25 Eylül’de Kobane ayaklanmasına yönelik gerçekleştirilen operasyonda eski HDP yöneticileri ve milletvekilleri gözaltına alındı ardından ise neredeyse gözaltına alınan tüm isimler tutuklandı. HDP’ye yönelik bu operasyonların süreceğini ve hiddetleneceğini 2019 Yerel Belediye seçimlerden bugüne dek söylüyoruz; zira söz konusu baskıların ve tutuklamaların kaynağında esasında HDP’nin kendi politik, bağımsız siyasi hattını kötürümleştirmesi yatmaktadır.
2019 Yerel Seçimlerine KöZ olarak bağımsız aday Güldes Önkoyun’u desteklemeden önce HDP ve/veya öncellerinin merkezinde olduğu bir sol blok çağrısında bulunmuştuk. Buna göre 2019 Yerel Seçimlerinde İstanbul, Ankara ve İzmir’de HDP’den bir aday çıkmalıydı ve bu aday çevresinde tüm solu kapsayan bir seçim çalışması örgütlenmeliydi. 2019 yerel seçim sürecinde hiçbir seçmen ve siyaset bunun bir yerel seçim olduğu motivasyonu ile hareket etmedi; gündemi esas meşgul eden metro saatleri yahut çöplerin toplanma sıklığı değildi. Geride bıraktığımız seçimlerde bir genel seçim havası hakimdi ve bu yüzdendir ki iki ayrı burjuva kliği olan Cumhur ve Millet İttifakı arasında saflar belirlendi. Bu sürecin başından beri ezilenlerin ve emekçilerin temsil edilmesinin ancak HDP eksenli bir sol blokla mümkün olabileceğini söyledik. HDP’ye dönük baskıların ve kayyımların da püskürtülmesinin tek yolunun HDP’nin 7 Haziran’da gösterdiği bağımsız siyasi mücadeleyi yükseltmesi ile gerçekleşebileceğini vurguladık.
HDP yerel seçimlerde yola Kürdistan’da kendi adaylarını çıkarıp kayyımların elinden bu belediyeleri geri alacağını iddia ederek çıkarken daha o zamandan CHP’ye yedeklenerek yeni kayyımların yolunu açmış bulundu.
Birçok kentte HDP seçmeninden oy almadan seçim kazanması mümkün olmayan Millet İttifakı’na kayyımlara karşı net bir tutum alma şartını dahi koşmadan, koşulsuz destek vaat ederken aslında kendi siyasetini kilitlemiştir. Kürdün adını anmadan geçirilen bir yerel seçim ikliminin bugüne olacak etkilerini, bağımsız adaylar Güldes Önkoyun ve Yalçın Yanık’ı desteklerken her fırsatta dile getirdik.
Metropollerde Saray’ı hedef göstermediği, CHP ile arasına mesafe koymadığı, Saray’a karşı bir net bir tutum takınmadığı koşullarda HDP’nin içinde bulunduğu durumun şu ankinden farklı olması beklenemezdi, 2019 yerel seçim kampanyamızdan bugüne dek ısrarla söylediklerimiz tespitlerimizdeki doğruluğu ortaya koyuyor:
HDP seçimleri tribünden izleyerek CHP’ye destek veriyor. Kürt illerinde, AKP ve kayyumları ile kıran kırana bir mücadeleye giren HDP, Türkiye’de seçimlere katılmayacağını açıkladı. Böylelikle kendi tabanını kayyumlara, Demirtaş’ın hapse atılmasına, sınır ötesi operasyonlara onay veren Kılıçdaroğlu’na mecbur bırakıyor. Böylelikle MHP artığı İyi Parti’nin müttefiki CHP ile “AKP-MHP faşizminin” geriletebileceği hayallerini yayıyor.
-
- 31 Mart seçimlerinde Kürdü gören yok. Seçim beyannamelerinde Kürdün adı yok. Kürdün demokratik hak ve özgürlük talepleri yok. Çünkü bu seçimde Kürtten bahsetmek Kürdün kurtuluşunun sandığa hapsolmayan bir mü- cadeleden geçtiğini söylemek anlamına geliyor. Çünkü Kürdün sesini yükseltmek CHP’yi Kürtler hakkında net konuşmaya zorlamak ve oy kaybedeceğini düşünüp dehşete kapılmasını sağlamak anlamına geliyor. Bu yüzden konu Kürtler olunca en keskin sosyalistler, en uç kamulaştırma taleplerini savunanlar bile CHP ile birlikte sus pus oluyorlar.
Kürdün haklı taleplerinin sesini yükseltmek için aday oldum.
