Kitle Örgütü, Kitlemiz ve Emekçiler arasındaki Çalışma
Kitle kelimesi genel bir şekilde emekçiler, işçiler anlamında kullanılsa da öncelikle genel bir tanım itibarıyla komünistler açısından kitlenin komünist bir parti disiplini altında bulunmayan tüm kesimler olduğunu söylemek mümkündür.
Kitlemiz derken ise bu genel tanımı daha belirli bir şekilde kullanıyoruz, belirli bir dönemde siyasi etki ile ulaşmak, harekete geçirmek ve müdahalede bulunmak istediğimiz kesimleri kast ediyoruz. Bu nedenle de kitle tanımı döneme göre değişebilmektedir. Lenin’in Komintern’in Üçüncü Kongresi’nde yaptığı ve sıkça alıntıladığımız konuşmada işaret ettiği üzere kitle kavramı bu bakımdan soyut bir kavramdır.

… “kitleler” kavramı hakkında bir şey daha söylemek istiyorum. Bu sözcük mücadelenin niteliğindeki değişikliklere göre değişen bir kavramdır. Mücadelenin başında bu sözcük gerçekten devrimci birkaç bin işçiyi kapsıyordu. Eğer parti kendi üyelerinin dışında partisizleri de ayaklandırmayı başarıyorsa demek ki parti kitleleri de kendine çekmeyi başarma yolundadır. Devrimimiz sırasında birkaç bin işçinin kitleleri temsil ettiği anlar oldu. Hareketimiz ve Menşeviklere karşı mücadelemizin tarihinden, bir kasabadaki birkaç bin işçinin harekete açık bir şekilde kitle niteliğini vermeye yettiğini gösteren birçok örnek bulursunuz. Genellikle filisten -bilgisiz, kültürsüz- ve sefil bir hayat yaşayan, siyaseten hiçbir şey duymamış partisiz birkaç bin işçi devrimci bir şekilde harekete geçmeye başladı mı kitle hâline gelirler … Devrim yeterince hazırlanmış olduğu zaman “kitleler” kavramı da değişir: Artık birkaç bin işçi kitleleri meydana getirmez. Bu sözcük artık başka bir şey ifade eder. “Kitleler kavramı öyle bir değişir ki, çoğunluk işçilerin çoğunluğunu ifade etmekle kalmaz bütün sömürülenlerin çoğunluğunu ifade eder. Bir devrimci için başka türlü yorum olamaz ve sözcük başka bir şekilde kullanılırsa anlamsız hâle gelir …. başarıya ulaşmak için kitlelerin sempatisini kazanmamız gerekir. Mutlak bir çoğunluk her zaman gerekli değildir; fakat başarıya ulaşabilmek ve iktidarı elimizde tutabilmek için sadece işçi sınıfının çoğunluğu değil -burada işçi sınıfı deyimini Batı Avrupa’daki anlamıyla yani sanayi proletaryası anlamıyla kullanıyorum- aynı zamanda kırsal nüfusun da çoğunluğu gereklidir.
Kitlenin öznel ve nesnel koşullara bağlı değişen soyut bir kavram olması parti siyaseti ile parti öncesi siyaseti birbirinden titizlikle ayıran komünistler açısından yaşamsal önemdedir. Zira parti öncesi siyasetin kitlesiyle partili siyasetin kitlesi birbirinden tümüyle farklıdır.
Komünist bir parti yaratmak isteyen komünistlerin kitlesi ise sol/sosyalistlerdir. Bu bakımdan kitle örgütü olarak tarif ettiğimiz kurumlarda ağırlıklı olarak kitlemizin yer aldığını ve bu kurumların bileşeni olan emekçilerin kitle çalışmamızın temel ögesi olduğunu düşünmek yanıltıcı olur. Zira bu tip örgütlerde karşımıza çıkan kesimlerden kitle tarifimize dahil olanlar olsa da ağırlıklı olarak kitlemiz bu örgütlerin dışında, en azından bu kitle örgütlerini “asıl örgütü olarak görmeyen”, şu ya da bu siyasal parti ya da örgütlere bir aidiyet ilişkisi kuran kesimlerdir. Bu siyasal örgütlerin disiplini altında yer alan, bu anlamda kendisini kitle olarak tarif etmeyen kesimler de kitlemize dahildir. Aslına bakılırsa solu ayrıştırma hedefimizi akılda tutarsak kitlemizin en kritik kesimini tam da bu kesimler oluşturur. Muhtelif emekçi örgütlerinde yürüttüğümüz çalışma doğrudan kendi kitlemize yönelik yürüttüğümüz bir çalışma olmasa dahi, bu çalışmayı yürütmemizi mümkün kılacak, buna zemin hazırlayacaktır.
