Asgari ücret ve bütçe görüşmelerinin yaklaşmasının yanı sıra, kurdaki sıçramalı artış ardından gelen muhtelif kentlerdeki eylemlilikler uzun süredir sessizliğe bürünen kimi sendikaların alanlara inmesine vesile oldu. Genel olarak, Cumhur İttifakı’nı ekonomik tablodan yola çıkıp bir pahalılık, yoksulluk, geçim zorluğu ajitasyonu ile sıkıştırmaya dayalı bir stratejinin geçer akçe olduğu, siyasal ölçü ve söylemlerden çok burjuva iktisadına dayalı ekonomik parametrelerin hükümete muhalefet için esas alındığı koşullarda düzenlenen mitingler de böylesi bir yaklaşımdan muztarip olacaktı.
Nitekim KESK’in İzmir’de düzenlediği “Geçinemiyoruz; İnsanca Bir Yaşam İçin Alandayız!” şiarlı miting de ekonomist-sendikalist bir bakış açısının hâkim olduğu bir havada geçti. Bununla birlikte 18-19 Aralık için İstanbul, Ankara, Diyarbakır ve İzmir’de mitingler gerçekleştirmeyi önüne koyan KESK’in İzmir mitingi nicelik itibari bir sahici miting görünümü arz etti.
Mitingin bölge mitingi olması hasebiyle hem İzmir’in uzak çevre ilçelerinden hem de Afyon, Muğla, Antalya, Denizli, Manisa ve Kütahya’dan katılım oldu. Bu kentlerden kaldırılan araçlar hem bu yerellerdeki KESK üyelerini hem de muhtelif ana akım sol siyasetlerin taraftarlarını İzmir’e taşıdı. Dolayısı ile gerek Cumhuriyet Meydanı’ndaki toplanma ve alana yürüyüş esnasında, gerekse Gündoğdu Meydanı’nda geçmiş yıllardaki mitingleri hatırlatan görece kalabalık bir miting tablosu oluştu.
Ne var ki, katılımın görece yüksek olması mitingin niteliğini artırmadı. 1 Mayıs’ta hükümetin koyduğu yasaklara boyun eğip iki gün öncesinde gerçekleştirilen basın açıklamaları ile durumu geçiştiren DİSK ve KESK, Millet İttifakı’nın hükümetin ekonomi politikalarını hedef alan muhalefetini bir işaret fişeği olarak kabul edip alanlara çıkmaya karar verdi fakat bunu yaptığı zaman bile ortak, güçlü, birleşik bir miting gerçekleştiremedi. Deniz Poyraz’ın katledilmesinin ardından Temmuz’da gerçekleştirilen mitingi bir kenara bırakırsak tüm bu süre boyunca bu tabloda İzmir’de bir mitingin sorumluluğunu alamayanlar bu kez Kasım ve Aralık ayı boyunca peş peşe ayrı mitingler yahut kitlesel basın açıklamaları düzenlemeye başladılar. Üç aşağı beş yukarı aynı söylemlerle düzenlenen bu muhtelif irili ufaklı eylemlerin neden ayrı ayrı örgütlendiğini de pek kimse sorgulamadı.
KESK’in mitinginde de KESK’in İzmir örgütlenmesinin kortejlerinin gücünden çok, farklı kentlerden gelen üyelerinin varlığı ile anlamlı bir KESK korteji oluşabildi. Bunun dışında özellikle reformist sol akımlar kayda değer bir katılımla mitingde yer alırken, devrimci iddialarla siyaset yapan akımlar son derece zayıf kortejler oluşturabildi.
Cumhuriyet Meydanı’nda birkaç sivil polisin Birleşik Mücadele Güçleri bileşeni Partizan’ın İbrahim Kaypakkaya’nın portresini taşıyan flamasını alana sokmamak üzere müdahale etmeye çalışması toplanma alanındaki muhtelif örgütlenmelerin militanları tarafından birlikte engellendi. Polisle yaşanılan kısa süreli arbede sırasında TİP’in kortej sorumlularının, polisin müdahalesine karşı diğer sol akımların militanlarını destek vermeye çalışan kendi parti üyelerini apar topar uzaklaştırmaya, flamalarını ellerinden almaya çalışması dikkat çekiciydi. TİP, içinden çıktığı geleneğin “soğukkanlılığını koruma” refleksini belli ki koruyordu. Polisin müdahalesi elbirliği ile boşa çıkarıldıktan sonra kortejler alana doğru yürüyüşe geçmeye başladılar.
Sol Parti “Söz Yetki Karar İktidar Halka”, TKP “Pahalılığa Karşı Ayağa Kalk!”, EMEP “Halk için bütçe, insanca yaşanacak ücret, vergide adalet”, TKH “Yobazın Karanlığını, Paranın Saltanatını, Yabancının Roketini Yenecek İşçi Sınıfına Selam”, TİP “Emeğim Var, Hakkım Var!”, SYKP “Sömürü, Açlık, Sefalet; Bu Böyle Gitmez!”, DİP “İşsize İş, Herkese Aş, Emekçi Halka Hürriyet!”, SEP “Kara Kışı Emekçi Baharına Çevirelim!”, Kaldıraç “Bugün İşçi Sınıfının İktidarı Mümkün, Birleşik Emek Cephesini Örgütlemeye!”, TÖP “Açlık ve Zulüm İktidarına Karşı Bir Çıkış Var”, HDP “Saraya, Savaşa, Yandaşa Değil; Halka Bütçe!”, HDK “Geçinemiyoruz; Kapitalizmin Krizine Karşı Halkların Ortak Mücadelesi”, BMG “Açlığa, Yoksulluğa, Faşizme Karşı Birleşirsek Kazanırız” pankartları ile alana yürüdüler.
