HDP İzmir milletvekil adayı Yalçın Yanık’ın seçim çalışmaları yoğun bir tempo ile devam ediyor.

9 HAZİRAN

Basmane Bildiri Dağıtımı

Yoldaşımızın da aralarında bulunduğu HDP milletvekilleri, İHD İzmir’in tek-tip kıyafet kanunu ve gözaltında kaybedilenler için yaptığı 5 dakikalık oturma eylemine katıldı. Sonrasında yaklaşık 30 kişilik bir kafile ile yoldaşımızın yıllardır çalıştığı yer olan Basmane’ye geçildi. Burada bildiri dağıtımı, ajitasyon ve esnaf ziyaretleri gerçekleştirildi. Biz de kafilenin önünden giderek, yoldaşımızın broşürünün dağıtımını yoğun olarak yapabildik. Adayımızın Basmane halkı tarafından iyi tanınması, broşürlere ve kafileye olan ilgiyi de artırdı. Ayrıca bir gün önce Hazirancıların düzenlediği “seçim güvenliği ve 24 Haziran sonrası” konulu forumda tanıştığımız TÖP’lü arkadaşlar çalışmaya katıldılar.

Mahalle çalışmasından sonra; yoldaşımızın çalışma yürüttüğü Deri-Tekstil-Kundura İşçileri Derneği’nde; HDP milletvekili Ertuğrul Kürkçü ve milletvekili adaylarıyla birlikte bir söyleşi gerçekleştirildi. Söyleşi öncesi, derneğe gelen işçilerle ve HDP çalışmasını yürütenlerle konuşma imkanı bulduk. HDP’nin bir muhalefet partisi olduğunu, Türkiye’deki sorunların ise devrim, dolayısıyla bir iktidar sorunu olduğunu belirttik. 12 Eylül öncesinde Demirel ile Ecevit kavga ediyordu fakat devlet olduğu yerde duruyordu. Kenan Evren bir emirle tankları yürütebiliyordu. Fakat şu an durum öyle değil, devlet paramparça, hiç olmadığı kadar dağınık. Öte yandan sol güçlü, gücünü hem Gezi ve Kobane eylemlerinde; hem de HDP’nin aldığı oylarda görebiliriz. Fakat bu gücü devrime doğru götürecek bir organizasyon değil HDP, bir kitle partisi. 7 Haziran’dan sonra daha farklı hareket edebilirdi fakat HDP, kitleleri tabandan örgütleyerek iktidara baskı yapmak ve birtakım reformlar kopartmak üzere hareket eden bir parti olduğu için bu fırsatları kaçırdı. Her türlü eylem, kutlamalar iptal edildi.  Örneğin 7 Haziran’dan sonra, şöyle denilebilirdi: MHP cumhurbaşkanlığı sarayını Çankaya’ya tekrar taşıyacağını söylüyordu. Biz de bu konuda yasa teklifi veriyoruz öncelikli olarak bunu yapalım hep beraber. Bunu söyleyerek meclisi kitleyebilirdi HDP fakat 7 Haziran’a damgasını vuran Bahçeli’nin hükümet kurdurtmam çıkışı oldu. 15 Temmuz’da da farklı bir tutum alınabilirdi eğer böyle olaylara hazırlıklı bir parti olsaydı HDP.

– HDP’liler söz alarak:  Eleştiri olarak geçmişe bakıp şöyle yapsaydı böyle yapsaydı diye konuşmak kolay. HDP’nin içinde yer alarak, parçası olarak bu eleştirileri yapabilirsiniz. HDP tüm sol gruplara açık bir parti. Bizim dışımızda kalan gruplara dahi gidiyoruz, onları dinliyoruz nasıl hareket etmek gerektiği hakkında fikirlerini alıyoruz.

