Suruç’ta 2015 yılında gerçekleştirilen katliamın 8. yılında Alsancak’ta gerçekleştirilen eyleme katıldık. “Suruç için Adalet” talebiyle düzenlenen çalışmaların daha uzun bir zamana yayılması sonucunda bu sene Suruç anması daha geniş gündem olmayı başardı. Bunun sonucunda Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde gerçekleştirilen eyleme katılım geçen senekine oranla daha yüksekti diyebiliriz.
Gençlik Örgütleri imzası taşıyan “Suruç için Adalet, Herkes için Adalet” pankartının açıldığı eylemde “Katil devlet hesap verecek”, “Suruç için adalet, herkes için adalet”, “Şehid namırın”, “Katil IŞİD, İşbirlikçi AKP”, “”Oyuncaktan barışa katil İŞİD, işbirlikçi AKP” sloganları atıldı. Eylemde önce gençlik örgütleri adına kaleme alınan basın metni ardından İstanbul’da gerçekleştirilmesi beklenen Suruç eylemine müdahale edilmesi nedeniyle orada okunamayan Barış Anneleri’nin metni okundu, polis saldırısı protesto edildi.
Açıklamaların okunmasının ardından daha önceki senelerde de olduğu gibi imzacı gençlik örgütlerinin inisiyatifi ile yoğun yığınak yapan polis kordonu üzerine yüklenilerek bir yürüyüş girişiminde bulunuldu. Polis saldırısı sonucu bu girişim başarılı olamadı. Ara sokaklara doğru yürümeye çalışanlara kimi faşistlerin saldırı girişimi oldu, bu girişim kitle tarafından yanıtlandı. Kitleyi takip eden polis saldırarak 11 kişiyi gözaltına aldı.
Köz’ün arkasında duran komünistler olarak örgütlenmesi aşamasında bir gençlik örgütü sıfatı taşımadığımız için bir çağrının ulaştırılmadığı, imzacısı olmadığımız bu eyleme bayraklarımızla katıldık. Devletin katliamlarla terbiye etmeye çalıştığı ezilenlerin emekçilerin, öldükleriyle kalmamaları için mücadelelerinin tamamına erdirilmesi gerektiğini biliyoruz. Ama bugün bu yapılamıyorsa bile bu katliamlarda katledilenlerin sesinin alana taşınmasını önemli buluyor, bu eylemlerde gücümüz oranında bulunmaktan geri durmuyoruz. Bununla birlikte bu eylemlerin gençlik örgütleri imzası ile farklı akımların kendi politik kimliklerini kullanmak yerine salt gençlik örgütlerinin imzaları ile düzenlenmesinin bu eylemleri daralttığını, muhataplarını daha baştan azalttığını düşünüyoruz. İzmir’deki son birkaç Suruç anması eyleminde de benzeri yapıldığı ve artık İzmir polisinin de zaten beklediği ve aşina olduğu üzere fiilen polis barikatı “zorlanmış” oldu. Eylemi düzenleyenlerin bildiği ve polisin de önceki yıllardaki deneyimleri ile tahmin ettiği bu eylem kurgusuna bir tek yapılan çağrılarla ve var olan duyarlılıkları ile gelen, gençlik örgütlerinin taraftarları dışındaki kesimler bir bakıma yabancıydı. O yüzden polis barikatını zorlama girişimi gençlik örgütlerinin sınırlı sayıdaki militanı ile sınırlı kaldı. Eylemin geneline bile mâl edilemediği için zayıf kalan bu girişim sadece başarısız olmakla kalmadı, eyleme katılan diğer emekçilerin polis saldırısına karşı ancak izlenimci bir tutumda kalmasına da neden oldu.
Gözaltı saldırısı sonrası yapılan görüşmelerden sonra toplu biçimde yürünmemesi şartıyla geride kalan kitlenin Gündoğdu Meydanı’nda buluşup denize karanfil bırakması konusunda polisle bir uzlaşı ortaya çıktı. Eylem de denize karanfillerin bırakılması ardından bitirildi.
Polis barikatlarının zorlanması ve yıkılmasını kendisiyle sınırlı iradi bir tutumda değil, geçelim İzmir’deki tüm emekçileri İzmir’deki muhtelif sol akımların seslendiği yüz binlerden oluşan emekçilerin küçük ama anlamlı bir kısmının dahi dahil olması ile mümkün olabileceğini bilen bizler, kendi eylemini emekçilerin eylemi yerine ikame eden bu yönelimin geniş emekçi yığınları siyaseten pasifize eden bir yönü olduğunu düşünüyoruz. Sokakta gösterilen bu özverili mücadelenin ve gerisine düşülmemesi gereken bu azmin başarıya ulaşması, kendisiyle sınırlı ve kendinden menkul bir militanlık anlayışından ziyade zaten var olan politik kitlelerin hükümetin karşısına çıkarılmasına imkan veren, onları bu eylemlerin örgütlenmesinden değerlendirilmesine kadar dışarıda bırakmayan politik-pratik bir hazırlıkla mümkün olabilir.
Özgürlük Savaşan İşçilerle Gelecek!
İzmir’den Komünistler