KöZ olarak, yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin tutumumuzu belirttiğimiz ve sol akımlara çağrıda bulunduğumuz “Yaklaşan Seçimlerde KöZ’ün Tutumu” başlıklı yazıyı gazetemizin Ağustos ayı sayısında yayınlamıştık. Çok daha öncesinden beri gazetemizde yer verdiğimiz kimi yazılar, eylemler ve etkinliklerde gündelik siyasal mücadelemizin bir parçası olarak taşıdığımız seçim tutumumuzu ifade ettik. Burjuvazinin içinde debelendiği rejim krizinin proleter bir çözümü her zamankinden güncel hâle getirdiği, Amerikancı Millet İttifakı’nın sola siyasetsizliği dayattığı bir siyasal iklimde bu tutumumuzun derli toplu bir şekilde ifade edilmesi; devrimci bir alternatif seçim çalışmasının nasıl ortaya konabileceğini gösterme amacını taşıyordu.

Bu tutumun gereği olarak da Haziran ayından itibaren bir dizi sol akıma bir toplantı çağrısında bulunduk. Çağrımızda yaptığımız öneri özetle şuydu: “KöZ olarak bugüne kadar politik süreçlerde farklı vesilelerle burjuvazinin farklı kliklerine yedeklenmeden, devrim mücadelesini nasıl yükseltmek gerektiğini göstermeye çalıştık. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de aynı kaygıyla devrim mücadelesini büyütmek isteyen tüm sol güçlere her iki turda da düzen ittifaklarına oy vermeme çizgisini savunan ortak bir cumhurbaşkanı adayı çıkarılması ve birlikte bir seçim çalışması yürütülmesi önerimizi sürdürüyoruz.”

Çağrımızı tüm sol akımlara iletmeyi hedefledik. Bu çağrımızı ilettiğimiz kurumlar şöyle sıralanabilir: Alınteri, BDSP, DESOF, Devrimci Hareket, Devrimci Parti, Devrim Hareketi, DİP, EMEP, ESP, HDP, Halkevleri, İDP, İKEP, Kaldıraç, Komün, Mücadele Birliği, Partizan (Yeni Demokrasi), PDD, Partizan (Özgür Gelecek), SEP, SODAP, SMF, Söz ve Eylem, TİP, TKP, TKH, TÖP, Politika Gazetesi, YDİ Çağrı

Böyle bir seçim çalışmasının olanaklarını konuşmak üzere çağrıcısı olduğumuz toplantıya katılan kimi kurumlar olsa da, düzen ittifaklarına karşı bağımsız bir çizgiyi ortaya koyan bir Cumhurbaşkanı adayı çıkarma önerimiz sol tarafından genel olarak kabul görmedi. Gerek toplantıya gelip böyle bir çalışmada yer almayacağını peşinen belirten kurumlar, gerekse de bu çağrımıza iştirak etmeyip birebir görüşme gerçekleştirdiğimiz kurumların gerekçeleri ise, ortak özellikleri itibarıyla birkaç grupta toplanabilir:

Meşruiyet kazandırmamak gerekir diyen pasif boykotçular

Devletin başı olan bir kuruma dair seçim çalışması yürütmeyi, bu kuruma meşruiyet kazandıracağı gerekçesiyle yanlış bulan akımların ortak özelliği; sistemin teşhiri için parlamento seçimlerine dair bir çalışmanın genel olarak yanlış olmadığı, somut duruma göre buna ilişkin ortak bir çalışmanın yapılabileceği ancak Cumhurbaşkanlığı seçiminin teşhir işlevinden yoksun olduğu değerlendirmesinde bulunmalarıdır.

Bunun dışında özel olarak Cumhurbaşkanlığına dair olmasa da seçimleri toptan reddedenler de bir diğer pasif boykotçu eğilimi yansıtıyorlar.