-
- Erdoğan sadece kayyum atadığı belediyelerin HDP’ye geçmesinden değil aynı zamanda İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyükşehirlerde belediyeleri kaybetmekten de korkuyor. Bu nedenle de daha seçim kampanyaları başlamadan sandıktan beğenmediği sonuçlar çıkarsa yine kayyum atayacağını söyledi. Sarayın sözde muhalifleri sadece Kürtler hakkında değil aynı zamanda kayyum tehditleri karşısında da sessiz kalıyorlar. Kayyumlar hakkında illa konuşmak zorunda kalınca da en keskin çizgiyi benimseyenler “Biz kayyumlara karşı güçlü yerel yönetimleri savunuyoruz” diyorlar. Böylelikle de meselenin üzerinden atlıyorlar. Zira bugün önemli olan sorun kayyumlara karşı olup olmamak değil. Bugün üzerinde konuşulması gereken asıl konu Erdoğan’ın kayyum tehdidinin nasıl boşa çıkarılacağı.
Yerel seçimlere parlamentarist ya da belediyeci kaygılarla girenler kayyumlar hakkında konuşamazlar. Zira sandık sonuçlarını yok sayan kayyum politikalarını sandıkla durdurmak imkansız. Kayyumlar sokaktaki direnişle, durdurulabilir. CHP’nin sokağı yasaklayan çizgisinden koparak durdurabilir. Seçimde CHP’ye zarar vermek istemeyenler kayyumlar hakkındaki bu basit gerçekleri gündeme getirmiyor. Yeni kayyumlara karşı çıkacağını şimdiden ilan etmeyenlere destek verilmemesi gerektiğini haykırmak için aday oldum.
31 Mart ve yenilenen seçim sonrasında HDP’nin de içerisinde bulunduğu Millet İttifakı zafer kutlamaları içerisindeyken kısa bir sürenin ardından yeniden Kürdistan belediyelerine kayyımlar atandı ve Cumhur İttifakı’nın HDP’ye yönelik baskıları bir an olsun azalmadı. Amerikancı muhalefetin yaşattığı “demokrasi şölenleri”nin gölgesinde “31 Mart ve 23 Haziran’ın Galibi Amerikancı Muhalefet, Kaybedeni Emekçiler Ezilenlerdir” dedik:
2007-2015 arasında iktidar hedefinden yoksun tasfiyeci bir sosyal muhalefet platformu olmaya niyetlenen BDP-HDK-HDP, bu süreçte iktidar kavgasına tutuşmuş burjuva bloklarından bağımsız kalabildiği için umduğundan kat be kat fazla güç kazandı, 7 Haziran 2015 seçimlerinde “Seni Başkan Yaptırmayacağız!” çizgisiyle yürütülen seçim kampanyası ve bu kampanya sonucunda Erdoğan’ın hükümet kuramaz hale gelmesi de bu çizginin doruk noktası oldu.
Dün “Seni Başkan Yaptırmayacağız!” diyenler bugün “İmamoğlu’nu biz başkan yaptırdık!” çizgisine kadar gerilemişlerdir.
HDP’nin büyükşehir seçimlerinde AKP’nin kaybetmesine yol açtığı doğrudur. Ancak asıl altı çizilmesi gereken nokta seçimin asıl kaybedeninin HDP olduğudur. HDP’nin asıl kaybı belediyeleri değil düzen partilerinden bağımsız konumlanışı ve eylem kapasitesi oldu.
2007 seçimlerinden 7 Haziran 2015 seçimlerine dek öncellerini ve HDP’yi güçlendiren ana faktör düzen partilerinden bu bağımsız konumlanışıydı. HDP’nin 7 Haziran sonrasında bir AKPCHP koalisyonunun önünü açmak umuduyla tribüne çıkmasıyla başlayan süreç gelinen noktada siyasi kimliğin ve tercihlerin açıktan yitirilmesine yol açan bir tutuma evrilmiştir.”
(2019 Yerel seçimlerinde desteklediğimiz İstanbul ve İzmir Büyükşehir Bağımsız Belediye Başkan Adayları olan Güldes Önkoyun ve Yalçın Yanık’ın Seçim Manifestosu)
2019 Yerel Seçimleri süresince ve ardından söylediklerimiz bugün HDP’nin içinde bulunduğu durumu açıklar mahiyettedir. Solun da Amerikancı muhalefete katılarak yüksek naralarla kutladığı geçmiş yerel seçimlerin elbette bir başarısı mevcuttur: Amerikancı muhalefet, Erdoğan’ın tüm taciz ve tahriklerine karşın kaçak güreşmeyi başardığı, bu seçimin de oyun bozucu dinamiği olabilecek Kürtleri görünmez, Kürtlere yönelik saldırıları ise kabul edilebilir kılmıştır. Söz konusu başarının da ezilen ve sömürülen yığınlar açısından değil Amerika ve uzantıları açısından bir başarı olduğu açıktır.