Emekçiler Arasında Örgütlenmek Her Zaman Kitle Çalışması Anlamına Gelmez Ama Her Zaman İlkesel Bir Zorunluluktur
Kitlemiz sol içerisinde ayrıştırmak istediğimiz unsurlar olduğuna, işçi emekçi yığınlar olmadığına göre, işçi ve emekçiler arasında çalışmaya da gerek yoktur diye düşünmek yanlış olur. Aksine, emekçilerin örgütlerinde çalışmak komünistler için ilkesel bir zorunluluktur.
Siyasal bilinç, işçi sınıfına ancak dışarıdan, bir komünist parti tarafından verilebilir. Bunun kendisi dolaylı bir siyaset olan komünist siyasetin ancak bir örgütle yürütülebileceği manasına gelir. Ancak komünistlerin işçi sınıfına önderlik edebilmesi için herhangi bir örgüt değil, bu önderliğin gerektirdiği donanıma sahip, bu doğrultuda bir plan yapıp bu planın gerektirdiği somut faaliyeti gerçekleştirecek denli bir işbölümünü mümkün kılan bir örgüt, bir komünist partisi gerekir.
Proletaryaya önderlik edebilmek için komünist bir partinin varlığının şart olması, bir parti olmadığı koşullarda işçi ve emekçiler arasında bir çalışmadan uzak durmak gerektiği manasına gelmez. Bu tip bir kavrayış doktriner akımlara özgü olup komünist siyasetin temel şartlarını yerine getirmemek anlamına gelir. Ulusal sorun hakkında takınılması gereken tutum nasıl ki genel bir doğru ise yani günü geldiğinde ya da komünist bir partinin varlığıyla gündeme gelen bir sorun değilse, Komünist Enternasyonal’in işçilerin örgütlenmesi üzerine, sendikada çalışma üzerine tez ve kararlarının, 21 koşulun komünistlerin işçiler arasında çalışma yürütmesini şart koşan maddelerinin de genel bir doğru olmanın ötesinde bir anlamı vardır. Sömürgeciliğe yahut ilhaklara karşı sesini yükseltmeden, mücadeleye şu ya da bu gerekçeyle katılmayan nasıl komünist olamazsa, şu ya da bu nesnel/öznel koşulu bahane ederek emekçi örgütlenmesinden yan çizenler, geri duranlar da komünist adını hak etmezler. Emekçilerin örgütlenmesi faaliyetinin içinde yer almak bu yüzden komünistler için ilkesel bir zorunluluktur.

Bunun yanı sıra proletaryaya önderlik edecek komünist bir partinin sınıf içindeki nüfuz ve etkinliğini arttırması bugünden yarına gerçekleşecek bir nitelik değildir. Bilakis, bu niteliği kazanmak için bir deneyime sahip olmak, planlı ve istikrarlı bir çalışmayı sebatkârca yürütmek gerekir. Komünist bir partiyi yaratmak isteyenler açısından da komünist bir partiyi kuracak örgütlü güçlerin böyle somut bir deneyime sahip olması bakımından da bilfiil işçi örgütlenmeleri içerisinde yer almanın öznel bir ihtiyacı karşıladığı doğrudur.
Komünistlerin Emekçileri Örgütlendirmesi de, Harekete Geçirmesi de Oportünistlerinkinden Farklıdır
Komünistlerin emekçilere yaklaşımı ve komünist bir örgütün emekçiler arasında siyaset yapma tarzı farklıdır ve bu oportünistlerle olan bir ayırım çizgisidir.
