Ekim Devrimi’nin yüz ikinci yıl dönümünde Söz ve Eylem ve KöZ’ün birlikte örgütlediği Komintern ve Cephe Politikaları konulu panel 23 Kasım Cumartesi günü İzmir Devrimci Turizm İşçileri Sendikası’nda gerçekleşti. 30 dinleyicinin katıldığı ve yaklaşık beş saat süren panele KöZ adına Çetin Eren, Söz ve Eylem adına Münir Köymen, Teori ve Politika adına Metin Kayaoğlu katıldı.
Panel devrim mücadelesinde yitirdiklerimiz anısına hep bir ağızdan Enternasyonal’in okunduğu saygı duruşuyla başladı. Ardından Ekim Devrimi’ni konu alan İlk Buhar Makinası adlı kısa film izlendi. Alandaki yoldaşlarımız panelin içeriğini ve panele yönelik değerlendirmelerini ayrıntılı bir şekilde elbette kaleme alacaklar. Ancak bu kısa haberde üç tur boyunca nitelikli bir tartışmanın sürdürüldüğü panelde ele alınan aşağıdaki başlıkları sıralamak mümkün:
- Avrupalı komünist partilerin Komintern’in akıbetinde belirleyici bir role sahip olamadığı
- Komintern’in cephe politikalarının dünya devriminin gerileyişi üzerine üretip üretmediği
- İşçi hükümeti taktiğinin sınıf işbirlikçiliğinin sorumlusu olup olmadığı
Sınıf işbirlikçisi tutumların benimsendiği kongrelerin - Komünistlerin sahip çıkacağı tarihsel mirasın ve referansların bir parçası olup olmadığı
- Türkiye’de halihazırda bir devrimci durumun yaşanıp yaşanmadığı
- Devrimci bir enternasyonalin kurulması için devrimini yapmış komünist partilere ihtiyaç duyulup duyulmadığı
Türkiye’deki komünistlerin öncelikli görevinin ideolojik mücadele olup olmadığı - Komünist hareketin bir program sorunun bulunup bulunmadığı
Konu başlıklarının hepsinde KöZ adına konuşan yoldaş ile diğer panelistler arasında görüş ayrılıkları belirgin bir şekilde ortaya çıktı. Panelde bir kez daha belirginleşen görüş ayrılıkları ne olursa olsun panelin ilkesizliğin, fikirsizliğin, siyasetsizliğin kol gezdiği koşullar altında düzenlendiğini unutmamak gerekiyor. Bu koşullar altında tartışmaların düzeyi kadar katılımcıların ilgisi de hepimize umut verdi. Daha da önemlisi söz konusu panel hem KöZ’ün hem de Söz ve Eylem’in bir parçası olduğu eylem birliğinin bir ürünü olarak gerçekleşti. Dolayısıyla tüm esaslı konularda görüş ayrılığı içinde olmanın işgale karşı ortak ve devrimci bir tutum takınmanın önünde olmadığını, hatta bu eylem birliğini zengin içerikli tartışmaları mümkün kıldığını bir kez daha gösterdi.
İzmir’den Komünistler