Bağımsız siyaset iddialarıyla beklemeci tutum alanlar

Bağımsız bir tutum alma görüntüsüyle yola çıkıp beklemeci bir düstur edinen akımlarsa, ister “sosyalist bir alternatif” yaratma isterse de “emek ve özgürlüğün ittifakını kurma” iddiaları taşısınlar günün sonunda aktüel siyasetin koordinatlarına göre hareket etmek gerektiğini savunuyorlar. İkinci tura dair şimdiden bir şey söylemenin güç olacağını, o dönemki siyasal koşulların değerlendirilmesi gerektiğini, ikinci tura dair tutum belirtmek için HDP’nin tutumunu veyahut Millet İttifakı’nın adayının belli olmasını beklemenin sağlıklı bir siyasi tercih olacağını öne sürüyorlar. Aynı zamanda ortak bir ittifak düzleminde bir araya geldikleri kurumların tutumunun da belirlenmesini bekliyorlar. Herhangi bir ittifakta bağımsız bileşen olarak yer almasa da HDP’nin içinde yer alan akımlarsa HDP’den ayrı bir seçim taktiği belirleme noktasında aynı beklemeci düsturu benimsiyorlar.

Emekçilerin gündeminde seçim yok diyenler

Seçimlerde düzen ittifaklarına oy vermeyeceğini belirten kurumlar da mevcut elbette. Ancak bunlar işçi sınıfının seçimden başka gündemleri olduğu gerekçesiyle aktif bir seçim çalışmasından uzak duruyorlar. Yoksulluk, direniş, mücadele gibi vurgulara ağırlık vermek gerektiğini öne süren bu akımlar; seçimlerin, yönetimin halk tarafından belirlendiği aldatmacasını içerdiğinden ötürü bir çalışma yapmayı yanlış bulduklarını belirtiyorlar. Devrimci demokratik gelişmelere dair somut bir olanak içermediği ölçüde seçimleri boykot etmek gerektiğini söyleyen bu akımlar arasında, bağımsız aday önerimize yalnızca düzen ittifaklarına oy vermemekle sınırlı bir bağımsız aday çalışmasının boykottan esaslı bir farklılığı olmadığı ve bir programdan yoksun olduğu eleştirisinde bulunanlar da mevcut.

Seçim tutumumuzu doğru bulup ortak bir faaliyetten uzak duranlar

Görüşme yaptığımız kurumlardan Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin düzen ittifaklarına iki turda da oy vermeme tutumumuzun kendi taktik tutumlarıyla örtüştüğünü söyleyen akımlar da oldu. Buna karşın bağımsız bir adayın çalışmasını ortak bir şekilde yapma önerimiz bizimle ortak iş yapmamak yönündeki muhtelif gerekçelerle hâlâ olumlu karşılık bulmuş değil.

Bütün bunların yanı sıra, burjuva ittifaklara karşı aktif bir seçim çalışması yapmayı doğru bulup bizimle ortak iş yapma konusunda bir çekincesi olmayan akımlar da mevcuttu. Buna rağmen kendi imkânlarından kaynaklanan yetersizlikler yahut karar alma süreçlerini beklemek gibi gerekçeler öne süren bu akımlarda önerimiz henüz olumlu karşılık bulmuş değil.

KöZ’ün seçimlerde bağımsız ve ortak bir tutum önerisi günceldir

Besbelli ki düzen ittifaklarına iki turda da oy vermemek yönünde kararlı bir irade koymak için, her kurumun birbirini beklediği bir ittifak düzlemine ihtiyaç yoktur. Eğer asıl beklenen Millet İttifakı’nın çıkaracağı aday değilse ve bu adayın “tercih edilebilirliğinin” benimsenecek taktik tutuma etkisi yoksa burjuva ittifakları cepheden karşısına alan bir hattı bugünden peşinen savunmak gerekir.

Devrimci ve aktif bir seçim çalışmasının gerekli olduğunu bir kez tespit ettikten sonra bunu diyen başkalarının da olması düzen ittifaklarından bağımsız ve ortak bir adayın çalışmasını daha da mümkün kılar.

