Komünist Enternasyonal’in 2. kongre belgelerinden “Komünist Partisi ve Parlamentarizm” aşağıdadır.

A-Yeni Çağ ve Yeni Parlamentarizm

Başlangıçta, Birinci Enternasyonal döneminde, sosyalist partilerin parlamentarizm hakkındaki tutumu, burjuva parlamentolarından ajitasyon için yararlanmaktan ibaretti. Parlamenter faaliyete katılım, sınıf bilincinin geliştirilmesi, yani proleter sınıfların yönetici sınıflara karşı kinlerinin uyanışı açısından ele alınıyordu. Bu tutum, bir teorinin etkisiyle değil, siyasal gelişmenin etkisiyle değişti. Üretken güçlerin durmaksızın büyümesinin ve kapitalist sömürünün alanının genişlemesini ardından, kapitalizmle birlikte parlamenter devletler de uzun süreli bir istikrar kazandı. Sosyalist partilerin parlamenter taktiklerinin, burjuva parlamentolarının “organik” bir parçası olan yasama faaliyetine uyarlanması ve kapitalizmin çerçevesi içerisinde kalan reformların gerçekleştirilmesi için mücadelenin giderek artan bir önem kazanması; sosyalist partilerin asgari programının ağır basması; azami programın uzaklardaki bir “nihai hedef” hakkındaki tartışmalara ayrılmış bir platforma dönüştürülmesi; bütün bunlar bu gelişmenin sonucudur. Parlamenter ikbal avcılığı, yozlaşma, işçi sınıfının önde gelen çıkarlarına açıktan açığa yahut örtülü bir biçimde ihanet edilmesi, bu temel üzerinde gelişti. Üçüncü Enternasyonal’in parlamentarizm karşısındaki tutumu da yeni bir doktrin tarafından değil, bizzat parlamentarizmin rolünün değişmesi tarafından belirlenmektedir. Bir önceki çağda, gelişme halindeki kapitalizmin bir aleti olan parlamento, bir anlamda tarihsel ilerlemenin hizmetinde iş gördü, Emperyalizmin zincirlerinden boşanmasının karakterize ettiği bugünkü koşullarda parlamento, bir yalan, dolan, şiddet, yıkım, talan aletine dönüştü; her biri emperyalizmin birer eseri olan, bir istikrardan ve fikri tutarlılıktan yoksun bulunan, bütünsel bir planın içinde ele alınmayan parlamenter reformlar, emekçi yığınlar için bütün pratik önemini kaybetti. Tıpkı bütün burjuva toplumları gibi, parlamentarizm de istikrarını kaybetti. Düzenin organik gelişiminin egemen olduğu bir çağdan, düzeni tehdit eden gelişmelerle dolu bir çağa geçilmesi, proletaryanın parlamenter alandaki taktiği için yeni bir temel sunmuştur. Rusya 1905 ‘den itibaren politik ve toplumsal dengelerini kaybedip daha o zamandan bir altüst oluş ve kargaşa dönemine girdiği için, Rus işçi partisi (Bolşevik Parti) devrimci parlamentarizmin temellerini bir önceki dönemden itibaren belirlemişti. Komünizmi yürekten arzulayan bazı sosyalistler, kendi ülkelerinde henüz devrim saatinin gelmediğini vurgulayarak, parlamenter oportünistlerden ayrılmayı reddetmektedir. Böylece aslında yeni açılan