(Karaburun Bilim Kongresi haberlerinin tamamına buradan ulaşabilirsiniz: Komünistler Karaburun Bilim Kongresi’ne Katıldılar)
Karaburun’da gerçekleştirdiğimiz Köz söyleşilerinin dördüncüsü “Komünistler Hangi Geleneğin Takipçisi Olmalı” başlığıyla gerçekleşti. İlk bölümde söz alan yoldaş “devrimci bir teori olmadan devrimci hareket olmaz” sözünde kristalleşmiş gelenek vurgusunun açılması gerektiğine işaret ederek, siyasi bulanıklık döneminde komünist geleneğin ne olduğunun aydınlatılmasının gerekliliğine işaret etti. Sosyalizm mücadelesinin nasıl yürütülmesi gerektiğine dair kafa karışıklığının, devrimci gelenekten damıtılmış devrimci teori eksikliği olduğunu belirttikten sonra, siyasi dönemeçlerde nasıl bir tutum takınılması gerektiğine verilecek doğru cevabın komünistlerle merkezci-oportünist akımlar arasındaki ayrım çizgilerini kalınlaştıracağına değindi. Bu anlamda komünist hareketin en uç mevzisi 1917 Ekim Devrimi’nin örnek alınması gerektiğine, bu devrimin eksikliklerinin ve hatalarının ise bir dahaki sefere tekrarlamamak adına incelenmesi gerektiğine vurgu yaptı. Devrimci bir dalganın ürünü olan Ekim Devrimi’nin başarısını Bolşevik tipte bir partiye bağlayan çok akım olmadığını, Bolşevik partinin hakkını veren akımların ancak bir kısmının bugün böyle bir partinin var olmadığı tespitini yaptığını ve çok az akımın Bolşevik partinin nasıl yaratılacağına dair bir cevabı olduğunu, üstelik bu cevapların da doğru olmadığını belirtti. Bugün elimizde program ya da militan eksiği olmadığına, komünist bir programın dayattığı siyasal çizgiyi kararlı bir şekilde uygulayacak bir örgütün Köz’ün arkasında duran komünistler tarafından yaratılacağına vurgu yaptı.
Söyleşinin ikinci bölümünde söz alan yoldaş konuşmasına kararlı bir şekilde izlenmesi gereken komünist bir siyasi çizginin, komünist hareketin tepe noktası Komünist Enternasyonalin 21 Koşulu’yla somutlandığını söyleyerek başladı. 21 Koşul’un eskidiğine ya da günümüz koşullarına uygun olmadığına kanaat getiren akımlara karşı 21 Koşul’un güncelliğini örnekler üzerinden kanıtladı. Kürdistan meselesi bu kadar yakıcıyken ezen-ezilen ulus sorununa, gerillacı akımların alternatif ordularının veyahut “askere gitme kardeşkanı dökme” sloganlarının cirit attığı siyasi ortamda ordu içi bozguncu çalışmanın önemine değindi. Legalist tasfiyeciliğin had safhasında koşulun legalite-illegalite tezinin önemine vurgu yaptı. Programına proletarya diktatörlüğünü günümüzün baskıcı hukukunu bahane ederek yazmayan akımların yerinin ancak legalist tasfiyecilerin yanı olacağını belirtti. Öte yandan 21 Koşul’u kabul ettiğini ancak oportünist-merkezci akımlarla yaşanacak bir ayrışmanın ne yeri ne de zamanı olduğunu iddia eden akımlara karşıysa, asıl ayrışmanın hemen bugün yapılması gerektiği, demokrasi mücadelesinin ancak oportünistlerden temizlenmiş Leninist parti bayrağının altında gerçekleştirilebileceği, aksi halde yürütülen tüm birleşik mücadelelerin komünistleri düzen güçlerinin kuyruğuna takacağı cevabını verdi. Bu topraklardaki Bolşevik bir önderlik boşluğununsa ancak 21 Koşul’la belirlenmiş siyasi çizginin kararlılıkla izlenmesi koşuluyla yaratılacağını savundu.