Hakkari’ye atanan kayyım sonrasında Türkiye’de bir çok kentte DEM/HDK öncülüğünde farklı eylem/etkinlikler örgütlenmeye başladı. Biz de Mayısta Yaşam Kooperatifi vesilesiyle HDK’deki gündemlerden haberdar olduk. Şişhane’deki nöbetten, yerellerde yapılan çalışmalara kadar yapılan planlamalar ve takvimleri takip etme imkanımız oldu. Bu çalışmaları kooperatifin Okmeydanı ve Tarlabaşı şubelerinde gündem ederek kooperatifte bizim dışımızdaki kesimlerle ortak bir eylem planı yapmayı önümüze koyduk. Bu doğrultuda Tarlabaşı, Hacıahmet ve Okmeydanı’nda bildiri dağıtım çalışmaları örgütledik.

Bu süreci örerken kooperatifte biz komünistler dışındaki ortaklarımızı da harekete geçirmeye, kooperatifin bu siyasi gündemle neden ilgilenmesi gerektiğinin propagandasını yapmayı hedefledik. Bu bağlamda, kooperatifin HDK’nin bir bileşeni olduğunu hatırlatmanın ötesinde siyasi bir içerikte sohbetler yapmayı önümüze koyduk.

Kooperatifin diğer ortakları ile yaptığımız bu sohbetlerde; eğitim alanına odaklanmış bir faaliyeti merkezine alan bir sınıf örgütü olmamızın bizi sınıf mücadelesinin diğer gündemlerinden uzak tutmadığını vurgulayarak söze başladık. Sonrasında birçok kesim tarafından yalnız Kürtlerin yahut Kürdistan’da yaşayanların sorunu olarak görülen kayyım sorununun Türkiye’de demokrasi mücadelesiyle ve Türkiye işçi sınıfının gündemiyle bağını kuran konuşmalar yaptık. Tüm bunları hesaba katarak kooperatifin de bu çalışmalarda aktif bir şekilde yer alması, eylemli bir çizgide hareket etmesi gerektiğini anlatmaya çalıştık.

Nihayetinde kooperatif ortaklarımızla birlikte bir bildiri hazırladık. HDK ve Mayısta Yaşam imzalı bu bildiride kayyım sorununa -kooperatifte tartıştığımız biçimiyle- değindik, tüm kesimleri mücadeleye davet ettik, Şişhane nöbetlerine ve 29 Haziran’daki mitinge davet ettik. Bildiriyi hazırladıktan sonra HDK’deki arkadaşlarla temas ederek böyle bir çalışma yapacağımızdan onları haberdar ettik ve 22 Haziran günü kooperatifin Tarlabaşı çalışmasını yürüttüğü Kıvılcım Kültür Merkezi’nde buluşarak çalışmamıza başladık. Aynı zamanda bu çalışmamız kapsamında Okmeydanı’nda ve Mecidiyeköy’de Emek Demokrasi Barış Güçleri’nin mitinge davet bildirilerini de kooperatiften arkadaşlarla dağıttık.

Tarlabaşı ve Hacıahmet çalışmamız süresi boyunca bizlere Mezopotamya Ajansı’ndan gazeteci bir arkadaşımız eşlik etti. Öncelikle Tarlabaşı’nda sokak sokak bildirimizi dağıtarak işe başladık. Sonrasında genellikle Kürtlerin yoğun olarak uğrak yeri olan bir dizi kahveye girerek ajitasyonlarla birlikte dağıtım yaptık. Tarlabaşı sonrasında Hacıahmet tarafına doğru geçtik. Orada da sokaklarda ve kahvelerde bildiri dağıtmaya devam ettik. Burada çalışmalarımızı yürütürken öncesinde haberleştiğimiz DEM Parti Beyoğlu ilçe örgütünden arkadaşlarımız bize katıldılar. 300 tane bastırdığımız bildirilerimiz bittiğinde çalışmamızı da bitirdik. Sonrasında Hacıahmet’teki basın açıklamasına ve Şişhane’deki nöbete katıldık.

Dağıtım süresi boyunca hızlı bir dağıtımı ve niceliği değil niteliği önemseyerek sohbet etme şansımız olan herkesle oturup sohbet etmeye gayret ettik. Sohbet ettiğimiz emekçilerde baskın olarak gördüğümüz bu sorunu bir haksızlık olarak nitelendirmeleri ve karşı çıkılmazsa İstanbul’a da -ve bir dizi Türkiye metropolüne de- kayyım atanma riskinin olduğunu düşünmeleri ve Erdoğan’ın gücünü gündem etmeleri oldu. Elbette bu bizim açımızdan şaşırdığımız bir durum olmadı. Hükümete karşı mücadelenin HDP’nin yörüngesindeki sol tarafından CHP’ye havale edildiği, siyasetsizliğin güçsüzlük ve Erdoğan’ın faşistliği ile açıklanmaya çalışıldığı bir dönemde solun görece güçlü olduğu alanlarda bu türden görüşlerin hakim olması tesadüf değil. Biz bu kesimlere gazetemizde uzun süredir yaptığımız tespitleri aktarmaya gayret ettik. Erdoğan’ın gerileyişini, CHP’nin peşinden gitmenin Erdoğan’a can suyu olduğunu, emekçilerin kendi siyasal enstrümanları ve talepleri ile siyaset üretmeden emekçiler lehine sonuçlar alınamayacağını anlattık. Konuşmalarımızdan sonra bizlere katılan emekçilerin “Peki o zaman ne yapmalı?” sorularına ise soyut olarak cevap vermek yerine somut bir davette bulunduk. Onları Mayısta Yaşam gibi sınıf örgütlerinde örgütlenmeye, yaşadıkları yerlerdeki yerel sorunlar karşısında diğer emekçilerle örgütlenerek mücadele etmeye çağırdık. Elbette bunları anlatırken bu topraklarda komünist bir parti olmaksızın emekçilerin hükümet karşısında seferber edilemeyeceği biliyoruz. Fakat parti kurma mücadelemiz yolunda içinden geçtiğimiz dönemlerdeki siyasal gelişmeleri akılda tutarak kitle çalışmalarımızı kurguluyoruz. Gazetemizin muhtelif yazılarında dediğimiz üzere içinden geçtiğimiz dönem devrimci bir çıkışın olanaklarının mümkün olduğu, emekçilerin Erdoğan zayıfladıkça, burjuva muhalefetin etkisinde de olsa, özgüven kazandığı bir dönem. Bu dönemde emekçileri burjuva muhalefetin Erdoğan karşısında oynadığı demokrasi müsameresinin figüranı olmaya mahkum etmeyen çalışmaları örgütlemeyi görevimiz biliyoruz.

Bildirilerimizi ulaştırdığımız emekçi kesimler dışında biz komünistler dışında çalışmaya dahil olan kooperatif ortağı arkadaşlarımıza da komünistler olarak neden böyle bir çalışma yürüttüğümüzü anlattık, içinden geçtiğimiz döneme dair görüşlerimizi ve kooperatiflerdeki çalışmalara yönelik planlarımızı aktardık. Bu sayede bildiri dağıtım çalışmamızı hem çok yönlü hem de verimli kılmış olduk.

Bu türden çalışmaları daha fazla örgütlemeye ve sürekli kılmaya gayret edeceğiz. Mayısta Yaşam’ın HDK’de daha fazla sorumluluk alması için girişimlerde bulunacak, örgütlenen eylem ve etkinliklere gücümüz oranında katılacak ve komünistlerin kitleler arasındaki çalışmalarda ayrım çizgilerini çekmeye devam edeceğiz.

Beşiktaş’tan Komünistler