Rojava’daki devrimi devrim yapan, BAAS iktidarının Suriye’nin kuzeyindeki egemenliğine son vermesiydi. Kürdistan’ın güney batısında Temmuz 2012’de bir devrim gerçekleşmiştir. Güneybatı Kürdistan’da Esad Suriyesinin egemenliği son buldu, inen Suriye bayrağının yerine başka bir bayrak çekildi. Kendini Kürdistan’ın güneybatısı olarak tanımlayan Rojava yönetimi Suriye devletinin bir parçası değildi, orada yeni bir egemenlik alanı oluştu.
Rojava’ya destek vermek bugün her zamankinden önemlidir. Rojava Devrimi, Rojava’dan Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu’na geçildiği gün bitmiştir. Bugün Rojava’da Baas hükümetinin hala egemen olamadığı, kantonların sınırlarının merkezi idare tarafından çizilmiş bir çerçeveye hapsolmadığı aşikardır. Ama Rojava’yı boğmak isteyenlerin planı tam anlamıyla gerçekleşememiştir. Bu bakımdan Rojava’ya sahip çıkmak tam da bu yüzden anlamlı ve gereklidir. Bunun yolu Rojava’ya enternasyonalist destekten geçer.
Her koldan Rojava’ya enternasyonalist destek çağrıları yapılmaktadır. Ancak bu çağrıların hepsi ‘’devrime sahip çıkmak’’ için Rojava’da savaşmanın önemini vurgulamakta, yüzlerce gözüpek devrimci Rojava’ya gönderilirken Türkiye’deki siyasetsizlik kadro sıkıntısıyla açıklanmaktadır. Rojava’da silahlı mücadelenin bir parçası olduğunu her fırsatta vurgulayan akımlar Türkiye’de HDP’nin içinden ya da yörüngesinden ayrılmamakta, dolaylı olarak Millet İttifakı çizgisinde hareket etmektedir. Rojava’daki savaş ve cesaret vurgularıyla Türkiye’deki pasif ve kuyrukçu tutumun üstü örtülmeye çalışılmaktadır.
Kendi hükümetine savaş açmamak kuyrukçuluktur. Komünist Enternasyonal’in bu konudaki tutumu açıktır. Komünistlerin dünya devrimine karşı temel sorumluluğu kendi topraklarındaki hakim sınıf diktatörlüğünü yıkmak, bu devrime önderlik edecek komünist partiyi yaratmaktır. Dünyadaki muhtelif devrimci gelişmelere o gelişmelerin bulunduğu coğrafyada destek vermeye çalışmak, enternasyonalizm değil en iyi ihtimalle kuyrukçuluktur. Mevcut Cumhur İttifakı’nın yerine Amerikancı Millet İttifakı’nın geçmesi için çalışmaktadır. Kendi hükümetiyle savaşı erteleyen, durduran veya sınır ötesi bir savaşla ikame eden bu kuyrukçu tutum tartışmasız şekilde sosyal şovenizme kapı aralar.
Rojava’nın asıl düşmanları bu topraklardadır. Ortadoğu gericiliğinin kalesi olan Türkiye Rojava’nın yanı başında durmaya devam etmektedir. Rojava’nın en büyük düşmanı Erdoğan hükûmetidir. Rojava hâlihazırda tıpkı kuzey Kürdistan gibi Türk ordusunun işgali altındadır. Ancak Rojava hiçbir şekilde Türkiye’deki siyasi gündeme taşınmamaktadır. Bu durum Türkiye’deki solun açmazını açıkça gözler önüne sermektedir.
Rojava’yı Türkiye emekçilerinin gündemine sokmak öncelikli görevdir. Emekçileri Rojava’daki işgale karşı çıkan bir mücadele yürütmeye çağırmak her türden şovenizme ve sosyal şovenizme karşı mücadele bayrağını yükseltmek demektir. Rojava’yı Türkiyeli emekçilerin gündemine taşımak Rojava’daki devrimci egemenlik aygıtlarının daha rahat nefes almasını sağlamakla kalmayacak aynı zamanda Kürdistan’da devrimci bir mücadeleyi sürdürmek isteyenlerin Rojava’yı Suriye’nin bir parçası haline getirmeyi zafer olarak sunanlara karşı daha etkili bir mücadele yürütmesini sağlar.
Türkiye’deki siyasi sorunları devrimci şekilde büyütmek Rojava’yı gündemleştirmekten geçer. Şu an Türkiye’de bir anayasa tartışması sürmektedir. HDP de federalizm ve demokrasi gibi gerekçelerle bu anayasanın tartışılabileceğinin sinyalini vermiştir. Oysa Rojava örneği tek başına gösteriyor ki işçilerin demokratik anayasa mücadelesi ancak silahlandıkları ve iktidarı ellerine aldıkları zaman verilebilir. Türkiye’de emekçilere “Kurucu meclis olmadan işçilerin anayasası olmaz demek” için bile Rojava’yı gündem etmek gerekir.
Rojava Türkiye’deki solun gündeminde eskisi kadar girmiyor. Çünkü Rojava HDP’nin gündeminden düşmüştür. Çünkü HDP Millet İttifakı’nın kendisine biçtiği rol nedeniyle, “AKP’ye malzeme verebilecek” her türlü gündemden uzak durmaktadır. İstanbul sözleşmesi Meral Akşener ile Pervin Puldan’ı yan yana getirebilir ancak Rojava’nın öyle olmadığı açıktır. HDP’nin sessizliğe büründüğü koşullarda elbette onun içine hapsolmuşlar da Rojava’yı gündemlerinden düşüreceklerdir. Bugün Rojava hakkında tutum bir anlamda tasfiyeciliğin de turnusolü olmuştur.
Newroz Rojava’ya enternasyonalist destek vermek isteyenlerin sınavıdır. Newroz’da demokrasi, barış gibi vurguları duyacağımız aşikâr. Bu vurgular bahsettiğimiz siyasetsizliğin ilanından başka bir şey değildir. Ne Türkiye’de ne dünyanın başka bir yerinde demokrasi ve barış burjuvazinin hükümetlerinden gelecek değildir. Türkiye’de barış isteyenler, demokrasi isteyenler öncelikli olarak Rojava Devrimi’ni Türkiyeli emekçilerin gündemine sokma yönünde ısrarlı bir çaba harcamalı, böylelikle proleter enternasyonalizmiyle tasfiyeci kuyrukçuluk arasındaki ayrımları belirginleştirmelidir.