Birleşik Cephe kavramı komünist hareket tarafından ilk kez Komünist Enternasyonal’in üçüncü ve dördüncü kongrelerinde formüle edilmiştir. Komünist olmanın ayrımlarını 2.Kongresi’nde açık seçik ortaya koyan Komintern, bunu takip eden kongrelerde “cephe”nin amacını işçi sınıfı içerisindeki reformist akımları teşhir edip, bu akımların geniş emekçi yığınlar üzerindeki etkisini kırmak olarak tarif etmiştir. Komintern’in “komünistleri oportünistlerden ayırt ettik, şimdi proleterlerin tek cephede bir araya gelmesini sağlamalıyız” diye somutladığı bu “birleşik cephe taktiği” esasen proletaryanın tek cephesi anlamına gelen kavramın yanlış çevirisinden ötürü Türkçe’ye böyle geçmiştir. Nitekim bu taktiğin maksadı ve esası “Proleterlerin çıkarlarını savunma iddiasında olanların hepsinin en basit kısmi talepler için bir araya gelmeleri için çağrı yapacağız ve böylelikle oportünistlerle merkezcilerin bu konuda bile nasıl ayak dirediklerini kitlelere somut olarak göstereceğiz” diye özetlenmiştir.
Sol içerisinde ise “birleşik cephe” kavramı tam tersi bir istikamette yorumlanır. Bu yorum farkının doğal bir sonucu olarak da pratikte alınan tutumlar, proletaryanın sınıf savaşına ihanet eden reformistlerle barış içerisinde yaşamakla sonuçlanmaktadır.
Bayrakların birbirine karıştığı bu dönemde komünistlerin görevi, Komintern’in 3. ve 4. Kongrelerinde gündem edilen ve Kongre kararlarına da geçen birleşik cephe taktiğini bu belgeler ışığında kavramak, oportünistlerle aralarındaki ayrımı en açık bir biçimde ortaya sermektir.
Komünist Enternasyonal’in 1922’de gerçekleşen Dördüncü Kongresi’nde “Komintern Taktikleri Üzerine Tezler” tartışması yürütülmüş ve bu tartışmaların neticesi Komintern belgelerine geçmiştir. O sırada Komintern, dünyada kapitalizmin can çekiştiğini söylemekte, her an ayaklanmaların patlayabileceği ancak işçi sınıfının ve onun öncüsünün hazırlıksız ve örgütsüz yakalanmaması için sınıfın önderliğini kazanıp onu Komünist Enternasyonal saflarında birleştirmek gerektiğini ifade etmektedir. Komünist Enternasyonal “Birleşik Cephe Taktiğini” içinde bulunulan dönemde işçilerin çoğunluğunu kazanma yolunu komünistlere gösteren yegane taktik olarak nitelemişti. Bu cephede yan yana gelinecek güçler ise, kendisini işçi sınıfının dostu olarak gösteren sosyal demokratlar, sosyalist olduğunu iddia eden reformistlerdir. Komünistler, proletaryanın dostu gibi görünen burjuva sosyalistlerinin maskesini düşürmek için bu taktiği benimserler. Reformizmin çözüm olmadığını işçilerin kendi deneyimleriyle keşfetmesinin önemine vurgu yapılmış ve işçi sınıfının gözlerine perde çeken “reformist sosyalistlerin” maskesini düşürmek için onlarla birleşik cephede yan yana gelerek kitleler önünde bu akımları teşhir etmek olduğu açıklanmıştır.
