanda sınıfsal bir öfkeyi taşıdığı için kitle eylemleri arasında baskının en yoğun hissedildiği eylemler olmuştu. Ancak 19 Mart sonrasındaki hafta, zaman içerisinde başı sonu belli bir mitinge dönüştürülen Newroz bile İzmir’deki devlet bürokrasisi ve İzmir kolluğu açısından daha kabul edilebilir bir noktaya gelmişti. En azından Newroz’a gelenlerin son bir haftada sokağa çıkan kitleyle buluşmaması, birbirinden yalıtılması açısından Newroz’un yasaklanmadan, baskı konusu olmadan, belirlenen sınırlar içerisinde başlaması ve bitmesi için devlet azami ihtimamı gösterdi. Bir baskı uygulaması ile dövüştükleri cepheyi daha fazla genişletmemek için İzmir Newrozu’nda polisin tutumu önceki yıllara göre daha esnekti.

Newroz için yıllar boyu benimsenen Cumhuriyet Meydanı’nda buluşarak alana kortejlerle yürünmesi geleneğinden oldukça uzun süre önce vazgeçilmesi ve doğrudan Gündoğdu’ya çağrı yapılması DEM Parti’yi destekleyen kitlenin Newroz’a dağınık ve bölük pörçük bir şekilde katılması sonucunu bu sene de yarattı. Cumhuriyet Meydanı’nı buluşma noktası olarak belirleyen TÖP, Mücadele Birliği, SMF ve KED-DER alana buradan kortejler oluşturarak yürüseler de koordine ortak bir yürüyüş kolu olmadı. Burada oluşan kortejler de nicelik olarak zayıf kaldı.

Köz’ün arkasında duran komünistler olarak bizler de Cumhuriyet Meydanı’nda “Demokratik Anayasa İçin Kurucu Meclis! Tüm Siyasi Tutsaklara Özgürlük!” pankartımızı açarak toplandık. Bu noktadan itibaren de “Rehine Pazarlığını Reddedelim! Hükümete Karşı Emekçi Seferberliğini Örelim!” başlıklı özel sayımızı yaygın biçimde dağıttık. Niceliği sınırlı olsa da kortejimizi oluşturup Cumhuriyet Meydanı’ndan Gündoğdu Meydanı’na kadar sloganlarımızla yürüdük. Yürüyüş boyunca “Seçimle Değil, Devrimle Gidecek; Kürtlerin Esareti İşçilerin Esaretidir; Kürtlere Özgürlük Orta Doğu’ya Barış; Biji Serhildan Azadiya Kurdistan; Bağımsız Birleşik Özgür Kürdistan!” sloganlarını attık. Ancak alandan çok uzakta olunmasına rağmen miting için kurulan platformdan yapılan önceki yıllarda karşılaşmadığımız oranda yüksek sesli müzik yayını sloganların duyulmasını neredeyse engelledi. Adeta yüksek sesli bir müzik yayınıyla alanda sloganların sesi kısılmış oldu. Bu sadece politik akımlar için değil, Newroz’a gelen geniş kesimler için de geçerli oldu. Daha önceki yıllarda görmeye duymaya alıştığımız, geniş kesimlerin katıldığı sloganalar bu sene çok daha az atıldı ve duyuldu. Daha çok müzik yayını üzerinden, siyasetin kısılıp müziğin sesinin sonuna kadar açıldığı bir Newroz meydanı ile karşılaştık.

Alana girdiğimiz ve mitingin başladığı saatlerde alandaki katılım da önceki senelere göre düşüktü. Saatler içerisinde katılım yoğunlaşsa da önceki senelerdeki siyasal coşku ve birliktelik bu sene alana hakim değildi. Bununla birlikte alanda geçen senelerden farklı olarak ala rengin, yani Kürdistan bayraklarının sayısının gözle görülür biçimde arttığı gözlemlendi.

Kürsüden yapılan politik konuşmaların sayısı da azalmıştı. DEM Parti İl Eşbaşkanlarının akabinde Halkevleri Genel Başkanı Nebiye Merttürk söz alarak  şunları vurguladı: “16 milyonluk bir kentin başkanı, yine halkın iradesi gasp edilerek uydurma gerekçelerle gözaltına alınıyor. Bir yandan barış taleplerine kulaklarını tıkıyorlar görüyoruz. Bugün memleketin dört bir yanında baskıyla yıldırmaya çalışıyorlar. Sadece İzmir’de 150 arkadaşımız gözaltına alındı. Bu faşizmin karşısında elbette omuz omuza birlikte mücadele edeceğiz. Halkın iradesi İzmir’de, İstanbul’da sokaklarda. Bu memlekete barışı, eşitliği, özgürlüğü bizlerin örgütlü mücadelesi getirecek. Bugün yaktığımızı Newroz ateşi mücadelemizi, direncimizi, örgütlülüğümüzü harlasın.”

Daha sonra sözü HDK Eş Genel Sözcüsü Meral Danış Beştaş aldı ve şunları ifade etti: “Türkiye’nin dört bir yanında protestolar var, bu sabah itibariyle gözaltılar var ve sert müdahaleler başladı. Bir kere barış ve demokrasiyi nasıl ayıracaksınız? Barışa giden yol demokratik toplumdan, hukuki zeminden, siyasi zeminden geçer. İmralı’da sayın Öcalan deklare ettiği mektubunda açıkça demokratik toplumu ve barışı tarif etmiştir. Bu tecridin hala kırıldığını, özgür çalışma koşulları olduğunu söyleyemiyoruz. Maalesef bu konudaki talepler hala engellerle karşılaşabiliyor. Türkiye’nin önünü açabilecek, uluslararası toplumda da büyük bir memnuniyetle karşılanan 27 Şubat çağrısına rağmen diyeceksiniz ki hala bir adım yok. Ama bizler kararlıyız. Sayın Öcalan da çok kararlı.”

Meral Danış Beştaş’ın konuşmasında ifade ettiği “diyeceksiniz ki hala bir adım yok” sözleri adeta mevcut süreci inandırıcı bulmayan bir kitleye seslenmek üzere konuşulduğunu açığa çıkarır vaziyetteydi. Yüksek desibelli müziğin ardından yapılan konuşmalardan esas olarak alandaki kitlenin dikkatle ve belli bir sessizlikle dinlediği konuşma da bu oldu.

Bu konuşmanın ardından yine müzik yayını başladı ve esas olarak halayların çekildiği ve siyasetin sınırlı tutulduğu bir eylem olarak Newroz sona erdi.

Köz’ün arkasında duran komünistler olarak alanda dikkat çeken pankartımız ve özel sayılarımızla devrimci görüşleri ifade etmeye çalıştık.

Kürtler’e Özgürlük! Kurdara Azadî!

İzmir’den Komünistler