Şubatın ilk haftası biterken, Türkiye ve Kürdistan’da etkisinin çok büyük yıkımlarla, onbinlerce insanın canını kaybetmesiyle sonuçlanan bir deprem meydana geldi.
Korona salgını sürecinde de olduğu gibi depremin emekçiler üzerinde yarattığı tahribatı siyaset üstü bir durummuş gibi ele alıp devleti göreve çağıranlarla, sert bir dille hükümeti eleştirip devrimci siyaseti rafa kaldıranlardan ve yaşanılan her felaket karşısında kitlelerle sadece yardımlaşma amacı güden sivil toplumcu pratiklerden kendimizi ayırıyoruz.
Bu topraklarda emekçilerin karşı karşıya kaldığı her türden felaketin üstesinden gelebilmenin yolunun en fedakar en özverili yardım dayanışmasıyla mümkün olamayacağının bilinciyle, açığa çıkacak her türden toplumsal felaketin karşında zaten burjuvazinin çıkarları için var olmuş devletten bir yardım beklemenin ötesinde, mevcut hükümeti alaşağı edebilecek devrimci propagandayla emekçileri hükümete karşı seferber etmek gerekir. Böyle bir mücadele hattıyla oluşacak muzaffer bir devrimin ardından kurulacak proletaryanın devleti ancak felaketlerin yaratacağı olumsuzlukların önüne geçebilir.
Kadıköy’den komünistler olarak devrimci siyasetin silikleştirildiği ve mücadelenin burjuvazinin seçim hesaplarına yem olduğu bu süreçte Kadıköy’ün farklı noktalarına “Enkazın Sorumlusu Hükümete ve OHAL’ine Karşı Emekçilerin Kitlesel Eylemli Seferberliğini Büyütelim!, Yıkımın Sorumlusu Burjuva Devlettir, İşçilerin Cumhur İttifakı’nın İnsafına Değil; İktidara İhtiyacı Var!” şiarlı ozalitlerimizi astık.
Kadıköy’den Komünistler