AKP iktidarının, Memur-Sen ile birlikte iyice yoksullaştırdığı kamu emekçileri geçtiğimiz günlerde benzer bir sürecin ilk adımına tanık oldu. Enflasyonun hayatın olağan bir parçası hâline geldiği, düşürdük dedikleri aylarda bile resmî olarak %40 civarında gezdiği bir ortamda AKP iktidarı %14 + %9 gibi bir teklifle pazarlığı açtı. Aslında böyle bir teklifi yapmaları bile iktidarın emekçilerle nasıl dalga geçtiğine yönelik bir göstergedir. Eğer karşılarında gerçek bir sendika ve hakkını arayan bir kitle olsaydı bu komik rakamları teklif etmeye kendileri bile çekinirdi. Ama ekonominin başına getirdikleri Mehmet Şimşek’in 2026 gibi rahatlayacağız derkenki pişkinliğine bakacak olursak bu teklifi yaparken bile içten içe üzülmüş olabilirler. Keşke memurlarımız bizi iki yıl idare etse de hiç zam falan istemeseler diye düşünmüş olmaları bile muhtemeldir.
Böyle bir teklif karşısında tepkisi merak edilen tek sendika olan KESK ise ülke genelinde bir günlük iş bırakma kararı aldı ve 16 Ağustos Çarşamba günü bir eylem yaptı. Zira diğer sendikalar beklenildiği üzere teklifi beğenmediğini ifade eden açıklamalar yaparak durumu geçiştirdi.
KESK’in İzmir’deki eylemi ise istenen kalabalıkta ve etkide değildi. Bunda havanın çok sıcak olmasının ve iş bırakanların çoğunun evde kalıp eyleme gelmemesinin de payı var mutlaka ancak yine de İzmir gibi büyük bir şehirde 300 kişilik bir eylemin yapılması kimseye yeterli gelmemeli. Hatta bu eylem, uzun bir zamandır toplanamayan bir kalabalığın toplanmasını ve eylemci sayısının alandaki polis sayısını geçmesini sağlasa bile…
Kamu emekçilerinin iki yıl boyunca alacağı ücretleri belirleyen böylesine önemli bir sürecin bu denli sessiz geçiyor olmasının ve KESK’in de kendisinden beklenen etkiyi sağlayamamasının nedenlerini saymaya kalksak muhtemelen saatler sürer ve yıllar içinde birikmiş ancak çözülemeyen sorunları tekrar tartışmayı gerektirir. Ancak teker teker her memurun memnun olmadığı bu durumu ve satış sözleşmelerine gösterdiği tepkiyi gerçek bir kitlesel harekete çeviremiyor olmak, bu meseleye kafa yoran herkesi rahatsız etmeli ve düşünmeye sevk etmelidir.
Burada yine de en önemli etken olarak görünen bir şeyi vurgulamak gerekir. İşçilerin-emekçilerin en ufak hak talebinin bile siyasi gelişmelerden bağımsız olmadığı bir ortamda, biriken öfkeyi eyleme dökecek sendikalar, düzen muhalefetinin çizdiği çerçevenin dışına çıkmadığı sürece sonucun yine aynı olacağı açık. Üstelik bu muhalefetin başını çeken CHP ve İYİP’in bir eylem söz konusu olduğunda ilk iş grev kırıcılığı yaptığı bir yerde, gerçek bir ücret artışı hayal etmek bile mümkün değildir. Dolayısıyla asıl ihtiyacımız olan şey iyi bir sendikadan önce işçi sınıfının çıkarını önceleyen gerçek bir siyasal harekettir.
Bugünkü eylemi de bu koşullar altında değerlendirmek gerekir. Eyleme binlerce kişinin katılmamış olması da kimseyi umutsuzluğa sürüklememelidir. Israrından vazgeçmeyen insanlar uzun süredir bir alanda toplanamayan birkaç yüz kişiyi gördüğünde bile bunu iyiye yordular ve daha iyisinin yapılabilmesinin yollarını aradılar. Şehir şehir gerçekleşen tek günlük iş bırakma istenen etkiyi yaratmasa da her türlü baskıya rağmen ses çıkaran birilerinin olması, iktidarı ve onun yandaş sendikalarını rahatsız etmeye yetti demek mümkün.
Köz Okuru Bir Kamu Emekçisi