(Aşağıdaki yazı Aralık 2022’de yayımlanan Köz’ün Sözü: Lozan, Kürdistan Devrimi ve Devrimci Parti başlıklı yazının dördüncü ve son bölümüdür. Yazının tamamına buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.)

Kürdistan’ın düşmanları zayıflayıp Kürdistan’daki hareketlerin ellerinin altındaki imkânlar artarken bugün Kürdistan’ın parçalarında siyasetsizlik hâkimdir. Nesnel koşullar her bakımdan bağımsız ve birleşik Kürdistan’ı dayattıkça lafta Kürdistan’ın birliğini savunanların ulusal birlik konusundaki stratejisizlikleri açığa çıkmaktadır. İster referandum yolundan bağımsızlığa ilerleme hayali yaysınlar, ister beledi yapıların güçlendirilmesinden dem vursunlar, isterlerse de kantonal yapılardaki “kadın devrimi”ne işaret etsinler, tüm bu akımlar ulusal sorunu parçacı kavrayışları ve benimsedikleri evrimci/reformist çizgi nedeniyle siyaseten felç olmuşlardır. Kürdistan’da derinleşen devrimci dinamiklerle hâkim akımların siyasetsizliği arasındaki açı büyüdükçe devrimci önderlik boşluğu iyiden iyiye belirginleşmektedir.

Gelgelelim söz konusu nesnel dinamiklerin kendi başına devrimci sonuçlar üreteceği, kendi kendine devrimci bir kopuşa, hatta devrimci bir önderliğe yol açacağı düşüncesi ham hayaldir. Hatta bu açının tam tersi sonuçlara yol açması olasıdır. Söz konusu açı büyüdükçe PKK’nin, PDK’nin, YNK’nin, YPG’nin, birinin ya da birkaçının arkasına yaslanarak, ya da kendi deyimleriyle “dostça ilişkiler geliştirerek”, diğer hareketlerin Kürdistan’ın kurtuluşu yolunda en önemli engel olduğunu söyleyenlerin; eskiden kendi aralarında mırıldandıklarını, bugün daha yüksek sesle ama somut politik örgütsel adımlar atmadan söyleyenlerin; PKK yahut PDK düşmanlığıyla kendilerine alan açmaya çalışanların sayısı artmaktadır. Bu türden lafazanların kimileri, kendi mikroevrenlerinde daha da ileri giderek, Kürdistan’ın bağımsızlık mücadelesinin önünün açılması için tüm bu akımların tasfiyesinin gerekli olduğunu ifade ediyorlar.

Başarısızlığa uğrayan devrimci girişimleri devrimcilerin eksikliğiyle değil reformistlerin marifetiyle açıklayan bu tasfiyeci, lafazan yaklaşımların yaygınlaşması komünistler açısından beklenmedik gelişmeler değildir. Sınıf mücadelesi içinde bu yaklaşımın bir dizi örneğini bulmak mümkündür. Komintern’in dağıtılmasını “stalinist bürokrasinin ihanetiyle” açıklayan troçkistler de, günümüz Türkiyesi’ndeki CHP’nin artan etkisini HDP’nin içindeki liberallerin uzlaşmacı çizgisinin sonucu olarak gösteren kesimler de aynı lafazan, izlenimci siyasi çizginin farklı görünümleridir. Herhangi bir atılımın öncüsü olmak için gerekli siyasi cesaretten yoksun olan bu kesimler elbette pratik politik düzlemde bir kilitlenmenin yaşandığı dönemlerde pıtrak gibi yayılacaklardır.

Hâlbuki yapılması gereken tam aksi yönde ilerlemektir. Yenilgiyi peşinen kabul edip bahane arayan tutumlardan uzak durmak gerekir. Reformist, uzlaşmacı akımlar nedeniyle devrimci bir ulusal kurtuluş hareketi vermenin mümkün olmadığını söylemek yerine ulusal kurtuluş mücadelesini; bağımsız, birleşik bir Kürdistan’ı dayatan dinamiklerin tüm parçacı, reformist, özerklikten uzak duran akımları felç ettiğine işaret etmek, işaret etmekle yetinmeyip Kürdistan’da devrimci komünist bir önderliğin yaratılması için sorumluluk almak gerekir.

Kürdistan’da Devrimci Bir Önderlik Yaratmak İçin Öncelikle Uluslararası Bir Merkez Yaratmak Gerekir

Emperyalistler arası paylaşım kavgası şiddetlenirken, komünistlere düşen Lozan’ın yüzüncü yıl dönümünde emperyalistlerin ve onların işbirlikçisi devletlerin haksızlıklarından, zulümlerinden şikayet etmek, ne amaca hizmet ettiği belli olmayan kınama/protesto mesajları yayınlamak değildir. “Kimse kimseye ağabeylik etmesin” tekerlemesinin arkasına sığınarak Kürdistan’da komünist bir partinin yaratılmasının sorumluluğunu Kürdistan’da ikamet eden komünistlere yıkmak hiç değildir. Komünizm uluslararası bir akımdır, Kürdistan’da komünist bir partinin yaratılmasının sadece “Kürt komünistlerinin” görevi olduğunu söyleyenleri komünist değil, dar kafalı ulusalcılar olarak tanımlamak gerekir.

Kürdistan devrimine önderlik edecek devrimci partinin yaratılması tüm komünistlerin uluslararası sorumluluğudur. Komünistlerin tek tek ya da toplu olarak ama bireysel hareket etmesiyle bu sorumluluk üstlenilemez. Ama Türkiye, İran, Irak ya da başka bir ulusal komünist odağın örgütlü fakat yerel girişimiyle de üstlenilemez. Söz konusu sorumluluğun gereklerini yerine getirebilmek yani Kürdistan’da komünist bir örgütlenmenin yaratılması sorumluluğunu uluslararası düzlemde üstlenebilmek için tüm ulusal yani yerel örgütlenmelerin üzerinde duran, bu tür örgütlenmelerin kendisine tabi olduğu, uluslarası bir merkeze ihtiyaç vardır.

Komünist Enternasyonal’in Kürdistan sorununa dair temel hatası Kürdistan’da devrimci bir parti yaratmanın sorumluluğunu üstlenip, bu doğrultuda adımlar atmamasıydı. Sadece Bolşeviklerin değil bir bütün olarak Komünist Enternasyonal’in hatalarından dersler çıkarmak isteyenler bu nedenle işe önüne Kürdistan’da devrimci bir partinin yaratılması görevini koyacak uluslararası komünist bir merkezin yaratılması yolunda adımlar atmakla, bu doğrultuda kendi dışında ortaya çıkmış girişimlere var gücüyle destek vermekle başlamalı. Köz’ün arkasında duran komünistler önümüzdeki dönemdeki mücadele çizgilerini ve taktiklerini tam da bu öncelikli ödeve odaklanarak belirliyorlar.