thumbnail of 2023 Seçimleri Değerlendirmesi (1)

11 Haziran Pazar günü “2023 seçimleri değerlendirmesi” söyleşimizi gerçekleştirdik.

Konuşmacı yoldaş seçim sonuçlarına dair burjuva sosyalistlerinin değerlendirmeleriyle KöZ’ün arkasında duran komünistlerin değerlendirmelerinin farklılığını, emperyalizmin ve Türkiye’nin durumuna ilişkin tespitlerin ve seçim öncesinde yürütülen mücadelenin farklı olmasından ileri geldiğini aktardı:

Hükümet cephesinde seçimler bir başarı olarak değerlendirilmemeli. Seçim aritmetiği olarak baktığımızda 50+1’i bulmak için çok daha geniş bir koalisyona ihtiyaç duyulmuştur. Şimdi koalisyon daha da parçalı ve çekişmeli bir hâle geldi. Hareket edemeyen bir devletin sonucunda bu sefer de daha güçlü olmak için sahaya kilit adamların öne çıkarılması söz konusu olur. Çekirdekteki adamlarla işi idare etmek de bir zayıflık belirtisidir. Ve bunun sonucunda, bu olayın sürdürülemez olduğunu gördüğünüz oranda da, devletin felç olduğunu, hareket edemediğini depremde, korona salgınında gördük. Daha küçük olaylarda da kilitlenen bir devlet çıkacak karşımıza. MHP’ye olan bağımlılık AKP’nin altını oyduğu için AKP’nin bundan kurtulması lazım. Bunun için demokratikleşmesi, normalleşmesi lazım ama içsavaşı bitirmeye gücü olan bir hükümet yok.

Öbür yanda ise Amerikan emperyalizminin güç kaybetmesinin ve Türkiye’deki rejim krizinin bir sonucu olarak hükümeti gönderemeyen bir muhalefet var.

Yönetilenlerin durumu açısından ise solun güç kaybettiğinden değil yerinde saydığından söz etmek gerekir. Bunun nedeni ise tartışmalara konu olduğu üzere tek listeden seçime girmemek yahut sosyal medya fenomenliği gibi durumlar değil, Cumhur İttifakı’nı geriletme bahanesiyle solun kendisini kimliksiz bir seçim çalışmasına hapsetmesidir.

Senelerdir ekonomik kriz anlamında felaket tellallığı yapılıyor. Koparılan ekonomik kriz vaveylası marksist tutum almaktan ziyade burjuvazinin tarzıyla siyaset yapmaktan öteye geçmez. Ekonomik kriz yaygaralarını koparanlar hükümete hizmet eder. İşçiler kendilerini güçsüz hissettiklerinde değil; güçlü hissettiklerinde harekete geçerler. Türkiye solu tarihinin en güçlü ve belirleyici döneminde. Solun tabanındaki devrimci dinamikler, sol hareketlerin tüm uzlaşmacı yönelimlerine rağmen, sol akımların burjuva partileriyle ortak bir cephede buluşmasını, ortak ve etkili bir seçim kampanyası yürütmesini imkânsız hâle getiriyor.

Hükümetin saldırgan politikaları, onun zayıflığının göstergesidir. Bu kararsız bir şiddet politikasıdır. Bugün, “saldırılar artıyor” demek kendi güçsüzlüğünün propagandasını yapmak demektir. Bilakis bugün solun durumu bu saldırıları püskürtmek için her zamankinden elverişlidir.

Öte yandan, seçim sonuçlarının hemen ardından koparılan silahlı halk savaşı çağrıları da siyasetsizliği örtmek içindir. Ortada bir hükümet sorunu varken bunun siyasal alandaki yansıması olan sorunlara bunlar burjuvazinin gündemi diyerek kendin birtakım devrimci meseleler çıkardığında iktidar hedefli sorunlara kör kalmış olursun. Bu yapıldığı oranda da burjuvazi güçlenir. Bağımsız bir devrimci gerilla mücadelesi başlasa da bu denklem değişmez. Önemli olan somut siyasal sorunlara ne yanıt verildiğidir.

Türkiye’de devrimci dinamiklerin bulunduğunu, bunu örgütlü bir mücadeleye çevirmek için de dışarıdan gelecek kopuşları bekleyerek pasif ve izlenimci bir tarz benimsemek yerine sekter, grupçu davranmadan bir platform tarif etmeliyiz. 

Demokrasi savaşının devrimle kazanılacağını vurgulamak şarttır ama yeterli değildir. Her mücadele başlığında sınıf uzlaşmasını savunanlarla devrimci bir sınıf çizgisini savunanlar arasındaki ayrımı eylemli bir şekilde belirginleştirmek gerekir.

Emekçilerin ve ezilenlerin mücadelesi içinde herhangi bir başlıkta mevzi kazanabilmenin ön koşulu bağımsız bir siyasi iddiadır. Seçim derslerinin bu bilinçle çıkarılması gerektiğini savunuyoruz. Liberal kuşatmayı kırmak, devrimci bir çıkışın önünü açmak için ileri!

İstanbul’dan Komünistler