Lenin’in 1905 Temmuz’unda kaleme aldığı Demokratik Devrimde Sosyal-Demokrasinin İki Taktiği sunuşu, bugün komünistlerin acil görevi olan devrimci partiyi yaratma mücadelesine ışık tutmaktadır.

“Devrim döneminde devrimci partilerin taktik sloganlarını değerlendirmemize yarayan malzemeleri bol bol sağlamakta olan olayları izlemek çok zordur. Bu kitapçık, Odessa olaylarından önce yazılmıştır. Proletari’deki yazımızda (n° 9, “Devrim Eğitir”), bu olayların, “süreç-içinde-ayaklanma” teorisini yaratmış olan ve geçici devrim hükümetinin propagandasını reddetmiş bulunan sosyal-demokratları bile, gerçekte, hasımlarının saflarına geçmeye ya da geçmeye başlamaya zorladığını göstermiştik. Devrimin, dingin siyasal gelişme dönemlerinde inanılmaz gibi görünen bir hız ve derinlikle insanları eğittiği, tartışma götürmez bir gerçektir. Ve asıl önemli olan, devrimin, yalnızca önderleri değil, aynı zamanda yığınları da eğitmesidir.

Devrimin, Rusya’daki işçi yığınlarına, sosyal-demokratçılığı öğreteceğinden en ufak bir kuşku yoktur. Devrim, çeşitli toplumsal sınıfların gerçek niteliğini ortaya koyarak, demokrasimizin burjuva niteliğini, ve burjuva demokratik anlamda devrimci olan, ama “toplumsallaştırma” düşüncesi yerine, kendi özünde, köy burjuvazisi ile kır proletaryası arasında yeni bir sınıf savaşımının tohumlarını taşıyan köylünün gerçek özlemlerini ortaya koyarak, sosyal-demokrasinin programını ve taktiklerini uygulamada doğrulayacaktır. Örneğin “Sosyalist-Devrimci Parti”nin program taslağında öylesine açıkça görülebilen, Rusya’da kapitalizmin gelişmesi sorununda olsun, “toplumumuzun” demokratik niteliği ve köylü ayaklanmasının kesin zaferinin önemi sorununda olsun, eski narodnik hareketin eski yanılsamaları — bütün bu yanılsamalar, kesin ve amansız bir biçimde, devrim tarafından boşa çıkarılacaktır.. İlk kez olarak çeşitli sınıflar gerçek siyasal kimliklerini kazanacaklardır. Bu sınıflar, devrimden, yalnızca ideologlarının taktik sloganları ve programı ile değil, aynı zamanda yığınların açık siyasal eylemi ile belirlenmiş kesin bir siyasal çehreyle çıkacaklardır.

Devrimin bizi ve halk yığınlarını eğiteceğinden kuşku yoktur. Ama militan bir siyasal partinin şimdi karşı karşıya olduğu sorun, bizim, devrime herhangi bir şey öğretip öğretmeyeceğimiz sorunudur. Devrime bir proleter damgası vurabilmek için, devrimi, sözle değil, gerçekte kesin bir başarıya ulaştırmak için, demokrat burjuvazinin kararsızlığını, ikiyüzlülüğünü ve ihanetini etkisiz hale getirebilmek için, sosyal-demokrat öğretimizin doğruluğundan, sonuna kadar devrimci olan tek sınıf ile, proletarya ile olan bağımızdan yararlanabilecek miyiz?

Bütün çabalarımızı bu amaca yöneltmeliyiz. Başarımız, bir yandan siyasal durumu doğru değerlendirmemize, taktik sloganlarımızın doğru olarak saptanmasına ve öte yandan da, işçi yığınlarının gerçek savaşımcı gücünün bu sloganları desteklemesine bağlıdır. Partimizin bütün örgütlerinin ve bütün gruplarının, tüm düzenli günlük çalışmaları, propaganda, ajitasyon ve örgütlendirme çalışmaları, yığınlarla bağların sağlamlaştırılmasına ve genişletilmesine yönelmiştir. Bu çalışma her zaman gereklidir, ama devrim saati gelip çaldı mı, her zamankinden daha az yeterli sayılmalıdır. Böyle bir noktada, işçi sınıfı, açık devrimci eylem için içgüdüsel bir dürtü duyar ve biz de bu eylemin amaçlarını doğru olarak saptamayı öğrenmeli ve, daha sonra, bu amaçları alabildiğince yaygınlaştırmalı ve anlaşılabilir kılmalıyız. Unutulmaması gerekir ki, yığınlarla olan bağlarımız konusundaki yaygın kötümserlik, çoğu kez, proletaryanın devrimdeki rolü açısından, burjuva düşünceler için bir paravan görevi görür. Hiç kuşku yok ki, işçi sınıfının eğitimi ve örgütlendirilmesi için henüz yapacak çok, pek çok şey var, ama şimdi en önemli olan, bu eğitim ve örgütlendirme çalışmasında esas siyasal ağırlığı nereye vermemiz gerektiğidir. Sendikalara ve yasal örgütlere mi, yoksa bir ayaklanmaya, devrimci bir ordu ve devrimci bir hükümet yaratma çalışmasına mı?

