Kaldıraç Dergi’nin Ocak sayısı hakkında gerçekleştirilen değerlendirme etkinliğine komünistler olarak katıldık. Etkinlikte sunum yapan Kaldıraç konuşmacısı özetle, ABD’nin Ortadoğu’daki hegemonyasının 70’lerde yaşanan petrol krizinden bu yana gerilediğini, bu krize neoliberalizm ile çözüm bulunmaya çalışıldığını, Thatcher-Reagan ikilisi ile girişilen bu politikaların Türkiye’deki yansımasının ise 80 darbesi olduğunu vurguladı. Ardından 90’larda küreselleşme dalgasının bunu takip ettiğini, Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla birlikte sosyalizm tehdidinin de emperyalistler açısından masadan kalktığı, bir nevi çimento yok olduğu için 90’lardan itibaren başlayan dünyayı paylaşım savaşında ABD’nin hegemonyasını kabul ettirmek için Yugoslavya’dan Afganistan’a değin bir dizi adım attığını anlattı. 2000’lerde ise ABD’nin ‘medeniyetler savaşı’ adı altında 11 Eylül ile birlikte Ortadoğu’daki varlığını daha da tahkim ettiğinin altını çizdi.

Öte taraftan ise emperyalist olmasalar da bağımsız kapitalist pazarlar olan Rusya ve Çin’in ABD’ye baş kaldırdığını aktaran konuşmacı, ABD’nin bu duruma karşı Gürcistan ve Ukrayna örneklerinden de görüleceği üzere bir kuşatma hamlesiyle karşılık verdiğini aktardı. Ortadoğu’da da kendilerinin henüz Afganistan ile başlayan süreçte bunun devamının önce Irak sonrasında Suriye ve İran ile geleceğini söylediklerini belirtti.

Suriye konusunda ise Türkiye’nin bu konudaki rolünün abartıldığını, Türkiye’nin esasında Suriye’de gerçekleştirilen ABD-İsrail-İngiltere merkezli planın uygulayacağından öte bir rolünün olmadığını, bilgisi ve hareket kabiliyetinin de emperyalistlerin kendisine sunduğu kadarıyla sınırlı olduğunu söyledi. Suriye’de yapılması gerekenin ise sosyalist Suriye için bir cephe oluşturmak olduğunu belirten konuşmacı, böyle bir cephenin yokluğunda Suriye’nin de öyle ya da böyle emperyalistlerin planları çerçevesinde şekilleneceğini aktardı.

Türkiye’nin işgal operasyonlarına da değinen konuşmacı, Kürt meselesinin Türkiye için çözümsüz olduğunu, Kürt meselesi konusunda adım atması halinde bu sefer Ermeni meselesi ve Ermeni halkının taleplerinin gündeme geleceğini, bu sebeple de Türkiye’nin yapısal çözümsüzlüğü içinde savaşmak zorunda olan bir devlet olduğunu belirtti.

Etkinlikte kısa bir söz alarak, bugün gerek Filistin gerekse de Kürdistan’da ezilen ulusların mücadelesine destek vermeyi görüş farklılıklarımız olsa da önemli bulduğumuzu, bu hususlarda sol kesimlerin ortak bir eylemli hat örmesinin elzem olduğunu ifade ettik.

Anadolu Yakasından Komünistler