dönemin, emperyalist toplumun göreli bir istikrarı koruyacağı bir dönem olduğu fikrini, bilinçli yahut bilinçsiz bir biçimde ifade etmekte ve bu nedenle Turati ve Longuet’lerle yapılacak bir ittifak sayesinde reform mücadelesinden bazı pratik sonuçlar elde edilebileceğini sanmaktadırlar. Komünizm, çağımızın teorik bir incelemesini kalkış noktası yapmak zorundadır (kapitalizmin doruk noktası, emperyalizmin kendini inkar etme ve kendi yıkımına yönelme eğilimleri, iç savaşın sürekli şiddetlenmesi vs.). Siyasal ilişkilerin ve gruplaşmaların biçimleri ülkeden ülkeye değişebilir; ama olayların temeli her yerde aynıdır: bizim için söz konusu olan burjuva iktidarım yıkıp yeni proleter iktidarını kurmak zorunda olan proleter ayaklanmanın politik ve teknik bakımdan hazırlıklarına derhal başlanmasıdır. Komünistler için parlamento, işçi sınıfının durumunun düzeltilmesi ve reformlar için mücadeleye bugün hiçbir durumda sahne olamaz; oysa bir önceki dönemde zaman zaman olabilmişti. Bugünkü siyasal hayatın ağırlık merkezi tamamen ve kesinlikle parlamentonun dışına çıkmıştır. Öte yandan emekçi yığınlarla ilişkileri nedeniyle ve burjuva sınıfların bağrında var olan karmaşık ilişkiler nedeniyle de, burjuvazi bazı eylemleri çeşitli biçimlerde parlamentoya onaylatmak zorundadır; parlamentoda ahbap çavuşlar arasında bir iktidar kavgası sürmekte, hunların güçleri ve zaafları ortaya çıkmakta ve bunlar birbirleriyle uzlaşmaktadırlar vs. İşçi sınıfının acil tarihsel ödevi de bu aygıtları yönetici sınıfların elinden koparıp almak, kırmak, imha etmek ve yerlerine proleter iktidarının yeni organlarını koymaktır. Burjuva parlamenter kurumları içinde bu imha görevini kolaylaştıracak öncülerin bulunması, işçi sınıfının devrimci kurmayı açısından son derece yararlıdır. Parlamentoya devrimci amaçlarla giden komünistlerin taktiği ile, rejimin göreli bir istikrara ve süresi belirsiz bir geleceğe sahip olduğunu kabul etmekle işe başlayan sosyalist parlamentarizmin taktiği arasındaki temel fark, bu noktadan itibaren açık seçik görülmektedir. Sosyalist parlamentarizm, ne pahasına olursa olsun reformlar elde etmeyi görev saymakta; kitlelerin her kazanımının sosyalist parlamentarizmin (Turati, Longuet ve hempaları) hesabına kaydedilmesiyle ilgilenmektedir. Eski uyumlu parlamentarizmin yerini yeni bir parlamentarizm almaktadır; bu genel olarak parlamentarizmi yok etmenin yollarından biridir. Ama eski parlamenter taktiğin mide bulandırıcı gelenekleri yüzünden, bazı devrimci unsurlar parlamento karşıtlığını ilke edinen akımlara (IWW, Devrimci Sendikalistler, Almanya Komünist İşçi Partisi) yaklaşmaktadır. Bu durumu göz önünde bulunduran Komünist Enternasyonal İkinci Kongresi aşağıdaki sonuçlara varır:

