SMF, Partizan ve DEM Parti ortak bir panelle Kaypakkaya, Haki Karer ve “Dörtler”i andı. DEM Ankara il binasında düzenlenen panelde her kurum adına bir konuşma yapıldıktan sonra soru görüş bölümüne geçildi.
İlk tur konuşmasına Kaypakkaya’nın TİP’te başlayan siyasi yolculuğunu anlatarak başlayan Partizan temsilcisi, Kaypakkaya’nın 71 kopuşunun komünist yüzü olduğunu söyledi. O günden bugüne gelirken Türkiye’nin sosyo-ekonomik yapısında değişimler olduğunu, sermayenin durumunun o gün ile aynı olmadığını söyleyen Partizan temsilcisi, ilkesel konularda Kaypakkaya’nın savunduğu çizginin ise halen güncel olduğunu belirtti. Devletin Kaypakkaya korkusunun baki olduğunu örneklerle açıklayan konuşmacı, son eylemlerde ise gençlik arasında Kaypakkaya’ya dönük ilginin arttığının görüldüğünü söyledi. Emperyalistler arası çelişkinin sıcak savaşa dönüştüğünü, çatışma alanının Ortadoğu’ya kaydığını, İran’a karşı birleşilen cephede ABD, Türkiye, İngiltere ve İsrail’in de yer aldığını tespit ettiklerini belirten konuşmacı, TC’nin de süreci böyle okuduğunu ve iç cepheyi tahkim etme çabasında olduğunu vurguladı. Partizan temsilcisi, bu iktidarın elinden demokratikleşme olamayacağını vurgulayarak konuşmasını noktaladı.
DEM Parti temsilcisi ise Kürt Özgürlük Hareketi’nin tarihsel karakteri ve devrimci şehitlerin bu süreçteki yerinden söz etti. Temsilci, Kürt ve Türkiye halklarının ortak mücadelesinin önemine, devrimci hareketle ulusal hareket arasındaki dayanışma ve etkileşime dikkat çekti.
SMF temsilcisi ise konuşmasında, dünya çapında derinleşen emperyalist krizin emekçilere ve ezilenlere dayattığı sorunları ve solun parçalı yapısının sebep olduğu zayıflığı anlattı. Bu tabloya karşı en geniş kesimlerle ortak mücadele cephesinin kurulmasının zorunluluğuna vurgu yaptı.
İlk turun ardından soru-görüş bölümüne geçildi. Biz de burada söz aldık. Köz adına etkinliği düzenleyen kurumlara teşekkür ettikten sonra, farklı konuşmalarda geçen düşmanın krizi ve kitle hareketinin yükselişi tespitlerine katıldığımızı söyledik. Türkiye’deki rejim krizinin, hükümeti İmralı kapısında yatar hale getirdiğini, bu durumun PKK’nin zayıflamasından değil hükümetin krizinden doğduğunu, öte yandan 19 Mart eylemlerinin de hatırlattığı gibi yükselen bir kitle dinamiği olduğunu belirttik. Fakat 19 Mart’ta kitlelerin elinde Kaypakkaya görsellerinin yükseliyor olmasını avantaja çevirenin devrimciler olmadığını, eylemlerin CHP dominasyonunda geçtiğini vrurguladık. Eylemlere ortak bir şekilde katılmayan, devrimci bir müdahalenin ihtiyacını ve imkanını tartışmayan sol hareketin bu noktada sorumluluğu olduğunun altını çizdik. Fakat bu eylemlerin sonunun gelmediğini, bir yandan hükümet krizi katmerlenerek devam ederken diğer yandan sokak hareketinin de süreceğini öngörebileceğimizi ifade ettik. Devrimcilerin bu siyasi kriz karşısında ne yapması gerektiğinin yanıtını Kaypakkaya’ya ve 71 kopuşuna bakarak bulabileceklerini, TİP’in parlamentarist çizgisinden, MC tehdidine karşı CHP ile meclis sıralarında direnme yolundan kopan Kaypakkayalar’ın, iktidar hedefli devrimci örgütlerle MC hükümetini bir devrimle süpürme iddiası taşıdıklarını hatırlattık ve bugün de bu çizgiyi yaşatmak gerektiğini vurguladık. İçinden geçtiğimiz bu süreçte hükümete karşı devrimci mücadelenin görevlerinin ne olduğunu, kendisini bu sorunun muhatabı olarak kabul eden tüm kurumlara sorduk.
Sorumuza ilk olarak DEM Parti yanıt verdi. Son açılımı sadece devletin hamlesi olarak değil, PKK’nin de hamlesi olarak görmek gerektiğini belirten konuşmacı, “Ulusal hareket Ekim Devrimi gibi olmaz. Müzakere olanağı arar.” dedi.
Sonrasında söz alan Partizan konuşmacısı, 19 Mart’ta ilk barikat yıkılırken orada olmayan CHP’nin, üçüncü günden sonra olaya müdahale ettiğini ifade etti. “Bizim yapmamız gereken devrimciler olarak ortak hareket etmekti. Bunda çok başarılı olamadık.” diyen konuşmacı, gençlik hareketinde bir dinamiğin kendisini koruduğunu ve müdahale etmemiz gerektiğini ifade etti.
Son olarak söz alan SMF konuşmacısı ise, devrimcilerin birçok anlamda birlikte hareket etmesi gerektiğini söyledi. Kitle örgütlerinde ortak örgütlenmek gerektiğini, farklı kapılarımız olmasındansa ortak mekanlar açmak gerektiğini ve ortak bir gazete çıkarabilmemiz gerektiğini söyleyen SMF temsilcisinin bu konuşmasıyla panel son buldu.
Panel sonrasında farklı kurumlardan arkadaşlarla sohbet ettik, gazetemizin son sayısını ulaştırdık.
Ankara’dan Komünistler