Komünistler, burjuva siyasetinin yönetenler/ yönetilenler ayrımına dayanan, kendi partilerinin disiplini altında bulunmayan kesimleri idari bir otorite altında tutmayı hedefleyen, onları ancak kendi öncelikleriyle, kendi siyasal gündemleriyle uyumlu olduğu ölçüde siyasete katmayı hedefleyen yaklaşımlardan uzak dururlar. İşçi sınıfının kendi kurtuluşu yolunda atılması gereken ilk adım olarak kurmak istedikleri proletarya diktatörlüğünü, bu diktatörlüğün organı olarak tarif ettikleri sovyeti kendi iktidar organı olarak görmedikleri gibi bu iktidar mücadelesinde proletaryayı tarihsel konumu, siyasal görevleri ve sınıf düşmanlarının ve ittifak kurması gereken güçlerin bilgisiyle donatmak için bu kesimlerin kendi disiplinleri içinde bulunmadığının farkında olarak bunlar üzerinde salt idari bir otorite değil, siyasi bir nüfuz kazanmak, onların önderliğini kazanmak isterler. Burjuva toplumundaki yöneten yönetilen ayrımını yeniden üreten mekanizmalara karşı emekçilerin inisiyatifini kışkırtan, onları her daim daha fazla sorumluluk üstlenmeye kışkırtan bir siyasi çizgi de komünistleri burjuva sosyalistlerinden ayırır.
Komünistler işçi sınıfının farklı katmanlara bölünmesine karşı mücadele ederler, her daim işçi örgütlerini, işçilerin ve emekçilerin farklı katmanlarını ortak örgütsel zeminlerde buluşturmak isterler, onları bölmeye, dar mücadelelere hapsetmeye çalışan oportünistlere savaş açarlar. Bu bakımdan emekçilerin örgütlendirilmesi ve irtibatlandırılması komünist siyasetin bir diğer ayırt edici yönüdür.
Seçimlerdeki tutumumuz, ulusal soruna dair yükselttiğimiz şiarlar, oportünistlerden ayrı örgütsel bir zeminde durma konusundaki hassasiyetimiz komünistler açısından nasıl birer ayrım çizgisi teşkil ediyorsa emekçiler arasında çalışmayı yürütüş tarzımız da aynı derecede bir ayrım çizgisini oluşturmaktadır. Emekçileri örgütlendirme mücadelesi verirken komünistleri diğer akımlardan ayırt eden şey sadece, bu örgütlendirmenin yanı sıra diğer siyasal konulara dair söylediklerimiz değildir. Komünistlerin emekçileri örgütlendirme ve hareket ettirme tarzının reformistlerden farklı olması gereklidir. Depremde çorba dağıtanlarla aramızdaki fark, çorba dağıtırken bizim verdiğimiz bildiri değil çorba dağıtımı örgütleme ve yürütme biçimimiz olmalıdır.
Referanslarımızın siyasal mücadele içinde somutlanması, oportünistlerle ayırım çizgilerimizin somut pratik politik faaliyet içinde çekilmesi de ancak işçi-emekçi örgütleri arasında çalışma yürütmekle, bu çalışmaların siyasi çıktılarını değerlendirmekle mümkün olur. Nitekim 1999’dan 2004’lere değin gazetemizde bu tip yazılar ağırlıkla yer almıştır. İçinde yer aldığımız sınıf mücadelelerine dair yazıların gazetede eskisi kadar sık yer almadığı durumu ise bir eksiklik olarak tespit etmek gerekir. Bunu da yayın faaliyetine yahut konunun kavranışına dair bir eksiklikten çok siyasi mücadeleye ilişkin bir eksiklik olarak görmek gerekir.
O hâlde bu eksikliği gidermek de kitle çalışmasının komünist kavranışı konusunda verilecek bir eğitimle mümkün olmaz. Tüm siyasi faaliyet gibi işçi-emekçiler arasında yürütülecek sınıf mücadelesi de planlı bir mücadelenin parçası olduğu oranda bu eksiklik giderilebilir.