 

  1. Hükümet sistemi olarak parlamentarizm, burjuva egemenliğinin “demokratik” bir biçimi haline gelmiştir; gelişmesinin belirli bir anında bu biçim, görünüşte sınıfların değil, “halkın iradesini” ifade eden bir temsiliyet kurgusuna ihtiyaç gösterir; gerçekte bu “demokratik” biçim, hüküm süren sermayenin elinde bir baskı ve zor altına alma aletini oluşturur.
  2. Parlamentarizm, devletin belirli bir biçimidir; bu yüzden ne sınıflar ne sınıf mücadelesi ne de herhangi bir devlet iktidarı tanıyan komünist toplumuna asla uygun düşmez.
  3. Parlamentarizm, burjuva diktatörlüğünden proletarya diktatörlüğüne geçiş döneminde de, proleter bir hükümet biçimi olmaz. Sınıf mücadelesinin en keskin anında, bu sınıf mücadelesi iç savaşa dönüştüğünde, proletarya zorunlu olarak kendi hükümet örgütlenmesini yaratmalıdır; bu hükümet örgütlenmesi, eski egemen sınıfların temsilcilerinin içine alınmayacağı bir mücadele örgütü olarak ele alınmalıdır; bu dönem boyunca proletaryanın kuvvetler ayrılığı ilkesine hiç ihtiyacı yoktur; bu ayrım olsa olsa ona zarar verir; proletarya diktatörlüğünün biçimi Sovyet cumhuriyetidir.
  4. Genel olarak burjuva devleti de burjuvazinin yönetim mekanizmasının başlıca aygıtlarından biri olan burjuva parlamentosu da, proletarya tarafından ele geçirilemez. Proletaryanın görevi, burjuvazinin yönetim mekanizmasını havaya uçurmak yok etmektir; buna ister cumhuriyet, ister anayasal monarşi altında kurulu olsun parlamenter kurumlar dahildir.
  5. Burjuvazinin yerel yönetim ve belediye örgütlenmeleri için de aynı şey geçerlidir. Bunları devlet organlarının karşısına koymak teorik bir yanlıştır. Gerçekte bunlar da burjuvazinin yönetim mekanizmasının parçalarıdır; devrimci proletarya tarafından yok edilmeli ve yerlerine işçi vekilleri Sovyetleri geçirilmelidir.
  6. Bu nedenle komünizm, parlamenter sistemi geleceğin toplumunun oluşumlarından biri olarak kabul etmez. Onun, proletaryanın sınıf diktatörlüğünün biçimi olarak görülmesine karşı çıkar. Parlamentoların kalıcı olarak ele geçirililebileceği olasılığını reddeder. Parlamenter sistemin yıkılmasını hedef alır. Bundan ötürü, burjuva yönetim kurumlarından ancak onları yıkma amacıyla yararlanmaktan söz edilebilir. Sorun bu biçimde ve sadece bu biçimde konabilir…

