Öncelikle merhabalar, devrimci selamlar. KöZ Gazetesi’ni yaklaşık 1-1,5 haftadır takip ediyorum ve politik çizgisini kendime oldukça yakın ve doğru buldum. Özellikle bu 1 Mayıs dönemi Türkiye solunda akla karayı ayırt etmemizi ve “ak”ın KöZ’den başkası olmadığını anlamamızı sağladı. Bu mektupta KöZ’ün doğru bulduğum siyasetini kendi açımdan ele almaya çalışacağım.

Öncelikle KöZ’ün bence en önemli politikalarından biriyle başlamak istiyorum. KöZ, diğer bazı sosyalistlik iddiası taşıyan örgütler gibi kitlelerin önüne soyut bir kapitalizmin yıkılması programını değil, tüm emekçilerin ve ezilenlerin kaderlerinin aynı olduğunu, en ufak demokratik hakkın dahi rejim krizinin düğümlendiği Erdoğan engeline takıldığını anlatıyor ve tüm emekçilerin ve ezilenlerin proletaryanın önderliğinde AKP’yi yıkması, dolayısıyla kapitalizmi ve onun devlet aygıtını yıkıp parçalaması ve yerine proletarya diktatörlüğü programını koyuyor. Ekonomizmden keskin biçimde ayrılıp sınıf savaşını ekonomik mücadele olarak anlayanlara karşı politik mücadelesiyle cevap veriyor. KöZ’ün Kürdistan’a, Rojava’ya bakışı da onu diğer örgütlerden ayırıyor. Kürtlerin esaretinin işçilerin esareti olduğunu söylemesi, Rojava Devrimi’ni emekçilerin gündemine sokma gayreti takdir edilesidir. Türkiye solunun en büyük problemlerinden birisi tamamen HDP’ye dolayısıyla Kürt hareketine yedeklenen partiler/oluşumlardır. HDP savunulmalı, bu savunma AKP’ye karşı sosyalist hareketin en önemli mevzilerinden biri olmalıdır. Ancak bunu yaparken kendi proleter siyasetini üretmek, kendi politik bağımsızlığını korumak ve savunmak zorunluluktur. KöZ tam da bunu yapıyor. Enternasyonalist dayanışmayı uzaklarda arayıp, Rojava’ya devrim dahi diyemeyen ve bunu “biz anti-emperyalistiz, tonla ABD üssünün olduğu yerde devrim olamaz” diye savunan, sözde enternasyonalist özde şovenizmden kurtulamamış siyasetleri KöZ “Rojava ile enternasyonalist dayanışma için Türkiye’de devrimci mücadeleyi yükselt” diyerek mahkum ediyor. Bu savunmayı yapan sosyal-şovenlere karşı benim de sormak istediğim “Kocaman ve kısmi de olsa gelişebilmiş bir ülke olan SSCB’de bile Alman Devrimi yenilgiye uğradığı ve uluslararası yardım gelmediği için devrimden sonra kapitalizme tavizler vermek zorunda kalınmışken (NEP dönemi) Rojava gibi cehenneme dönmüş Ortadoğu’da devrimi yapan bir halkla Türkiye’den dayanışmayı yükseltemezken o yönetim nasıl ayakta kalabilir? Rojava’yı emperyalist üslerden, Türkiye’nin işgal hareketlerinden kurtarmanın yolu Türkiye’de devrim ve enternasyonalist dayanışma değil midir?” bu soruların cevapları aslında bu sloganda yatıyor. Diğer pek çok “Marksist” örgüt kadınların ve LGBTİ+’ların kurtuluşunu İstanbul Sözleşmesi’nde ararken KöZ onların ezilmesinin asıl nedeni olan maddi temellerle bir hesaplaşma içinde bulunuyor.

Basit bir övme mektubu gibi gözükse de aslında bu mektup Türkiye solunun yozlaşmışlığına karşı yegâne çare olan öncü partiyi yaratma iddiasında olan KöZ’ün bir okur tarafından dışarıdan ve içeriden nasıl gözüktüğünü anlatmak istiyor.

Ankara’dan Bir KöZ Okuru