Genel geçer bir sosyalizm vurgusunun ve bol miktarda sendikal talebin yansıdığı, ekonomizmin hâkim olduğu pankartlarının aksine komünistlerin birliğini savunanlar olarak bizler “İşçi Sınıfının Ekmeğe Değil, İktidara İhtiyacı Var!” pankartını açtık. “Düzen İttifaklarına Hiçbir Turda Oy Yok!”, “Ne Cumhur Ne Millet, Tek Yol Devrim!”, “HDP’siz Seçim Olmaz”, “HDP ile Sınırlı Olmayan Sol Güçlerle; HDP Çatısında Seçimlere” şiarlarını yazan dövizler taşıdık.
Yürüyüş boyunca ““Ne Cumhur Ne Millet; Tek Yol Devrim!”, “Ne AKP Ne CHP, Kurtuluş Birlikte Mücadelede!”, “Seçimle Değil, Devrimle Gidecek!”, “Emekçiler Vuracak, O Saray Yıkılacak!”, “Özgürlük Savaşan İşçilerle Gelecek!”, “Marks, Engels, Lenin; Yolumuz Proleter Devrim!”, “Kürtler’in Esareti İşçilerin Esaretidir!”, “Başkasını Ezen Özgür Olamaz!”, “Kürtler’e Özgürlük, Kurdara Azadi”, “Bolşevizm Kazanacak, Komünist Bir Dünya Kuracağız!”, “Kahrolsun Ücretli Kölelik Düzeni!”, “Kapitalist Devlet, Yıkacağız Elbet!” sloganlarını attık. Bu mitingin 19 Aralık Direnişi’nin yıldönümünün bir gün öncesinde gerçekleşmesi nedeniyle ve zindanlarda 21 yıl öncesini aratmayan, can alan baskı politikalarını teşhir etmek amacıyla, zindanlarda düşenleri anmak için “Garibe Gezer Ölümsüzdür!”, “Zindanlar Yıkılsın Tutsaklara Özgürlük!”, “İçeride Dışarıda Hücreleri Parçala!” sloganlarını attık.
Gündoğdu Meydanı’nda kurulan kürsüden konuşan KESK Eş Başkanı Mehmet Bozgeyik şunları söyledi:
“İşsizler ordusu büyüyor! Enflasyonunun, zam fırtınasının, döviz kasırgasının hızına kimse yetişemiyor! Bizler her gün biraz daha yoksullaşırken, borçlarımızı borçla kapatmaya çalışırken mutlu azınlığın, sermayenin serveti dünya zenginleri ile yarışıyor!
Arkadaşlar, dostlar, yoldaşlar,
Geçinmek için, bütçedeki payımızı istiyoruz.
Geçinmek için, kamunun tasfiyesine, özelleştirme soygununa son verilmesini istiyoruz.
Geçinmek için, kamudan, emekten, halktan yana bir bütçe istiyoruz.
Demokratik yöntemlerle ülkeyi yönetemediklerinden kendi yarattıkları ekonomik krizi gerekçe göstererek fiilen uyguladıkları OHAL’i yeniden resmileştirme, KHK’lar eliyle yönetme niyetlerini gizlemiyorlar. Son günlerde basın yoluyla kamuoyunu buna alıştırmaya, hazırlamaya çalışıyorlar. Buradan uyarıyoruz, zerre kadar akıl kalmışsa böylesi bir yola girmesinler!
Gidiyorlar, gidecekler… Telaşları, tehditleri, korkuları bundandır.”
Konuşmasında iktidarın miting yasaklarına, hapishanelerdeki hak ihlallerine, KHK, kayyum uygulamalarına da değinen Bozışık’ın konuşması sonrasında sahne alan Bandista konserinin ardından miting sona erdi.
Soğuk havaya rağmen katılımın son dönemdeki pek çok mitinge göre yüksek sayılabileceği bu miting sadece örgütleyenlerin değil, katılan yasal sol yapıların da gündelik mücadelenin somut taleplerini dile getirmek adına doğrudan ve cepheden siyasal vurgulardan kaçındıkları, yaklaşan ve herkesin bir biçimde gündeminde olan seçimlerden bahsetmemeyi tercih ettikleri bir eylem oldu.
KöZ’ün arkasında duran komünistler olarak sınırlı gücümüze rağmen savunduğumuz görüşleri ve anlatmayı görev bildiğimiz siyasal gerçekleri alana taşımayı başardık. Genel bir yoksulluk ajitasyonuna ve yoksulluğun çözümü olarak burjuvaziden daha fazla sosyal devlet talep edenlere inat, tepemizdeki burjuva devleti alaşağı etmeden işçi sınıfının en küçük sorununa dahi kalıcı ve anlamlı bir çözüm bulunamayacağını hem sloganlarımız, hem de kullandığımız propaganda malzemeleri ile göstermeye çalıştık.
Yaşasın Komünistlerin Birliği!
İzmir’den Komünistler