Her ikisi de, işçi sınıfının eğitilmesini, ve örgütlenmesini sağlamaktadır. Her ikisi de, kuşkusuz, gereklidir. Ama bugünkü devrimde sorun şuna varmaktadır; işçi sınıfını eğitme ve örgütlendirme işinde hangisine ağırlık verilmelidir, birincisine mi, yoksa İkincisine mi?

Devrimin yazgısı şuna bağlıdır: işçi sınıfı, burjuvazinin bir yardımcısı, otokrasi üzerindeki baskısı yüzünden, kuvvet yönünden güçlü, ama siyasal olarak güçsüz bir yardımcısı rolünü mü oynayacaktır, yoksa halk devriminin kılavuzu ve önderi rolünü mü? Burjuvazinin daha akıllı temsilcileri, bunun çok iyi farkındadırlar. İşte bu yüzdendir ki, Osvobojdenye, sosyal-demokraside Akimovculuğu ve sendikalarla yasal dernekleri şimdi ön plana alan ekonomizmi övmektedir. İşte bu yüzdendir ki, Bay Struve {Osvobojdenye, n° 72- de), yeni-İskra’nın görüşleri içerisindeki akimovcu eğilime kucak açmaktadır. İşte bu yüzdendir ki, Rus Sosyal-Demokrat İşçi Partisinin Üçüncü Kongresinin kararlarının nefret verici dar görüşlülüğüne karşı ateş püskürmektedir.

Sosyal-demokratlar için yığınlara Önderlik etmekte doğru taktik sloganlara sahip olmak, bugün son derece büyük bir önem taşımaktadır: Devrimci bir dönemde, ilkelere dayanan sağlam taktik sloganların önemini küçümsemek kadar tehlikeli bir şey olamaz. Örneğin İskra n° 104’te, aslında sosyal-demokrat hareket içerisindeki karşıtlarının safına geçmekte, ama aynı zamanda da, zamanının ilerisinde olan ve bir sürü yanlışlarına, yanılgılarına vb. karşın, hareketin izlediği yolu gösteren sloganların ve taktik kararların önemini küçümsemektedir. Tam tersine, sağlam Marksist ilkeler doğrultusunda proletaryayı yöneltmek isteyen ve olayların kuyruğunda sürüklenmek istemeyen parti için, doğru taktik kararların hazırlanmasının pek büyük bir önemi vardır. Rus Sosyal-Demokrat İşçi Partisinin Üçüncü Kongresinde ve partiden ayrılmış olan kesimin, konferansında* alman kararlarda, taktik görüşlerin —herhangi bir yazarın açıklamış olduğu gelişigüzel görüşler değil de, sosyal-demokrat proletaryanın sorumlu temsilcileri tarafından kabul edilen görüşlerin en açık, derinliğine düşünülmüş ve en tam ifadesini buluyoruz. Partimiz, bütün üyeleri tarafından kabul edilmiş kesin bir programa sahip olduğu için, öteki bütün partilerden üstün durumdadır. Osvobojdenye’nin burjuva demokrat oportünizminden ve sosyalist-devrimcilerin devrimci gevezeliklerinden farklı olarak partimiz, kendi taktik kararlarına karşı ilkeli bir tutum konusunda öteki partilere örnek olmalıdır. Ancak devrim sırasındadır ki, öteki partiler, birdenbire bir “taslak” programla ortaya çıkmayı ve ilk kez gözlerinin önündeki devrimin bir burjuva devrimi olup olmadığını araştırmayı akıl etmişlerdir.

İşte bunun için, biz, Rus Sosyal-Demokrat İşçi Partisinin Üçüncü Kongresinin ve konferansın taktik kararlarım en büyük dikkatle incelemeyi, burada Marksizmin ilkelerinden sapmaları ortaya çıkarmayı, ve demokratik devrimde, sosyal-demokrat proletaryanın somut hedeflerini açıkça belirlemeyi, devrimci sosyal-demokrasinin en ivedi görevi saymaktayız. Bu kitapçığın amacı, bu görevi yerine getirmektir. Taktiklerimizin Marksist ilkeler açısından ve devrimin bize öğrettikleri açısından sınanması da, Rus Sosyal-Demokrat İşçi Partisinin gelecekteki birliğinin koşulu olan taktik birliğini gerçekten hazırlamak isteyen, ve yalnızca sözde kalan öğütlerle yetinmek istemeyen bir kimse için gereklidir.

Temmuz 1905

N.LENİN