Unutmayacağız! Affetmeyeceğiz! Her 19 Aralık anmasının temel şiarlarından biri olsa gerek. Evet, “Tufan” kodlu ölüm operasyonunu hayata dönüş olarak pazarlayanları unutmayacağız. “Aslında yiyorlar” propagandası yapan İçişleri Bakanı Saadetin Tantan’ı da, bir bütün olarak Ecevit Hükümeti’ni de. Jandarma Özel Asayiş Komutanlığı’nı da unutmayacağız, operasyon günü “Sahte Oruç Kanlı İftar” manşetini atan Aydın Doğan’ın çanak yalayıcılarını da. “F-Tiplerine karşı çıkanlar emperyalizmin ajanlığını yapıyor” diyen Perinçekgillerin yaptıkları ve yazdıkları da aklımızda.
Ama unutmayacaklarımız, unutturmayacaklarımız bununla sınırlı değil. Türkiye’de siyasetle ilgilenip de devletin kimlere düşman olduğunu bilmeyen yok gibidir. Ama asıl tehlikeli olan pirincin içindeki siyah değil beyaz taştır. Sosyalizm mücadelesinin yanında görünüp her devrimci eylemin karşısında yer alanlardır. O yüzden konu 19 Aralık olunca unutulmaması gerekenler karşı devrimin, halk düşmanı kimliğini gizlemeye gerek duymayan utanmaz temsilcilerinden ibaret değiller.
28 Şubat günlerinde “dinci faşizme karşı mücadele” adı altında Genel Kurmay’ın ve TÜSİAD’ın çizdiği rotada ilerleyen bir eylem çizgisiyle Erbakan-Çiller Hükümeti’nin ANAP-DSP koalisyonuyla değiştirilmesinin yolunu açan sendika bürokratlarını, onların eylemlerine işçi sınıfının mücadelesini büyütme adına destek veren sol akımları unutturmayacağız.
19 Aralık öncesinde devrimcilere “Hücrelere izin vermeyeceğiz, ölüm oruçlarını durdurun” çağrısında bulunup eylem kırıcılığı yapan beş sosyalist partinin ortak açıklamasını da unutturmayacağız.
“Günlük işçi basınında” ölüm oruçlarını yürütenleri sorumsuz küçük burjuva devrimcileri olarak karalayanları da unutmayacağız. Sonradan adı üzerinde didişecekleri komünist partinin ismini tescillemeye doğru ilerlerken can ciğer kuzu sarması olanların çıkardıkları dergide “19 Aralık direnişi tarihsel olarak meşru değildir” “Adalet bakanlığının geri adım attığı koşullarda aklı başında solcuların polis otosunun taranması ‘eylemini’ izah etmeleri şöyle ya da böyle bir yere oturtmaları gerçekten mümkün değildir.” demelerini unutturmayacağız.
Dönemin parti olmayan partisinin 19 Aralık’tan bir hafta önce sözüm ona “provokasyonların önünü kesmek” adına partilerinde açlık grevi yapan anaları tahliye etmek için parti olduğunu hatırlayıp genelge çıkarmasını da unutturmayacağız.
Yirmi yıl sonra 19 Aralık’ta yitirdiğimiz devrimcileri şiirlerle anıp o dönem tek bir cenazede bile boy göstermeyenleri de unutturmayacağız.