– Yoldaşımız: Biz HDP’nin içinde yer alsak bu eleştirileri yapamayız. HDP ne derse onu her yerde savunmamız gerekir, bizim partiye bakış açımız bu. Biz bu çalışmaya bütün gücümüzle katılıyoruz, HDP’nin neden 24 Haziran seçimlerinde desteklenmesi gerektiğine yönelik tespitlerimizi herkesle paylaşıyoruz. Ama bizim kurmak istediğimiz parti, farklı bir parti.

Bu tartışmayı bir kenara bırakırsak, geleceğe bakalım deniyor: 24 Haziran seçimlerinden sonra HDP’nin bağımsız çizgisini korumasının çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Örneğin Muharrem İnce’ye daha şimdiden oy istemek, HDP’nin ve seleflerinin yıllardır sürdürdüğü bağımsız çizgiye zarar verir.

– Araya giren HDP’li, biz kendi adayımızı ikinci tura taşımak iddiasındayız, bu yüzden bunu halkın arasında tartışamayız deyince yoldaşımız:  Bunu tabi bu süreçte halkın arasında değil, bu çalışmayı yürütenler olarak kendi aramızda tartışmamız gerekli.

Sonrasında aday yoldaşımız diğer milletvekili adaylarıyla derneğe geldi ve söyleşi başladı

Deri Tekstil Kundıra İşçileri Derneği Kurucu üyelerinden Sedat Filiz: Burada toplanmamızın sebebi, işçiler ve emekçiler açısından neden HDP, ve parlamentodan beklentilerimiz. Bizi önceden zincirli-ücretli köleler olarak görenler, 7 Haziran’da o zincirlerin-halkaların tek tek kırılarak, barajları yıkarak girdiğimiz parlamentoda rahatsız olan cumhur ittifakının 1 kasım’da neler yaptığını biliyoruz. 24 Haziran’a daha iyi hazırlanıp, yıkılan o barajın kalıntılarını da yok edip, 12 Eylül aşist anayasasını da çöpe atıp,  din-dil-ırk ayrımı gözetmeden işçiden-emekçiden yana çoğulcu bir anayasa yapmak için, 12 Eylül anayasasından beslenen gerici ittifaklara, hem Cumhur hem Millet ittifakına dur demek için 1 oy Demirtaş’a 1 oy HDP’ye diyoruz. Sözü şimdi Deri-Tekstil-Kundura İşçileri Derneği Başkanı arkadaşım Yalçın Yanık’a bırakıyorum ve neden HDP diye soruyorum:

 

Yalçın Yanık:

Biz bu duruma nasıl geldik? Uzun zamandır sigortasız işçiler arasında çalışma yapıyoruz. İşçiler arasında rekabet değil dayanışma, sendikalaşma hakkı gibi haklar için çalışıyoruz. İşçiler arasında, en azından kendi sektörümüzde görünen insanlarız. Seçim dönemlerinde insanlar her zaman soruyor, biz bu dönemlerde kendi karakterimizi, kendi kararlarımızı insanlara aktarıyoruz. En basit bir kültür derneğinin bile böyle bir misyonu olması gerekiyor bize kalırsa. İnsanların siyasallaştığı yerler böyle yerler çünkü en başta. 25-30 sene önce de ayrı bir çalışma yürütüyorduk, süreklilik olması gerekiyor bu çalışmada. 300-400 kişi 1 Mayıs’a gittiğimiz oldu. Bu dernekleri, sendikalraı sürekli hale getirmek gerekiyor.

Sedat arkadaş neden HDP diye sordu HDP işçi sınıfının en kitlesel partisi. HDP ayrımcılığa karşı çıkmış, etnik ayrımcılığa karşı çıkmış buna karşı mücadele eden bir kitle partisi.  HDP şu an parlamentoya girebilecek tek sol parti. HDP milletvekili işçilerin emekçilerin, halkın içinden gelen milletvekilleri, bizim sesimiz. HDP bu dönemde parlamentoda daha güçlü şekilde temsil edilecektir. Yüzde 10 barajından dolayı HDP’nin oyları başka yerlere gitmişti aslında. Biz oylarımızı geri alacağız demek gerekir.