Reddiyeci bir tepkiyi ifade etmekle beraber sandıkları yakmadığı müddetçe pasif bir seçim çalışmasını boykot olarak adlandırmak Türkiye solunda adetten. Oysa devrimci demokratik gelişmelere dair somut olanaklar tam da devrimcilerin burjuva ittifaklarına yedeklenmemek adına bağımsız bir çalışmayı görünür olarak gerçekleştirmesine bağlıdır. Böyle bir çalışma için de “düzen ittifaklarına oy yok” çağrısı bir yeter şart değil, gerek şarttır. Yani KöZ’ün bağımsız aday çıkarma çağrısı esas olarak işçi sınıfının gündemlerine dair bu minvalde yapılacak önerilere kapalı değildir. Bilakis, devrimci bir seçim çalışmasında ortaklaşanların bu çalışmayı başka tutumları da içerecek şekilde gerçekleştirmesinin önünde hiçbir engel koymamaktayız. Siyasi krizin etkisini iyice hissettirdiği Türkiye’de kitlelerin siyasete olan ilgisi artmış, hâkim burjuva siyasetinin ve ideolojisinin etkisiyle de kitleler sandığa yönelmiştir. Sandığa gitme oranlarının en yüksek olduğu ülkelerden biri olan Türkiye’de, solun boykot lafızlarıyla yalnızca sandığa gitmemekle sınırlı tutumu, kitleleri burjuva siyasetinin aldatmacasından kurtarmaya değil, onları burjuvazinin hâkim ideolojisinin peşinde sürüklemeye hizmet eder. Burjuva seçimlerin halkın iradesinin belirleyici olduğu yönünde yarattığı yanılsamayı kırmaya da şu veya bu sebeple bu seçimlerden uzak durmak değil, devrimci ve alternatif bir seçim çalışması muktedir olabilecektir.

Burjuva diktatörlüklerindeki “erkler ayrılığı” kisvesi bir devlet kurumu olarak parlamentonun Cumhurbaşkanlığından farklılık arz etmesine yol açmaz. Zira devrimciler açısından burjuva devlet aygıtının hiçbir kurumu emekçiler ve ezilenler nezdinde umut yaratamaz. KöZ’ün Cumhurbaşkanlığı seçimine aday gösterme önerisindeki maksadı da diğer seçimlerde aldığı taktik tutumlardan farklı değildir. Bolşevizm’in kitlelere siyasal gerçekleri açıklama ve akıntıya karşı yüzme anlamına gelen devrimci derslerinin bir gereğidir. Devrimci kaygılar taşıyan, burjuvaziye meşruiyet kazandırmak istemeyen güçlerin Cumhurbaşkanlığı seçimine dair görünür ve aktif bir çalışmayı içermeyen parlamento konusunda göstermelik her türlü “bağımsız” tutumu teşhir etmesi gerekir. Emekçilerden yana bağımsız bir tutum almak konusunda kararlı olanların da seçim çalışmasını bir adayla görünür bir şekilde yapması, pasif boykot tutumunun ötesine geçmesi gerekir.

Doğrusu; ortada sınıf işbirlikçi, liberal bir kuşatmaya karşı durma davası varken muhtelif bahanelerin ortak bir çalışmanın önünde engel olarak görülmesi sahici olmadığı gibi apolitik bir tutuma da işaret eder. Kimse böyle bir adayı ortak bir şekilde çıkarmasa dahi KöZ’ün arkasında duran komünistler düzen ittifaklarından bağımsız bir cumhurbaşkanı adayının çalışmasını güçleri ve imkânları el verdiğince yapmayı önlerine koydular. Böyle bir çalışmayı nicelik olarak en kuvvetli şekilde yapacak olanın KöZ’ün arkasında duranlar olmadığı besbellidir. Ezilenlerden yana tutum almak gerektiğini benimseyen tüm akımlara eylemli ve ortak bir mücadeleyi aktif bir şekilde yürütme önerimiz sürüyor. Çağrımız, Cumhurbaşkanlığı seçimini emekçilerin kitlesel mücadelesinde bir kaldıraç olarak görüp, emekçileri düzen güçlerine yedeklemek isteyenlere karşı devrimci mücadeleyi büyütmek isteyenleredir!