Birleşik Cephe Güçsüzlerin Birliği veya Karışıp Barışma Yeri Değil, Reformizmin Teşhiridir
Sol siyasetler tarafından birleşik cephe, genellikle devrim dalgasının geri çekildiği, düşmanın güçlü olduğu için bir araya gelmenin bir ihtiyaç olarak belirdiği bir dönemin taktikleri olarak kavranır. Bu anlayışa göre komünistler zayıflıklarından ötürü düşmanın karşısında daha güçlü durmak için bu taktikleri üretmişlerdir. Oysa tam tersine, Birleşik Cephe taktiği, güçlü bir muhalefetin olduğu durumda bu güçler arasındaki devrimci çizgiyi çekmek niyetiyle hareket eder. Komintern bu taktiği ortaya koyduğu kongrede, kapitalist saldırılardan söz ederken dahi şunu vurgulamaktadır: “Durum hala nesnel olarak devrimcidir; en küçük grev bile büyük devrimci savaşların başlangıç noktası haline gelebilir.” Solun sahip olduğu bu çarpık kavrayış neticesinde, esasında reformistleri sınıfın önünde teşhir ederek devrimci mücadeleyi yükseltmek amacıyla kurgulanmış olan birleşik cephe taktiği amacından saptırılmış, daha da vahimi ise yine güçsüzlük bahanesiyle reformistlerle kol kola omuz omuza bir arada durmak ve reformizmle barış içinde yaşamak matah bir tutum sayılmaktadır.
Birleşik cephe taktiği, sadece komünistlerin öteki partiler ve gruplardaki tüm işçilerle, burjuvaziye karşı işçi sınıfının acil ve temel çıkarlarını savunmak için bir araya gelmek yönünde önerdikleri bir inisiyatiftir. Bugün de görüldüğü üzere cephe ve benzeri eylem birliklerine dair çağrılar reformistler tarafından da çok kez dile getirilmiştir. Komünist Enternasyonal de kendi zamanında, işçi sınıfının devrimci enerjisini var olan burjuva düzene payanda etmeyi amaç edinen ve savaş zamanında kendi burjuva hükümetinin yanında saf tutan İkinci Enternasyonal reformistlerinin sözde kalan birlik çağrılarına karşı, işçi sınıfının devrimci mücadelesini yükseltecek bir birleşik cephe taktiği ile yanıt vermiştir. İşçi sınıfını bölme gayesinin üstünü kof birlik çağrılarıyla örtmeye çalışan reformistlerin elinden o örtüyü çekip almışlar, reformizmin sınıf işbirlikçi tutumunu göstermişlerdir. Birleşik cephe taktiği, Komintern’in en başta da ifade ettiği gibi işçilerin çoğunluğunu kazanma yolunu komünistlere göstermektedir. Reformist akımların etkisi altında kalan devrimci işçileri ayrıştırmaya yarayan bu taktik, kitlelerin önderliğini kazanmak ihtiyacına da yanıt verir.
Komünistler, geniş kitlelerin en geniş çıkarları için verdikleri mücadelelerin en ön safında yer almalıdırlar. Bu uğurda, ihanete her derecede bulaşmış reformist akımlarla yan yana gelmekten de geri durulmaz. Bolşeviklerin bu taktik tutumları alırken reformist akımlarla yan yana gelmek adına hiçbir zaman otosansür uygulamadıklarını hatırlatmak gerekir. Komünistler açısından birleşik cephe taktiğinin özünü bir arada durmak için kendini reformistlere uydurmak değil, aksine tam olarak ayrılıklarını vurgulamak için kendisini daha da keskin bir şekilde ayrıştırmak yatmaktadır. Bu sebeple de komünistler bulundukları cephelerde “kol kırılır yen içinde kalır” mantığıyla değil, tam aksine güneşin reformistlerin burjuva balçığıyla sıvanamadığını göstermek üzerine hareket ederler. Lenin de “birleşik cephe”yi bozmama gerekçesiyle İkinci Enternasyonalcilerin taleplerine boyun eğilmesini ve Sosyalist Devrimciler Partisi Merkez Komitesi’nin on iki üyesine verilen idam cezasının uygulanmamasını şiddetle eleştirmiş ve “hem bu cezaları uygulayıp hem birleşik cephe taktiklerini izlemeye devam etmeliydik” demiştir.
