Ekim Devrimi Tartışmaları’nın Kırşehir ayağı, “Ekim Devrimi, Türkiye’de ve Dünyada Devrimin Güncelliği” başlığıyla gerçekleşti.
Ekim Devrimi’ni, geride kalmış bir tarihsel olay olarak değil, devrim mücadelesinde bize yol gösteren bir pusula olarak gördüğümüzü belirten moderatör yoldaş, bu tartışmaları da bu bilinçle düzenlediğimizi söyledi ve sözü konuşmacı yoldaşa bıraktı.
Yoldaş, tarihin hakim sınıflar ve yönetilen sınıflar ikiliği üzerinden ilerlediğini, hakim sınıf burjuvazinin işçi sınıfı üzerinde kurduğu tahakkümü anlattı. Burjuvazinin hakimiyetini korumak için kullandığı aygıtın devlet olduğunu, devrimcilerin amacının da devleti ortadan kaldırmak olduğunu, devleti ortadan kaldırmak için de karşısına güçlü bir örgütlenme koymak gerektiğini, Bolşeviklerin de bu bilinçle partilerini kurduğunu, Ekim Devrimi’nin de bu parti eliyle gerçekleştiğini açıkladı. Sömürülen işçi sınıfının burjuvaziden iktidarı almasının Ekim Devrimi’nin esası olduğunu belirten yoldaş, Lenin’in “buharlı makine” tanımlamasını hatırlattı. İşçilerin kendi yönetim organlarını oluşturmasının ve burjuvaziden iktidarı almasının bugün güncel bir hedef olduğunu dile getiren yoldaş, burjuvazinin de işçi sınıfının da bunu bildiğini söyledi. Bu hedefe ulaşmak için yapılması gerekenin, bunu bilen devrimcilerin bir araya gelmesi olduğunu belirten yoldaş, bunu sağlayacak partiyi yaratma gayesi ile hareket ettiğimizi vurguladı. “Doğru diyorsunuz, yolunuz açık olsun” demekle olmayacağını, herkesin bu mücadelenin bir yerinden tutması gerektiğini, bu mücadeleyi büyütmediğimiz müddetçe her daim şikayetçi pozisyonda kalacağımızı söyleyen yoldaş; “Bugün en büyük eksiklik devrimci partidir” diyenlerin bu eksikliği gidermek için işin bir ucundan tutması gerektiğini ekledi. “Bize sovyet iktidarı lazım. Kaybedecek bir günümüz bile yok. Bunun için Ankara’ya, Antalya’ya, Rize’ye gidiyoruz. Kırşehir’de olmamızın nedeni de bu. Böylesine bir mücadeleyi buradan da yükseltmek istiyoruz. İşçi sınıfının iktidarı almasının ve bunu mümkün kılacak devrimci partinin yaratılmasının gerekliliğinde uzlaşıyorsak, sizi de sorumluluk almaya çağırıyoruz.” diyen yoldaş, sözlerini noktaladı.
Yoldaşın sunumunun ardından soru/görüş etabına geçildi. Söz alan ilk arkadaş, aydınlar olarak tanımladığı sol örgütlerin çatıda birleşmesi gerektiğini söyledi, SCP ile TKP’nin birleşmesini örnek verdi. Söz alan ikinci arkadaş, parti olarak örgütlenmenin zor olduğunu, “komünist” deyince insanların kaçtığını, insanlara dokunmak gerektiğini söyledi. Solun varoşları İslamcılara kaybettiğini belirtti. Söz alan üçüncü arkadaş, örgütlenmemizin legal mi illegal mi olduğunu sordu. Legal örgütlenmenin burjuvazinin çizdiği sınırlarda kalmak olduğunu ve bu durumda diğer hiçbir yapıyla aramızda fark kalmadığını söyledi. Dördüncü arkadaş, mevcut siyasi partiler arasından herhangi biriyle bağımız olup olmadığını sordu. Sonrasında dinleyiciler arasından söz alan bir yoldaş, “Bütün ülkelerin işçileri birleşin” çağrısı yapıldığı dönemde dünyada bir komünist parti olduğunu hatırlattı ve bugün bizim çağrımızın “Bütün ülkelerin komünistleri birleşin” olduğunu belirtti ve konuşmacı yoldaştan bu hususu açmasını istedi. Söz alan başka bir arkadaş, komünistlerin dünya çapında birleşmesi ile işçilerin birleşmesinin birbiriyle çelişmediğini söyledi. Şu anda Enternasyonal olmadığını ve acil görevin bu olduğunu belirtti. Ardından söz alan bir yoldaş, yaprak kımıldamayan bir süreçten mi yoksa kitle hareketlerinin ve ayaklanmaların gündemde olduğu bir süreçten mi geçtiğimizi sordu. Kitle hareketlerine komünistlerin nasıl müdahale edeceğini konuşmacı yoldaşın açmasını istedi.
Soru ve görüşlerin ardından konuşmacı yoldaş söz aldı. Burjuvazinin kurallarına göre kurulan bir partinin devrimci olamayacağını söyleyen yoldaş, illegal örgütlenmenin komünistliğin şartı olduğunu belirtti. Aydın olduğumuza dair bir kafa karışıklığı içeren soruya yanıt veren yoldaş, aydın değil örgütlü komünist militanlar olduğumuzu vurguladı. Kendine komünist diyenlerin neden birleşmediğine dair soruya yanıt olarak Komünist Enternasyonal’e katılmanın 21 koşulu üzerinde duran yoldaş; “Asıl düşman kendi yurdunda” şiarını, ezilen ulusların devlet kurma hakkını, burjuvaziye herhangi bir koşulda destek verilemeyeceğini hatırlattı ve bu şartları sağlayan hiç kimse olmadığını söyledi. Bunları savunanların birliğini savunduğumuzu, bu ilkelerde buluşamayanların devrim yapamayacağını belirtti. Dinleyicilerden birinin “şartlar bazı şeyleri söylemeyi gerektirebilir” demesi üzerine yoldaş, şartların nedense hiç ezilenlerin mücadelesini yükseltmeyi gerektirmediğini söyledi. 12 Eylül zindanlarındaki devrimcilerin, Kaypakkaya’nın koşullar elverişsiz deyip doğru bildiğini söylemekten geri durmadığını hatırlattı. Nesnel koşulların devrimciler için elverişli olduğunu söyleyen yoldaş, bu coğrafyada kasırgaların koptuğunun altını çizdi. Öznel eksikliği, devrimci partinin yokluğunu gidermek içinse mücadeleyi büyütmek gerektiğini vurguladı. Burjuvaziye destek isteyenlerin, Kürdistan’ın bombalanmasına, işçilerin sömürülmesine ses çıkarmayanların bu mücadelede bizim safımızda olamayacağını vurgulayan yoldaş, bundan sonra da ilkelerimizden sapmadan yolumuzda yürüyeceğimizi söyledi, etkinliğe katılanlara da mücadeleyi büyütme çağrısı yaptı.
Ankara’dan Komünistler