HDP’yi yok etmek için, HDP ile birlikte hareket eden devrimci grupları da yok etmek için uğraşıyorlar yıllardır, ama bu her seferinde boşa çıkıyor.

HDP milletvekillerinin parlamentoda ne yapıp yapamadığını söylemesi çok önemli. HDP anamuhalefet partisi olmalı, insanlara kürsü olacak bir parti. Biz şunu yaptık, bunu yaptıktan ziyade parlamento şu şu işleri yapamaz demek, bunları teşhir etmek gerekiyor. Bizim dışımızda başka unsurlar var, anayasa engel. Diğer partilerin yapabilecekleri halde yapmayacağı şeyleri açıkça teşhir etmek gerekiyor.

Ulusal sorun başta olmak üzere her türlü sorunu açıkça tartıştırmamız gerekiyor. Buna Güneydoğu sorunu değil ulusal sorun demek gerekiyor. Kendi ideolojimizi halktan saklamamız gerekiyor. Halk da bunu biliyor zaten, gittiğimiz yerlerde halk politikleşmiş. Biz, kardeşçe yaşam nasıl olur, ezilen halklar nasıl kurtulur, bunları kendi ideolojimiz çerçevesinde anlatmamız gerekiyor.

 

Murat Çepni:  Pankartınızda da yazıyor: Karanlık atölyelerden aydınlıklara çıkıyoruz diye. Emeğin kurtuluşu mücadelesi sürecek, fakat HDP ve demokrasi mücadelesi bu yolda önemli bir eşik. Demokrasi mücadelesini kazanamadığımız zaman, söz-eylem-örgütlenme özgürlüğünü kazanamadığımız zaman emeğin kurtuluşu mücadelesini de kaybederiz. Bu nedenle HDP’de faşizme karşı tüm ezilenler bir araya gelmiş bulunuyoruz. Burada Kürtler Aleviler Lazlar Çerkezler adını sayamadığımız toplumsal güçler bir araya geldik. Ben de HDP’de bir sosyalist olarak yerimi aldım. Demokrasi mücadelesine katkı sunmaya çalışıyorum. En başta HDP ezilenlerin partisi, Kürt ve Türk işçilerin partisi. Kendini meclis dışında buralarda var etmeye devam edecek bir parti.

24 Haziran hem demokrasi mücadelesi açısından hem emeğin kurtuluşu mücadelesi açısından önemli. Hem faşizme, hem de sömürü düzenine darbe indirmiş olacağız bu seçimlerde. Yürüyüşümüzün önü önemli ölçüde açısından. Kendisini işçi sınıfı içinde var eden HDP bu çizgide devam edecek ve işçi sınıfının parlamentodaki temsilcileri olacağız. HDP mücadele örgütü olarak sokaklarda kuruldu, bundan sonra da mücadele örgütü olarak kalmaya devam edecek. Bu yüzden bu yolda hepinize başarılar diliyorum ve hepinizi selamlıyorum.

 

Mahsun Korkmaz: Selamlar arkadaşlarım, yoldaşlarım. Ben de fabrikada çalışan bir işçi olarak aranızda bulunmaktan mutluluk duyuyorum.

Fabrikalarda çalışanların tek rakibi dışarıdaki işsizler ordusudur. İşyerinde çalışan insanlara işverenlerin tehdit unsuru olarak kullanabileceği tek şey budur. Bu olayı bitirebilecek tek parti HDP’dir, diğerlerinin işsizliği çözmek gibi bir derdi yok. İş mahkemeleri işçinin aleyhine, mahkemeler erteleniyor. Sorunlarınızı rabulucularla halledin, bilirkişilerle halledin deniyor. Çünkü hakimler konuya hakim değil.

