İçerisinde çalışma yürüttüğümüz Mayısta Yaşam Kooperatifi’ne, 12 Temmuz’da aldığı yönetim toplantısında Sosyalist Kadın Meclisleri’nin “33’lerin Baktığı Yerden Direnişin Sınırsız Mekanları: Kobane, Suruç, Gazze” başlıklı söyleşisine hem Suruç’u anmak için hem de Sebahat Tuncel’in tahliyesinin ardından kooperatifin onunla tekrar iletişim kurmasına vesile olması için katılmasını önerdik. Önerimiz kabul edildi. Bu karar doğrultusunda, 13 Temmuz Cumartesi akşamı ESP Sosyalist Kadın Meclisleri’nin örgütlediği söyleşiye katılmak için BEKSAV’daydık.
Etkinlik öncesinde Sebahat Tuncel ile konuşarak geçen sene Mayısta Yaşam Kooperatifi’nin düzenlediği 8 Mart anmasında ona yazılan mektubu kendisine geç de olsa ilettik (Haberin en sonunda Sebahat Tuncel’e yazdığımız ve etkinlikte okuduğumuz mektuba ulaşabilirsiniz). Bin Umut Adayları sürecini ve kooperatifi meclise taşıyarak bir basın toplantısı düzenlediğimizi hatırlatmasının ardından o günden bugüne kısaca neler yaptığımızı aktarma fırsatı bulduk.
Söyleşi başlamadan önce sunucu neden böyle bir etkinliği düzenlediklerini ve bunun Suruç Katliamı’nda yitirilenler açısından ne anlama geldiğini ifade ederek sözlerine başladı. Saygı duruşunun ardından söyleşi için sırasıyla DEM Parti MYK üyesi Semiha Şahin Gazze’yi, Sebahat Tuncel Kobane’yi ve ESP Eş Genel Başkanı Özlem Gümüştaş ise Suruç’u anlatmak için söz aldılar.
İlk sözü alan Semiha Şahin, Filistin halkının gözler önünde bir soykırıma uğradığını vurgulayarak Filistin’deki işgalin nasıl başladığını kısaca anlattı. İsrail’in saldırılarına karşı üniversitelerde başlayan barışçıl boykot eylemlerinden bahsetti. Demokratlar açısından Filistin’in Kürt sorunuyla ilişkisinin bir turnusol kağıdı olduğunu ifade etti. Ezilen bir halkın özgürlük talebini sadece bir kesim veyahut yapıyla sınırlandırmanın yanlış olduğunu, işgalci ve yerleşimci İsrail’in karşısında devrimci ve sosyalistlerin emperyalistlerin değil, halkların taleplerine ve mücadelesine bakması gerektiğini söyledi.
Sebahat Tuncel ise Ortadoğu’nun demokratikleşmesi için Kürt ve Filistin sorununun çözülmesi gerektiğini dile getirdi. Kobane Kumpas Davası’nın siyasi bir öç alma davası olduğunu söyleyerek bu davanın nasıl başlayıp ilerlediğini anlattı. “Kobane dünyadır” diyen Tuncel, AKP’nin Kürtlerle değil, IŞİD ve cihatçı çetelerle iş birliği yapmayı tercih ettiğini söyledi. Bu coğrafyada Kürtlerin fiilen yurttaşlıktan çıkarılmış olduğunu söyleyerek bu meselelerin yalnızca Kürtleri ilgilendirmediğini açıkladı. Türkiye’nin yalnızlaştırma ve “böl parçala yönet” politikalarına karşı, demokratik siyasetin öneminin altını çizdi.
Son olarak söz alan Özlem Gümüştaş ise Suruç’un Türkiye’nin her yerinden devrime yüzünü dönenlerin gittiği, Türkiye ve Kürdistan halkını birleştiren bir bölge olduğunu söyledi. SGDF’li gençlerin sadece analizlerle değil, gidip orada devrimi savunmak ve yeniden inşa etmek için örgütledikleri kampanyadan bahsetti. Rojava Devrimi için yola koyulan gençlere yönelik bu saldırının gençlik hareketinin en ağır saldırısı olduğunu ve bu saldırıyla beraber bir saray darbesinin başlatıldığını ifade etti.
Katılımcıların soru ve görüşleri alındıktan sonra kısa ikinci bir tur daha konuşmacılara söz verilerek söyleşi bitirildi. Grup Vardiya’nın müzik dinletisiyle birlikte etkinlik son buldu.
Beşiktaş’tan Komünistler
Mayısta Yaşam Kooperatifi’nin Geçen Yılki 8 Mart Etkinliğinde Sebahat Tuncel’e Yazdığı Mektup:
Sevgili Sebahat Tuncel,
Mayısta Yaşam Kooperatifi olarak hapishanede devam eden mücadelenizi tüm içten duygularımızla selamlıyoruz.
