Kadıköy’de “Dayanışmaya Çağrımızdır” çağrısıyla bir eylem düzenlendi. Boğaziçi Üniversitesi Bileşenler Kurucu Meclisi ve üniversite dayanışmalarının organize ettiği eylem bir önceki Kadıköy eylemine nazaran katılımın daha az olduğu fakat içi daha dolu bir eylem oldu.
Eylemden önce Kadıköy HDP ilçe binası önünde yapılmak istenen basın açıklamasına gelen kesimler de eyleme dahil oldular. Bu sayede “Zindanlar yıkılsın, tutsaklara özgürlük” sloganları atıldı. Eyleme birçok üniversiteden öğrenciler üniversitelerinin isimlerini kullanarak katıldılar.
Eylem sırasında eylemi örgütleyenler tarafından gerek sunucunun konuşmalarında gerekse dövizlerde HDP’li belediyelere atanan kayyumlarla üniversitelere atanan kayyumlar arasındaki bağdan bahsedildi.
KöZ olarak biz de hem flama hem de dövizlerimizle eylemde yerimizi aldık.
“Seçimle değil devrimle gidecek, Leyla Güven’e özgürlük, Sandıkta değil sokakta hesap soracağız, İnsanca yaşamak için tek yol devrim” konulu dövizler taşıdık.
Basın açıklamasının ardından eyleme katılan kesimlere söz verildi.
BİMEKS işçileri, diğer üniversitelerin temsilcileri, Gençlik Örgütleri, HDP ve içinde çalışma yürüttüğümüz Mayısta Yaşam Kooperatifi de söz aldı.
Gençlik örgütleri adına yapılan konuşmalarda üniversitelerin özerkleşmesi ve gençliğin mücadelesi ile özgürleşeceği söylemi dile getirildi. HDP Milletvekili Musa Piroğlu saldıranların püskürtüleceğini söyledi ve saray eninde sonunda yıkılacak dedi.
Mayısta Yaşam Kooperatifi ise bu eylemlerin başarıya ulaşabilmesi için Cumhur İttifakı’nı hedefine koyan birleşik eylemli bir mücadelenin örülmesi gerektiğini vurguladı. “Boğaziçi Üniversitesi’ne yapılan saldırıların benzerlerini yıllardır belediyelere atanan kayyumlarla, kadınlara Alevilere Kürtlere yapılan saldırılarla görüyoruz. Bu saldırılara karşı mücadeleler birleştirilmeli.” dedi.
Bu eyleme de sol tarafından katılım olmadı. Gençlik Örgütleri’nin katılması ve dar üniversite gündemlerinin dışına çıkılmayan söylemlerle sol bu eylemleri kendi tarzında çok önemsediğini göstererek ve politik görevlerden de yan çizerek bu eylemleri geçiştiriyor. Bir yandan faşizm tespitleri yapılırken bir yandan bu eylemlere demokratik üniversite talebinin dışına çıkılmayan söylemler ve dövizler taşınması bu tespiti yapanların handikabı olarak karşımızda duruyor.
Aslına bakılırsa uzun süredir Türkiye’deki eylemlerin solun varlığı ile güçlenemediği veya müdahalesi ile zayıfladığını görmekteyiz. Boğaziçi eylemlerinin bu kadar ses getirmesi ve uzun sürmesi, solun bu alanda sözünün geçmemesinden kaynaklıdır.
Aynı gün gerçekleşen HDP’nin basın açıklamasındaki eylemin durumu açlık grevlerinin 2011’deki etkisine ulaşmaması için uğraş verildiğini gösteriyor. Zira eylemi bitiren veya başlatan bir heyet mevcut değildi. Polisin saldırısına rağmen orada bulunan kesimler geri çekilmek istemedi. Polis saldırısı artınca yaşlı bir eylemci “yeter be yeter” diyerek yere oturmasıyla oturma eylemi başladı. Sonrasında da gözaltı gerçekleşti. Baştan sona plansız olan bir eylem böylelikle sonlanmış oldu.
Bu iki eylem solun kitlelerin eylemli mücadelesinde takındığı tutumun örneğini gözler önüne seriyor.
Kitlelerin mücadelesini yükselten, kitlelere komünist siyaset taşıyan ve iktidar hedefini önüne koyan partiyi yaratacağız.
Devrim için devrimci parti
Parti için Komünistlerin Birliği!
İstanbul’dan KöZ Okurları