Asgari ücret 1600 verdik, neyinize yetmiyor gözünüze dizinize dursun diye konuşan bir tek adamdan kurtulmanın adresi HDP’dir. Biz işçilerin sınıf mücadelesine inanıyoruz. Bir gün işçilerin, emekçilerin, ezilenlerin, sosyalistlerin, doğadan yana olanların, hepsinin birleşeceği yerin HDP olduğuna inanıyorum.

Ceyhan Akay:

HDP nedir dendiğinde, işçi sınıfı mücadelesiyle halkların özgürlük mücadelesini yan yana getiren ve birlikte mücadeleyi önüne hedef olarak koyan bir partidir.  Bir sosyalist olarak ben bu nedenle HDP’yi tercih ettim.

Türkiye egemen siyaseti uzun dönemdir savaş politikasıyla, daha doğrusu Kürt halkının özgürlük mücadelesini bastırmanın bir aracı olarak savaş politikalarıyla siyaseti yönlendirmeye çalışıyor. Özgürlük isteyenleri bir bütün olarak ezmeye çalışıyor. İşçi sınıfı mücadelesinin, bugün bize verdiğiniz alt alta sıraladığınız talepleri, bu nedenle bastırılıyor. Zengin daha zengin hale geliyor, yoksulluk albaildiğine topluma yayılmış durumda. Bugün bizim asıl ihtiyacımız özgürlüğü kazanmak. Bu mücadeleyi hep birlikte kazandığımızda, tek adam rejiminde somutlanan baskıcı diktatörlük alaşağı edildiğinde, biz HDP olarak güçlü bir şekilde meclise taşındığımızda Türkiye’nin geçmişindeki geleceğinde bütün sorunlarını sizlerle bir araya gelerek, oradan çıkardığımız çözüm politikalarıyla mecliste eşitlik temelinde yeni ve özgürlükçü, sosyalizmden yana bir anayasa yapmak için var gücümüzle mücadele edeceğiz. Bunu da ancak sizinle birlikte yapabiliriz.

Ertuğrul Kürkçü:

Aslında bence niye HDP’ye oy verileceğini bilmeyeniz yok, çünkü burada HDP’li olmayan birini görmüyorum. Birbirimize, yani HDP’liler HDP’lilere niye HDP’ye oy vermek gerektiğini anlatırlarsa bu bence hepimiz için tuhaf bir durum olacaktır. Ama gene de altını çizmek isterim HDP’nin manasının, belki de HDP’lilerin de bunu yeniden hatırlaması gerekiyor.

Parlamentoya vekil göndereceğiz ama en önemli meselenin bu olmadığını çoktandır unuttuk. Bu parlamentoda vekillerimiz yüksek bir kürsüden bütün toplumun işiteceği bir cümleyi kurmak için yararlandılar. En büyük faydası bu oldu. Şimdi yeni bir ittifak düzeniyle parlamentoya giriyoruz. Parlamentoda olduğumuz 7 yıl boyunca, AKP’nin çıkartmak istediği yasaların hemen hemen hiçbirini durduramadık. Yağma yasaları, talan yasaları, soygun-sömürü yasaları, hepsi geçti. Bir iki alanda başarılı olabildik tüm muhalefet olarak. Yalnızca zeytinliklerin maden alanları olarak istismar edilmesi ihtimaline karşı ayaklanan zeytincilerle beraber meclis bunu püskürtebildi, bir de meralar için bu yapılabildi. Fakat özelleştirmeler durduramadı, asgari ücret hiçbir zaman olması gerektiği seviyede olamadı. Bütçe hiçbir zaman halkın ihtiyaçlarına yönelik yapılmadı.

