Kampüsleri sessizliğe bürünmüş Marmara Üniversitesi, yıllar süren pasiflik buzunu kırarak 19 Mart Çarşamba günü İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltı haberiyle ateşlendi. Halkın oluşturduğu akışla Saraçhane’ye ulaşan Marmaralılar, hareketliliklerine değer biçme vaktinin geldiğini net bir şekilde fark ettiler. Perşembe günü Göztepe Yerleşkesi’nin yemekhanesi önüne, güvenliklerin “Başka kampüstensen giremezsin.” direktifiyle öğrencileri kendi kampüsüne almamasına isyan göstererek ulaştılar. Buradan iktidarın halk iradesini yok sayma çabasına yönelik sessiz kalmayarak “Hükümet İstifa” pankartıyla Feneryolu Özgürlük Parkı’na yürüdüler. Uzun zamandır bu kadar nicelikli ve okul yönetimine karşı çıkacak kadar korkusuzlaşmış bir kolektiflik, Marmara Üniversitesi öğrencilerini her taraftan farklı şekilde eleştiren kitleyi de hayretlere düşürmüş, akıllara üniversitede aktif bir öğrenci birliğinin kurulabileceğine dair tohumlar serpmişti.

Saraçhane mitinglerine devamlılığını tek kanaldan duyurulan çağrıyla sürdüren öğrencilerin arasında iç isyan çıkması, İstanbul genelindeki devrimci-demokrat üniversitelilerin burjuva siyaseti yürüten Özgür Özel’in kanatları altında bir yere varılamayacağını algılayıp farklı eylemsellik planları yapmak üzere İstanbul Üniversiteler Koordinasyonu’nun kurulmasıyla aynı zamana tekabül etti. Kendini demokratik muhalifler olarak gösteren fakat kitleyi ırkçı, cinsiyetçi, faşist sloganlarla ve eylemlerle parçalara ayırmayı başaran grup, bir boykot komitesinin kurulması ihtiyacının elzemliğini gün yüzüne serdi. 24 Nisan’da Beşiktaş’a bölünmüş kitleler halinde katılan Marmarılılar boykot komitesinin yürüttüğü faaliyetlerle topluluğu birleşmeye yöneltip başarıya ulaştılar.

25 Mart’ta Hukuk çimlerinde alınan forum Marmara tarihindeki yeni bir dönemin habercisi olur gibiydi. Öğrencilerin seslerini duyurarak arkadaşlarından onay karşılığı alması yalnızlık durumunun hükümet tarafından ortaya atılan yıldırıcı, asparagas haberler olduğunu anlamalarına yetmişti. Forumlar ve döviz atölyesi sonrası vapurla hep birlikte Beşiktaş’a ulaşan birliktelik rotasını Maçka’ya çevirdiler. Marmara hiç bu kadar güzel bir kolektiflik yaşamamıştı!

Üretilen en büyük politikanın 27 Mart’ta Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi’nde gerçekleştirilen eylemselliğin olduğunun farkına varanlar yalnızca öğrenciler değildi. Hâlâ örgütsüz halde olan kalabalık yoğun bir sivil polis grubunun psikolojik baskısına maruz kaldı. Güvensizlik hissini yaratamayan polisler, yılmayan öğrenci topluluğunun yürüyüşüne engel olamadı. Kitlenin motivasyonunu psikolojik baskılarla kıramayacağını algılayan devlet, boykot komitesi üyeleri de dahil olmak üzere birçok öğrenciyi şafak operasyonuyla gözaltına aldılar.

Örgütlü olmanın değerini bu noktada gün yüzüne seren olay gelişimi, gözaltına alınan örgütsüz arkadaşlarımızın varlığıydı. Haber alınamayan öğrencilerin kimliği dekanlık tarafından saklanmakla kalmayıp öğretmenler, çalışanlar ağızlarını sıkı sıkıya kapatmalarına dair tehdit edildi. Tek çözüm yolunun ailelerine ulaşmak olduğu bu zor gerçeklikte sadece kalabalık olmanın yetmediği, şu ana kadar biriktirdiği deneyimleri geniş kitlelere yayacak devrimci gençlerin inisiyatif alıp şekilsiz kitleleri örgütleyen şekilsiz yapıları daha demokratik yapılara dönüştürmesinin önemi aşikardı.

Önümüzdeki belirsiz günlerde yakaladığımız bu ateşin sönümlenmemesi kritiktir. Politik bilgi düzeyinin arttırılması, koordinasyonların örgütlü gücünün arttırılmasından geçiyor. Gençlik yaratılmak istenilen korku ikliminin hiç olmadığı kadar farkında ve büyük bir arayış içerisinde. Bu arayış iyi değerlendirilip devrimci-demokrat akıllara evrilmesi elbet ki asıl amacımızdır.

Marmara Üniversitesi’nden Bir Öğrenci