Kooperatif olarak sizi yine hapishanede olduğunuz, Bin Umut Adaylarından biri olarak seçimlere girdiğiniz 2007 yılında tanımıştık. Sizi hapishane duvarlarının dışına, Bin Umut Adaylarını meclise taşıyan mücadele ve dayanışmanın bir parçası olduk. Seçim çalışmasını birlikte yürüttük, sizi hapishaneden aldığımız gün hep beraberdik.
Dışarıda ve mecliste olduğunuz yıllar içerisinde ise Mayısta Yaşam Kooperatifi’nin eğitim merkezli fakat eğitimle sınırlı olmayan mücadelesinin bir parçası oldunuz.
Mayısta Yaşam; adı ÖSS, LYS, YKS ne olursa olsun öğrenim hakkının önüne konmuş engellere karşı sadece dayanışma örmedi. Aynı zamanda forumlarla, sempozyumlarla ve mitinglerle eğitimdeki ayrımcılıklara, eşitsizliklere karşı mücadele de etti. Sizin gibi dostlarıyla da bu süreçte hep birlikteydi.
İlkokul, ortaokul, lise sıralarında olduğu gibi üniversite sınavlarında da işçiler, kadınlar, Kürtler her zaman en çok elenen ve dışlanan kesimler oldular. Mayısta Yaşam bu nedenle:
Sınav duvarlarını yıkalım dedi,
Üniversite kapıları kadınlara açılsın,
Üniversite kapıları emekçilere açılsın,
Üniversite kapıları Kürtlere açılsın dedi.
Eğitimdeki ayrımcılıklara karşı bu kesimler için pozitif ayrımcılık mücadelesi verdi.
Mücadelemizde yanımızda oldunuz, mücadelemizi büyütmemiz için bize yeni kapılar açtınız. ÖSS Duvarını Yıkalım mitingleri düzenleyen Mayısta Yaşam’a sınav öncesi meclis kapılarını açan siz, her zaman mücadelemizin ortaklarındandınız. Zira siz de yılmaz bir dirençle, bitmez bir mücadelenin her daim parçasısınız. Bunu bilmek, kooperatifimizin de mücadelede her zaman sizinle buluşabilmesinin önünü açtı.
Bin Umut Adaylarının çalışmasını yürütürken, bu çalışmaya katkılarımızdan dolayı hep teşekkür aldık. Ortak bir mücadelenin parçası olduk ve elbette cüzi bir katkı sunduk. Fakat söz konusu sürece bakıldığında görülecek olan hakikat, bu ortak mücadelenin parçası olması sonucunda esas güçlenenin Mayısta Yaşam olduğudur. Zira tarafsız olma gayesi gütmeden, bir köşeye çekilip “hayır işlerine” kendini vermeden hareket etmek, emekçiler ve ezilenlerle birlikte Bin Umut Adaylarını meclise taşımak, kooperatifimize çok şey katmıştır.
1999 depreminin ardından “Hayırsever değiliz!” diyerek kurulan Mayısta Yaşam, Bin Umut Adayları sürecinde sizlerle birlikte büyüttüğü mücadele içerisinde de buna uygun hareket etmiştir. Bugün de aynı şiarla hareket etmekte, taraf olmaktan, siyasal mücadele içerisinde adım atmaktan geri durmamaktadır.
Sizlerin tüm baskılara, “cezalara”, yıldırma politikalarına rağmen bitiremedikleri mücadeleniz, bu süreçte de bize ilham vermeyi sürdürüyor. Sebahat Tuncel’i, emekçilerin ve ezilenlerin düşmanı bu düzene boyun eğdiremeyeceklerini bilmek, bizlerin de omzuna bir sorumluluk yüklüyor. Omzumuzdaki bu yük, başımızı dik tutuyor. Siz ve sizin gibi mücadeleden asla geri adım atmayan tüm kadınlar; zindanda olsun, sürgünde olsun, ev hapsinde olsun, fark etmeksizin bizimle birlikte yürüyor. Bunu bilmek, bu yolda yürümeyi bizler için daha da onurlu kılıyor.
Mayısta Yaşam Kooperatifi olarak, mücadele eden kadınlarla birlikte düzenlediğimiz “Depremle Dayatılan Sefalete, Devletle Gelen Şiddete Karşı Mücadele Eden Kadınlarla Dayanışmayı Büyütelim!” etkinliği öncesinde bu mektubu kaleme alıyoruz. Mücadeleci kadınların selamlarını da bu vesileyle sizlere iletiyoruz.
8 Mart Dünya Kadınlar Gününüz Kutlu Olsun,
Mayısta Yaşam Kooperatifi