Peki o zaman biz bu parlamentoya niye gidiyoruz sorusunun cevabı, tıpkı kitapta yazdığı gibi, parlamento seçimlerinin kuvvet ölçmeye yönelik   Kimin gücü kime yetiyor, bunun görüldüğü noktadır. Bu 4.seçim olacak ki AKP’nin temsil ettiği egemen ittifakın bir de rakibi olduğunu HDP ispatlıyor. Böylece işçi sınıfı da politika yapma alanına doğrudan girmiş oluyor. İşçilerin oy kullanarak politika yapmaları için yeni bir odak yarattı. Ondan önce iki büyük blok arasında oylar dağılıyordu: Laisizme karşı olanlar ve laikçiler. İktisadi politika hep aynı kaldı. Ecevit’in yakın mesai arkadaşı olan Kemal Derviş’in oluşturduğu ekonomi politikaları Erdoğan 16 yıl boyunca sürdürdü. Kemal Derviş’in laik olması ile ekonominin neoliberal olması arasında herhangi bir karşıtlık yoktu.

Şimdi HDP bunlardan başka bir şey olabileceğine dair bir imkan sunuyor. Buna eleştiriler olabilir, program beğenilmiyor olabilir. Fakat işçilerin gelip doğrudan politika yapabilecekleri ya da burası aracılığıyla politika yapabilecekleri tek alan burası. Yoksa 24 Haziran’dan sonra Türkiye’de siyasi kültürel ilişkiler, iktisadi ilişkiler aynı olmaya devam edecek. Fakat biz çok sevineceğiz, tıpkı 7 Haziran’da sevindiğimiz gibi. Çünkü Türkiye’nin siyasi denklemini zorlayan-değiştiren, muktedir olanların artık muktedir olamayacakları duygusunu yaşatan yeni bir durum yaratabiliriz. Oylarımızla, duruşumuzla emekten yana manevralar yapabilme imkanı doğdu. O yüzden sağcı da olsa – solcu da olsa – dinci de olsa bütün işçilerin HDP’ye oy vermesi lazım, çünkü ancak siyasette böyle söz sahibi olabilirler.

HDP ideolojik ya da felsefi bir birlik partisi değil. HDP’ye dahil olabilmeniz ya da destek olabilmeniz için komünist olmanız ya da sosyalist olmanız şart değil. Önemli olan HDP’yi desteklemek için onun özgürlük siyasetini benimsiyor olmak: Herkes özgür olmalı ve dilediğini konuşabilmeli, fikrinden tercihlerinden düşündüklerinden dolayı zulme uğramamalı. Bunun içine “işçilerin hayatı kendilerinin bildiği gibi kurulmalı” fikri de dahildir.

İşçi sınıfı doğası gereği çoğulcudur, ama hepsi bir tek açıdan benzer. Aynı patron tarafından sömürülürler ve buna isyan ettikleri için devletin zulmüne uğrarlar. HDP hem sömürüye karşı, hem isyandan yana olduğu için bir işçi sınıfı partisidir. İşçileri kendi listelerinden meclise taşıyan, işçilere politika yapma imkanı sunan partidir. HDP böyle davranmadığı sürece kendi çevresindeki asabiyyeyi tutkuyu muhafaza edemez. Elbette işçi sınıfını ezen idare varlığını Kürdistan’ı sömürgeleştirme üzerinden kurar. O nedenle Kürdistan’da faşizm, sömürgecilik yürütmek isteyen bütün partilerin eninde sonunda faşizme dönmeleri mutlaktır.  Kürt meselesini çözeceğim diyen tüm politikacılar son terörist öldürülene kadar devam edeceğim çizgisine gelir. TC’nin müesses nizamı Kürdün sömürgeleştirilmesine dayalıdır. Buna direnenleri safdışı bırakırlar, direnmezse faşist hareketin komuta merkezine gelir Tayyip Erdoğan gibi.  Hangi partiye gitseniz bu olur. Yalnızca HDP sömürgeciliği tabiatı gereği savunamaz, dolayısıyla faşizmle ortaklık kuramaz. İşçiler için de bundan daha makbulu olamaz. O nedenle işçi sınıfının bence bulup bulabileceği en önemli kitle partisidir. Nihayet işçiler pekçok partiye üye olabilirler, HDP tek işçi sınıfı partisi değil. Ama HDP şunu yaptı, bu büyük bir icattır 21.yy siyasi tarihinde: Herkesin hem kendi partisine üye olup hem HDP’ye üye olmasının kapısını açtı, hiçbir partiye kendini dağıt da demedi.

