Üniversitelerden Komünistler olarak 3 Mart Perşembe Günü gerçekleşen Boğaziçi Üniversitesi Marksist Fikir Topluluğu’nun “Ukrayna’da Savaş ve Emperyalizm” başlıklı söyleşisine katıldık. Önce emperyalizm hakkında bir sunum yapıldı, sonrasında Ukrayna ve Rusya’da yaşanan olayların nasıl buraya geldiği anlatıldı. Genel olarak etkinlik, bir anlatıcının sunumu ve sonrasında da soruların cevaplanması şeklinde ilerledi.

Sunumun ilk kısmında Marksist Fikir Topluluğu, “Emperyalizm” denilen şeyin bir ülkede metaların aşırı birikimi sonucu yerel burjuvazinin bunları ihraç etmek istemesi, bunun için de başka pazarlara açılması ve başka ülkeleri işgal etmesi ile alakalı olduğunu belirtti. Sonrasında bunu anlamak için ülkelerin ne kadar ihracat yaptığına bakılmasının iyi bir ölçüt olacağından bahsedildi. Dolayısıyla ABD’nin uzun zamandır en emperyalist devletlerden biri olduğu, Çin’in ve Rusya’nın da yükselen ihracatları sonucu emperyalizm arenasına sonradan dahil oldukları çıkarımına varıldı. Uzun lafın kısası, emperyalistleşen Rusya bugün yeni pazar arayışından dolayı Ukrayna’yı işgal etmek istiyordu tezi öne sürüldü.

Burada öncelikle emperyalizmin ne olduğunun altı çizilmesi gerekiyor. Marksist Fikir Topluluğu’nun aktardığı gibi bakıldığında emperyalizm denilen terim, çok fazla kapitalistleşmenin bir sonucu olarak yorumlanabilir. Yani, çok fazla kapitalistleşen devletler bir anda bir eşiği atlayarak “emperyalist” devletlere dönüşürler ve etrafı işgal etmeye başlarlar. Halbuki, kaynak olarak işaret edilen Lenin’in “Emperyalizm, Kapitalizmin En Yüksek Aşaması” eserinde emperyalizm tam olarak böyle tanımlanmaz. Emperyalizm, aşırı kapitalistleşmenin sonucu değildir, emperyalizm zaten vardır. Kapitalizm öncesi Roma İmparatorluğu da, Moğol İmparatorluğu da, Osmanlı İmparatorluğu da klasik veya geleneksel anlamda emperyalisttir. Zira geleneksel anlamda emperyalizm, askeri varlığını başka topraklarda bulundurmak ve oralarda bu varlıkla bir hakimiyet sağlamaktır. Kapitalist emperyalizm ise emperyalizm bir biçimi, kapitalist bir formudur. Bir devletin kendi kapitalist pazarının çıkarları, hammadde arayışı ve sermayesinin ihtiyaçları doğrultusunda dünyanın çeşitli yerlerini işgal etmesidir. Genel olarak yanlış anlaşılıp kabaca yorumlanan Lenin’in emperyalizm kavramına komünistlerin böyle bakması gerekir.

Sonrasında, anlatıcı tarafından Ukrayna’da güncel duruma nasıl gelindiği konusuna değinildi. Hızlı bir Ukrayna tarihi anlatımı yapıldı, Stalin dönemi SSCB’nin Ukrayna politikalarından, 2014’te hükümetin devrilmesinden ve Kırım’ın işgalinden bahsedildi. Tarihsel bir bilgi aktarımından sonra Ukrayna ve Rusya’nın içinde bulunduğu bu durumda anlatıcı, komünistlerin ne yapması gerektiğini sordu.

