31 Mart mahalli idari seçimleri yaklaşıyor. Sermaye sınıfının siyasi temsilcileri bir yandan rant ve ihale alanı olarak gördükleri belediyeleri “koltuk kapmaca yarışındaymış” gibi “kapmaya” çalışırken bir yandan da kapitalist düzenin sorunlarını kendi prizmasından geçirerek ve bağlamından kopararak kitlelere yansıtıyor, “hamaset” siyaseti üzerinden burjuva düzenin sağladığı tüm olanakları kullanarak kitlelerin sınıfsal zeminde birleşmesine ket vuruyor.
Bir tarafta sermaye sınıfının sınıfsal çıkarları doğrultusunda hareket eden, belediyeleri rant ve ihale alanı olarak sermaye sınıfının hizmetine sunan sermaye sınıfının siyasi temsilcileri; bir tarafta ise sermayenin tam karşısında konumlanan, işçi sınıfının ve emekçi halkın çıkarlarını savunan, sermayeye karşı bağımsız sınıf siyasetini ören komünistler var.
İstanbul’da da işçi sınıfının ve emekçi halkın çıkarlarını savunan, “İstanbul’da Emekçinin Tarafındayız” şiarını yükselten Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi ve aynı zamanda işçi olan arkadaşımız Tunahan Dursun belediye başkanı adayı oldu. Tunahan Dursun düzen içi siyasetin çıkışsızlığının, çözümsüzlüğünün karşısında işçi sınıfının ve emekçilerin temsilcisi olarak seçimlere katılarak düzenin çizdiği sınırların içerisinde “muhalefet” yapan düzen muhalefetinin ve sermayenin karşısında bağımsız seçenek olarak çıkmaktadır.
“İstanbul’da Emekçinin Tarafındayız” şiarı içi boşaltılmış bir siyasal sloganı ifade etmemektedir. Bu şiar, işçi sınıfının ve emekçi halkın çıkarlarının doğrultusunda sınıf siyaseti izleyen komünistlerin somut siyasal sloganıdır. Çünkü komünistler, seçimleri, sınıf mücadelesinin doğrultusunda işçi sınıfını ve emekçi yığınları temsil etmek için “kürsü” olarak kullanır. Komünistler, kapitalist sömürü düzeninde burjuva demokrasisinin şekillendirdiği ve burjuvazinin düzene icazet kazandırmak için gerçekleştirdiği “temsili” seçimlerin gerçek çözümü ifade etmediğini, aksine gerçek çözümün işçi sınıfının iktidarında olduğunu belirtirler; seçimlere “bel bağlamanın” burjuva aldatmacası olduğunu tüm çıplaklığıyla ortaya koyarlar. Fakat aynı zamanda komünistler, seçimlerden sınıf mücadelesinin doğrultusunda işçi sınıfının ve geniş emekçi yığınların çıkarları doğrultusunda yararlanmanın, işçi sınıfının ve emekçi halkın düzen siyasetinin “iki kanadına” da mecbur olmadıklarına vurgu yaparlar. Buna karşılık komünistler emekçilerin bağımsız sınıf siyaseti hattını örerek sermayeye göbekten bağlı olan “düzenin iki kanadının” da işçi sınıfının ve geniş emekçi yığınların çıkarlarını temsil etmediğini ortaya koyarlar.
Sermayenin baskı ve sömürü düzenine karşı işçi sınıfının ve emekçilerin bağımsız sınıf siyaseti hattına güç verelim. Seçimleri “kurtuluş yolu” olarak gösterenlere karşı gerçek kurtuluşun “kendi kollarımızda olduğunu”; gerçek kurtuluşun işçi sınıfının iktidarında, devrimde ve sosyalizmde olduğunu örgütlü mücadeleyi fabrikalarda, atölyelerde, sokaklarda ilmek ilmek örerek “dosta düşmana” gösterelim.
Sermaye düzenine karşı “emekçilerin seferberliğini” örgütlemek için bağımsız sınıf siyaseti hattına güç verelim!
Antep’ten Bir Köz Okuru