HDP partilerin partisidir, bu partilerin ortak fikriyatını temsil eden ortaklaşma, birlikte yürüme partisidir. O yüzden sadece bir işçiler partisi değil, işçi partilerinin partisidr. Böyle bir icat dünyanın başka bir yerinde yok. O yüzden HDP 5 yıldır sonsuz baskılar altında, görülebilecek en büyük zulüm altında olmasına rağmen, binlerce üyesi hapiste olmasına rağmen ayakta durmayı başardı. Ve tekrar işçilere listelerini açtı, yalnızca işçilere değil tüm ezilen kesimlerden insanları siyasetin bağrına taşımış.

Bu partiyi kendi suretinize çevirebilirsiniz. Kürdün hakkını Kürtten çok, kadının hakkını kadından çok savunursanız, böyle bir partiyseniz, HDP’yi siz yönetebilirsiniz. Bunun yolu kimseye kapalı değildir. HDP sadece Kürtlerin partisi de değildir, seçmenimizin ve çalışanlarımızın yüzde 95’i Kürt olmasına rağmen. Ama buna rağmen, Kürt olmayan herkese sıçrama imkanı veren bir parti, kendi Kürtlüğünü gölgede bırakmaya razı olan bir parti, yeter ki demokratik ittifak gelişsin diye. Sırf Kürtlüğümüz göze batmasın diye Türkleri öne taşıyan bir parti de bulamazsınız. Dolayısıyla en iyi Türk partisi de HDP’dir bana sorarsınız, eğer Türklük çok büyük bir merak ise.

Demirtaş’ın çok sevilmesinin sebebi de, HDP’nin kucaklayıcı siyasetinin sesinde, tavrında yansıyor olmasıdır. Hiçbir zaman egemenle uzlaşmadan, ama illa da kan dökücülükten söz etmeksizin onunla hesaplaşmaya hazır olduğunu hissettiren halidir HDP’yi mühim kılan.

Hangi CHP’liyi görmüşsem, Cumhurbaşkanlığında Muharrem İnce, mecliste HDP’ye oy vereceğim diyor. Böyle giderse ben korkuyorum CHP’nin baraj altı kalmasından. Bir miktar stratejik oy, veya gönül oyu gelecek. Şunu da söyleyeyim, size anlattığım sebeplerden dolayı HDP’ye oy vereceğini söyleyen CHP seçmeni yalnızca stratejik oy değil, HDP’ye oy vermemek için ne sebep var diye oy veriyor. Bir kere oy veren bir daha gidemez. Bu nedenle oy vereceklerin bizim klasik seçmenimizin ötesine geçmesi, bizi barajın çok üstüne taşıyabilir.

 

10 Haziran Pazar  – Menderes Çalışması

Pazar günü aday yoldaşımız tüm gün Menderes’te, genel olarak pazarcılık yapan veya serada çalışan Kürt seçmenlerin olduğu yerlerde yapılan çalışmaya katıldı. Bu bölgede broşür dağıtamadık, siyasi fikirlerimizi yeterince ifade edemedik. Bölgede Kürtlerin kimliklerini, HDP’ye oy verdiklerini gizlediklerini fark ettik. Buna rağmen AKP’ye oy veren seçmenden HDP’ye bir miktar dönüş olduğunu gözlemledik. Çalışmayı da yalnızca ilçe eşbaşkanları ve çevrelerindeki birkaç kişi yürütüyordu.. Bu çalışmanın sonrasında aday yoldaşımızla birlikte, parlamento çalışmamızı komünist bir çizgide nasıl yürüttüğümüzün ve eksiklerimizin muhasebesini yaptık.

İzmir’den KöZ Okurları