KöZ’ün arkasında duran komünistler olarak söz alıp bu durumda komünistlerin yapması gerekenlerden bahsettik. Var olan bu savaşın ABD gerilerken, dünya sermayesinin yönü Uzak Doğu’daki Çin’e dönerken, Rusya sert askeri politikalara girişirken emperyalist devletler arasındaki bir çatışmadan bağımsız okunamayacağını söyledik. Bugünkü Ukrayna Savaşı’nda da emperyalistler arasındaki bu kavganın belirleyici oluşunu es geçerek takınılan her tutumun herhangi bir gerici burjuva devlete yahut emperyalist devlete yedeklenmeye mahkum olduğuna değindik. Bugün Ukrayna-Rusya savaşında da görüldüğü gibi, herhangi bir burjuva devletine yedeklenmeden savaşı iç savaşa çevirecek ve kendi hükümetinin yenilgisi için uğraşarak her iki burjuva diktatörlüğünü de yıkacak devrimci bir partinin eksikliği yakıcı bir şekilde hissedilmektedir. Savaşı da barışı da zulüm olan emperyalizm çağında, barışın ancak devrimle mümkün olduğunu, demokrasi savaşını kazanmak için proletaryayı hakim sınıf kılmaktan başka bir yol olmadığını söyledik. Dolayısıyla bugün Ukrayna’daki ve Rusya’daki komünistlerin kendi hükümetlerinin yenilgisi için uğraşmaları gerektiğinden, asıl düşman kendi yurdunda diyerek emperyalistler arasındaki bu savaşı iç savaşa dönüştürerek her iki gerici iktidarı da devirmesi gerektiğinden bahsettik. Bunu yapmak ve buradan oraya somut bir şeyler söyleyebilmek için ise bu politik hattı yürütebilecek komünist bir enternasyonali oluşturmak için sorumluluk almak ve mücadele etmek gerektiğini vurguladık. Biliyoruz ki, bugün enternasyonalizmden bahsetmek için Ukrayna’ya gitmemize gerek yok. Hemen dibimizde dört parçası dört ayrı gerici devlet tarafından işgal edilmiş, dünyada en çok devrimcinin yaşadığı Kürdistan bulunuyor. NATO’nun yayılmacılığını kınayanların, ilk başta ve özellikle, NATO’nun 2. büyük ordusuna sahip kendi ezen ulus devletinin Diyarbakır’dan çıkmasını fısıldayarak değil altını çizerek vurgulaması gerekir.

Sonrasında anlatıcı söylenilenlere hak verdi ve komünistlerin bugün yapması gerekenin bu olduğunu, barışın böyle sağlanacağını dile getirdi. Ancak Marksist Fikir Toplulukları’nın veya direkt okullardaki faaliyetlerini yürüttüğü Sosyalist Emekçiler Partisi’nin politik yayınlarında neden bunu dile getirmediğini bir kez daha sormak gerekir. Zira bahsedilen yazılardaki vurgular “NATO VE RUSYA UKRAYNA’DAN DEFOLUN!”, “EMPERYALİST SAVAŞA VE İŞGALE HAYIR!” ibarelerini aşamazken sürekli olarak sınıf mücadelesinin yükseltilmesi gerektiğinden bahsediliyor. Madem komünistler devletleri yıkarlar ve bu süreçte var olan egemen sınıflarla işbirliği yapmazlar, bu durumda açık bir şekilde emperyalist savaşı iç savaşa çevirmek gerektiği vurgulanmalıdır. Bu da öncelikli olarak hemen ayaklarımızın altında bulunan emperyalizmin en zayıf halkası Türkiye Cumhuriyeti için söylenmelidir. Emperyalizme son vermenin ilk adımı “İşgalci Türkiye, Kürdistan’dan ve Kıbrıs’tan Defol!” demekten geçer. Dolayısıyla, komünistlerin bugün yapması gerekenin bu olduğu düşünülüyorsa yazılarda ve etkinliklerde de bunları açıkça belirtmek ve bu politik hattı yürütecek devrimci bir partiyi yaratma sorumluluğunu üstlenmek gerekir.

Üniversitelerden Komünistler