Burjuva Devlet Kurumlarından Yararlanma

  1. Her sınıf mücadelesi siyasal mücadeledir; çünkü sonuçta iktidar için mücadeledir. Bütün bir ülkeye yayılan her grev, burjuva devleti için bir tehdit haline gelir ve dolayısıyla siyasal bir karakter kazanır. Burjuvaziyi devirmeye ve burjuva devletini yok etmeye çalışmak bir siyasal mücadele yürütmek demektir. Gerici burjuvazi karşısında kendimize sınıfsal, proleter bir hükümet ve zor aygıtı yaratmamız, bu aygıt ne olursa olsun siyasal iktidarı ele geçirmek demektir.
  2. O halde siyasal mücadele, hiçbir biçimde parlamentarizm karşısında tutum sorununa indirgenemez. Bu siyasal mücadele proletaryanın bütün sınıf mücadelesini kucaklar; yeter ki bu mücadele yerel ve kısmi olmaktan çıkıp genel olarak kapitalist rejimin alaşağı edilmesine yönelsin.
  3. Proletaryanın burjuvaziye, y.ani onun yönetsel iktidarına karşı temel mücadele yöntemi, her şeyden önce kitle eylemidir. Bu kitle eylemleri, sağlam bir biçimde kaynaşmış, disiplinli ve merkezileşmiş komünist partisinin genel önderliği altında, proletaryanın sendikalar, partiler, sovyetler gibi kitle örgütleri tarafından örgütlenip yönlendirilir. İç savaş bir savaştır; bu savaşta proletarya, eylemin bütün alanlarındaki harekatları yönetecek iyi siyasal kadrolara, iyi bir siyasal kurmay heyetine sahip olmalıdır.
  4. Kitlelerin mücadelesi, bizzat biçimleri tarafından keskinleştirilen ve mantıki olarak kapitalist devlete karşı ayaklanmaya kadar uzanan, gelişim halindeki eylemlerden oluşan tam bir sistemdir. İç savaşa dönüşmeye aday olan bu kitle mücadelesi içinde proletaryaya önderlik eden parti genel bir kural olarak, bütün legal mevzilerini güçlendirmek bunları devrimci eyleminin ikincil destek noktaları haline getirmek ve bu mevzileri esas muharebe planına, yani kitlelerin mücadelesine tabi kılmak zorundadır.
  5. Bu ikincil destek noktalarından birisi de burjuva parlamentosunun kürsüsüdür. Parlamenter eyleme, bu kurumun burjuva karakterini öne sürerek karşı çıkılamaz. Komünist partisi yönetim mekanizmasının içine ve parlamentoya onların içinde organik bir çalışma yürütmek için girmez, bunları içinden baltalamak için girer. (Liebknecht’in Almanya’daki çalışması, bolşeviklerin Çarlık Duma’sında, “demokratik konferans”da, Kerenski’nin “ön parlamentosu”nda, “Kurucu Mec:lis”de ve yerel yönetimlerdeki faaliyetleri; nihayet Bulgar komünistlerinin çalışmaları buna örnek gösterilebilir).
  6. Bu parlamenter faaliyet, her şeyden önce devrimci ajitasyon amacıyla, düşmanın manevralarını açığa çıkarmak üzere ve özellikle geri ülkelerde parlamento kürsüsüne büyük demokratik yanılsamalarla yaklaşan kitlelerin belirli fikirler etrafında toplaşmasını sağlamak için parlamento kürsüsünden faydalanmaktan ibarettir ve yığınların parlamento dışındaki mücadelesinin görev ve amaçlarına tamamen tabi kılınmalıdır. Bugüne kadar devrimci hareketin ve siyasetin dışında kalmış olan kırdaki emekçi yığınlar ve işçi sınıfının bazı kesimlerinin siyasal bakımdan kazanılması yolunda seçim kampanyalarına katılmanın ve parlamento kürsüsünden devrimci bir propaganda yapmanın özel bir önemi vardır.
  7. Komünistler yerel yönetimlerde çoğunluğu elde ettiklerinde şunları yapmalıdır:
  8. Burjuvazinin merkezi iktidarına karşı bir devrimci muhalefet oluşturmak.
  9. Halkın en yoksul kesimine hizmet etmek için her türlü imkandan yararlanmaya çalışmak (ekonomik tedbirler, silahlı bir işçi milisinin yaratılması ya da yaratılmaya çalışılması).
  10. Her türlü radikal reform karşısına burjuva devletinin diktiği engelleri her fırsatta teşhir etmek.
  11. Bu temelde burjuva iktidarıyla çatışmaya girmekten çekinmeden enerjik bir devrimci propaganda geliştirmek.
  12. Bazı durumlarda yerel yönetimlerin yerine işçi vekilleri sovyetlerini geçirmek. Demek ki komünistlerin yerel yönetimlerdeki her faaliyeti, kapitalist sistemin parçalanması doğrultusundaki genel çalışmayla bütünleşmelidir.
  13. Seçim kampanyası da parlamento da mümkün olduğu kadar çok sandalye kapma anlayışıyla değil, kitlelerin proleter devrimi şiarı altında seferber olmalarını sağlamak üzere yürütülmelidir. Seçim mücadelesi sadece parti yöneticilerinin işi olmamalıdır; parti üyelerinin tümü bu mücadelede yer almalıdır; grevler, gösteriler, ordu ve donanma içindeki kıpırdanmalar vb. her türlü kitle hareketinden yararlanılmalıdır; bu türden hareketlerle yakın temas içinde olunmalıdır; bütün proleter kitle örgütlerinin faaliyeti sürekli biçimde ivmelendirilmelidir.
  14. Bu koşullar ve özel değerlendirmede sayılan koşullar incelendiğinde komünistlerin parlamenter faaliyeti bütün ülkelerdeki sosyalist partilerin mide bulandırıcı küçük politik oyunları ile tam bir zıtlık içinde olduğu görülür; bunların milletvekilleri parlamentoya bu “demokratik” kurumu desteklemek yahut en iyi durumda onu “fethetmek” üzere gitmektedirler. Komünist partisi sadece ve sadece Kari Liebknecht, Hoeglund ve bolşeviklerin yaptığı gibi parlamenter sistemden devrimci biçimde yararlanılmasını kabul edebilir.