Birleşik cephede reformistleri teşhir amacını güden komünistler, sınıf işbirlikçi tutumlardan bağımsızlığını koruyarak kendini ayrıştırır. “İkinci Enternasyonal’in, birleşik cepheyi, tüm “işçi partilerinin örgütsel bir “kaynaşması” olarak gösterme çabaları, mutlak bir biçimde reddedilmelidir” diyen Komünist Enternasyonal, İkinci Enternasyonal’in bu çabasını işçi sınıfının geniş kesimlerini burjuvaziye teslim eden, kendisinden daha soldaki işçi örgütlerini yutma girişimi olarak değerlendirmiştir. Bayrakları karıştıracak adımları da kesin bir biçimde reddetmiştir. Komünistler, krizin proleter devrimci çözümüne set olan reformist manevraları teşhir etmek ve komünist propaganda ve ajitasyon faaliyetlerini kesintisiz bir biçimde sürdürmek yükümlülüklerini unutmamalıdırlar. Aksi durum, birleşik cephede reformizmin etkisi altına girme ve devrimci siyasetten sapma sonuçlarını doğurur. Bu durum, sınıf işbirlikçi bir tutumu ifade eder ve komünistler tarafından hiçbir koşulda kabul edilemez.
Bağımsız komünist partilerin varlığı ve bu partilerin burjuvazi ve karşı devrimci sosyal demokrasi karşısında sahip olduğu eylem özgürlüğü, komünistlerce vazgeçilmezdir. Buradan verilecek en küçük bir taviz, tasfiyeciliğin yolunu döşer. Bugün ise siyasi taktikler tam aksi bir istikamette algılanmaktadır; kendi ayrım çizgilerinden taviz vermek, asgari müştereklerde buluşmak sözümona cephelerde birliğin korunabilmesinin koşulu haline gelmiştir. Halbuki devrimci mücadeleyi yükseltecek girişimlerin önünü açacak taktikleri öne sürmemek adına cephe taktiği uygulamak mazeret değildir. Bilakis komünist bir partinin devrimci dönemeçlerde tam da reformistleri cephenin dışına atmak için bu cephe kimliğini kullanarak emekçi kitleler arasında kendi devrimci tutumlarını etkin kılması gerekir.
Anti-Emperyalist Birleşik Cephe
Komintern, “emperyalizme karşı yükselen devrimci dalganın yatağı” olarak nitelendirdiği sömürge ve yarı sömürge ülkelerde ise anti-emperyalist cepheyi öne çıkarmıştır. Bu cephenin maksadı, bu ülkelerde emperyalizme karşı mücadele iddiasındaki akımların anti-emperyalist tutumların arkasında durup duramayacağını ortaya koymaktır. Devrimci olmayan hareketlerin geçemeyeceği bu sınav, ulusal kurtuluş hareketlerinin önderliğini kazanma yolunda komünistlerin faydasınadır.
Komintern bu tezin özünü “Sömürge ve yarı-sömürgelerde emperyalizme karşı mücadele adı altında yerli egemen sınıfların halk yığınlarının çıkarlarına karşı yabancı sermaye ile işbirliği yaptığı koşullarda, Nasıl Batı’daki birleşik işçi cephesi sloganı, sosyal demokratların proletaryanın çıkarlarına ihanetini teşhir etmede yardım etmişse ve halen ediyorsa, aynı şekilde bir anti-emperyalist birleşik cephe sloganı da, çeşitli burjuva milliyetçi grupların yalpalamalarını teşhir etmede yardımcı olacaktır” ifadeleriyle açıklamaktadır. Kendilerini sözüm ona bağımsızlıkçı olarak tanımlayan ancak bir şekilde bir başka emperyaliste yaslanan akımlarla kurulan birleşik cephe neticesinde bu akımların aslında sınıfın ve ezilenlerin çıkarına bir şey vaat edemeyeceği, bağımsız komünist tutumun alınması ve bu tutum karşısında var olan burjuva akımların her seferinde tökezlemesiyle ortaya çıkmaktadır.
Komünistler solu etkisi altına almış bu kavramsal kargaşa karşısında Komintern belgelerinden süzdükleri dersler ışığında birleşik cepheyi ele alırlar. Devrimcilik adına doktriner lafazanlığın ötesine geçmeyenlerden kendilerini ayırdıkları gibi birleşik cephe kurma bahanesiyle sınıf işbirlikçiliği ve reformizme sürüklenenleri de teşhir etme görevini önlerine koyarlar.