Parlamentoda

  1. Bazen parlamenter siyasetçilere karşı sağlıklı bir tepkiden kaynaklanan, ama devrimci parlamentarizmin olabilirliğini görmeyen ilkesel “anti-parlamentarizm”, çocuksu ve safdil bir doktrinden ibarettir; seçimlere katılmayı ve devrimci parlamenter çalışmayı mutlak ve kesin olarak reddeden bu doktrin eleştiriye dayanmamaktadır. Bu yaklaşım bazen partinin rolü konusunda çok yanlış bir anlayışa da dayanmaktadır; bu anlayışa göre parti savaş için merkezileşmiş ve örgütlenmiş işçi öncüsü değil, birbirlerine gevşek bağlarla bağlı gruplardan oluşan ademi merkeziyetçi bir sistemdir
  2. Bir başka açıdan seçimlere ve halihazır parlamenter meclislere etkili bir biçimde katılma gereği hiçbir biçimde parlamentoda devrimci çalışmanın ilke olarak kabul edilmesinden ileri gelmekte değildir. Burada her şey özgül koşullara bağlıdır. Belirli bir anda komünistlerin parlamentoyu terk etmeleri gerekli olabilir. Bolşeviklerin Kerenski’nin ön parlamentosundan, onu dinamitlemek, bir anda güçsüz bırakmak, Petrograt Sovyet’ini açık bir biçimde onun karşısına çıkarmak ve ayaklanmanın önderliğine geçmek için çekilmeleri böyle bir durumdu … Başka durumlarda seçimlerin boykot edilmesi kendini dayatabilir: yahut burjuva devletini ve burjuva tayfasını zor yoluyla derhal yok etmek; veyahut seçimlere katılmayla parlamentonun boykot edilmesinin bir arada savunulması vs. söz konusu olabilir.
  3. Böylece genel bir kural olarak yerel ve parlamenter seçimlere katılma, parlamento ve yerel yönetimlerde çalışma gereğini genel bir kural olarak kabul eden komünist partisi her durumda sorunu somut duruma göre ve durumun özgül yönlerini dikkate alarak çözmelidir. Parlamentonun veya seçimlerin boykot edilmesi, veya parlamentodan çıkılması özellikle iktidarın ele geçirilmesi için silahlı mücadeleyi derhal başlatmaya imkan veren koşulların varlığında kabul edilebilir.
  4. Ancak, bu sorunun görece tali karakter taşıdığı hiçbir zaman gözden ırak tutulmamalıdır. Ağırlık merkezi, asıl parlamento dışında sürdürülen iktidar mücadelesinde olduğuna göre proletarya diktatörlüğü ve bunun için verilen kitle mücadelesi sorununun parlamentarizmden yararlanma gibi özel bir sorunla aynı kefeye konamayacağı kendiliğinden anlaşılır.
  5. Bu nedenle Komünist Enternasyonal, komünist partiler içinde bu sorundan dolayı ve sadece bu nedene dayanan bir bölünme veya bölünme girişimini ciddi bir hata olarak gördüğünü kararlılıkla vurgular. Kongre, proletarya diktatörlüğü için kitle mücadelesi yürütmeye taraftar olan herkesi işçi sınıfının bütün örgütlerini merkezileştiren bir partinin önderliği altında toplanmaya çağırır; burjuva parlamentosundan yararlanma konusunda var olabilecek görüş ayrılıklarına rağmen bütün komünist unsurları tam bir birliği gerçekleştirmeye çağırır.

C- Devrimci Taktik

Parlamentoda devrimci bir taktiğin etkili bir biçimde uygulanmasını güvence altına almak için şu tedbirlere ihtiyaç vardır:

  1. Seçimlerden önceki hazırlık döneminden itibaren, bütün olarak komünist partisi ve merkez komitesi, komünist parlamento üyelerinin samimiyetinden ve komünistliğinden emin olmalıdır; eğer herhangi bir örgüt tarafından belirlenmiş bir adayın gerçekten komünist bir siyaset izleyeceğine kanaat getirmemişse partinin bu adayı geri çekme hakkı tartışmasız bir biçimde kabul edilmelidir. Sadece “deneyimli” parlamenterleri, özellikle de avukatları seçtirmeyi esas alan eski sosyal demokrat alışkanlığı komünist partiler reddetmelidir. Bir kural olarak adayların işçiler arasından seçilmesi gerekir; büyük bir parlamenter deneyimi olmayan partinin basit üyelerinin aday olarak belirlenmesinden çekinmemek gerekir. Komünist partileri kendilerine yönelen ve tek amaçlan parlamentoya girmek olan çıkarcı unsurları acımasız bir aşağılamayla terslemelidir. Merkez komiteleri sadece işçi sınıfına bağlılıklarını tartışmasız bir biçimde ve uzun yıllar boyunca kanıtlamış insanların adaylıklarını onaylamalıdır.
  2. Seçimler bittikten sonra parti ister legal ister illegal olsun parlamento grubunu örgütlemek sadece komünist parti merkez komitesine düşer. Parlamento grubunun büro üyeleri ve başkanının belirlenmesi merkez komite tarafından onaylanmalıdır. Merkez komitesinin parlamento grubu içinde veto hakkına sahip kalıcı bir temsilcisi olmalıdır. Bütün önemli siyasal sorunlarda parlamento grubu önceden merkez komitesinin direktiflerini almakla yükümlüdür. Önemli sorunlarda müdahale edecek olan parlamento grubu konuşmacılarını belirlemek yahut geri çekme hakkı; veya bunların konuşmalarının ana tezlerinin ya da tüm konuşma metinlerinin kendi onayından geçirilmesini isteme hakkı merkez komitesinde olmalıdır.
  3. Reformistlerin, yarı reformistlerin hatta sadece çıkarcı unsurların komünist partisinin parlamento grubuna sızmayı başarmış olduğu ülkelerde (ki bu birçok ülke için şimdiden geçerlidir), komünist partileri merkez komiteleri parlamento gruplarının radikal bir biçimde bu unsurlardan arındırılmasını sağlamakla yükümlüdür; bunu yaparken kalabalık olmayan ama gerçekten komünist olan bir parlamento grubu, kalabalık ama sağlam bir komünist siyasete sahip olmayan bir gruptan daha çok işçi sınıfının çıkarlarına hizmet ettiği ilkesinden hareket etmelidir.
  4. Her komünist milletvekili merkez komitesinin kararıyla illegal çalışma ile legal çalışmayı birleştirmekle yükümlüdür. Milletvekillerinin burjuva yasaları uyarınca belirli bir parlamenter dokunulmazlık hakkından yararlandıkları ülkelerde, bu dokunulmazlık hakkı illegal örgütlenme ve propagandaya hizmet etmelidir.
  5. Komünist milletvekilleri parlamentodaki çalışmalarını partinin parlamento dışındaki çalışmasına tabi kılmakla yükümlüdür. (Düzenin iç yüzünü -çn.) Sergileme amacıyla ele alınmış kanun tekliflerinin düzenli bir biçimde ileri sürülürken bunlar burjuva çoğunluğu tarafından benimsensin diye değil, propaganda, ajitasyon ve örgütlenme hedefiyle yapılmalıdır; ve bunlar parti ve merkez komitesinin önerileriyle gündeme gelmelidir.
  6. Devrimci eylem ve gösteriler sırasında komünist milletvekili, proleter yığınların başında, ön saflarda ve görünür biçimde yer almakla yükümlüdür.
  7. Komünist milletvekilleri, işçiler, köylüler ve her türden devrimci emekçilerle yazışma yoluyla ve başka yollarla ilişki kurmak için (partinin denetimi altında) her yolu kullanmalıdır; bunu yaparken hiçbir biçimde seçmenleriyle iş ilişkileri yürütmeye çalışan sosyalist milletvekillerini taklit etmemelidirler. Komünist milletvekilleri ülke çapındaki propaganda çalışmalarıyla ilgili olarak komünist örgütlerin ihtiyaçlarına her an cevap verecek durumda olmalıdır.
  8. Parlamentodaki her komünist milletvekili diğer yasa koyucularla ortak bir dil tutturmaya çalışan bir “yasa koyucu” değil, partinin kararlarını uygulamak için düşmanın mekanına gönderilmiş bir parti ajitatörü olduğunu hep hatırlamalıdır. Komünist milletvekili ne olduğu belirsiz seçmen kitlesine karşı değil, legal yahut illegal komünist partiye karşı sorumludur.
  9. Komünist milletvekilleri mecliste işçinin, köylünün, çamaşırcının, çobanın anlayabileceği bir dil tutturmalıdır ki parti onların konuşmalarını bildiriler halinde yayınlayıp, ülkenin en geri köşelerine kadar yayabilsin.
  10. Sıradan komünist işçiler, parlamenter deneyimlerinin başlangıcında olsalar bile burjuva parlamentosunun kürsüsüne hiç çekinmeksizin çıkmalı ve yerlerini “daha deneyimli” konuşmacılara asla terk etmemelidir. Gerektiğinde işçi milletvekilleri basın tarafından veya bildiriler halinde çoğaltılması hedeflenen konuşmalarını bir metinden okuyarak yapabilmelidir.
  11. Komünist milletvekilleri parlamento kürsüsünü sadece burjuvazinin ve resmi uşaklarının maskesini indirmek için değil, sosyal yurtseverlerin, reformistlerin, merkezin yanar döner politikacılarının ve genel olarak komünizmin hasımlarının maskelerini düşürmek için; ve Üçüncü Enternasyonal’in fikirlerini geniş biçimde yaymak için kullanmakla yükümlüdür.
  12. Komünist milletvekilleri mecliste bir iki kişi olsalar bile her tutumlarıyla kapitalizme meydan okumakla yükümlüdür; burjuva toplumunun ve onun sosyal yurtsever uşaklarının düşmanı olduğunu lafla değil davranışlarıyla gösteremeyenlerin komünist kimliğe layık olamayacağını asla unutmamalıdır.