**İzmir’deki belediye işçilerinin grevi ardından yoldaşlarımızın bir belediye işçisi ile gerçekleştirdiği röportajı bu grevden öğrenmek isteyen, başta komünistler olmak üzere konuyla ilgili herkesin dikkatine sunmak istiyoruz.
Belediyede hangi birimde, hangi iş kolunda çalışıyorsun? Kaç yıldır bu iştesin?
8 yıl önce kent temizliği biriminde süpürgeci olarak işe başladım. Şu an idari işlerde temizlik işçisi olarak çalışıyorum.
Greve katılma kararını verirken ne düşündün? Bu karar sende nasıl bir duygu yarattı?
Üyesi bulunduğumuz sendikanın çağrısıyla katıldım. Çağrıyı aldığımda ‘bir şeyler olumlu anlamda değişecek’ duygusu yarattı ancak olumlu düşünceler yerini olumsuza bıraktı. İşçi sınıfının kayıplarıyla, var olan bazı haklarının gitmesiyle sonuçlandı. Maddi talepler için greve gidildi, ama şimdi iş güvencemizi sorgular hale geldik. Eşit işe eşit ücret şiarıyla greve başladık. Fakat 10 Haziran 2025’ten itibaren, greve katılmadıkları halde İzDoğa çalışanı 800 işçinin işten çıkarılması gündeme geldi.
Ailen, çevren bu grev katılımına nasıl yaklaştı?
Birebir tanıdıkları biri olarak ben olmasaydım, ne yazık ki çoğu patron Cemil Tugay’dan yana tavır alırdı. İşveren kamuoyunu iyi kullandı. Şehirde yaşayanları işçiye düşmanlaştırmak için elinden geleni yaptı. Grev kırıcılığına varan davranışlarla, esnafı da yanına alarak çöp toplama şovuna girişti.
Belediye işçileri olarak ne talep ettiniz? Bu taleplerin sizce karşılığı neydi?
“Eşit işe eşit ücret” şiarımızdı. Somut taleplerimiz; çalışma saatinin 40 saate indirilmesi, mobbingin önüne geçilmesi, işini kaybetme korkusunun ortadan kaldırılması, ücret artışı ve sendikal güvencelerin güçlendirilmesiydi. Toplamda 78 madde vardı.
Belediye yönetimi ve sendika süreci nasıl yürüttü? Belediye Başkanı’nın tavrını nasıl değerlendiriyorsun?
Sendika süreci kötü yönetti. Sosyal medya konusunda alt yapısı zayıftı. Demokratik kitle örgütlerini, siyasi partileri harekete geçirebilirdi ama yapamadı. Hem sendika hem işveren grevin bu kadar süreceğini öngöremedi. İşveren ise sosyal medyayı ve kendine bağlı basını çok iyi kullandı. Cemil Tugay’ın AKP’li ve MHP’li başkanlarla işçi düşmanlığı konusunda ortaklaştığını düşünüyorum. TİP gibi partiler destek verdi ama CHP ile ilişkilerini sarsmayacak açıklamalar yaptılar.
Grev süresince işçilere yönelik baskılar, tehditler, ikna çabaları oldu mu? Olduysa bunlar nasıl karşılandı?
Kişisel baskılar olmadı ama oluşturulan kamuoyu büyük baskı yarattı. Grevin yasal bir hak olduğunu, etkilerinin ise toplumsal olacağını anlatmakta zorlandık.
“80 bin-95 bin TL maaş istediler” gibi iddialarla kamuoyu yönlendirilmeye çalışıldı. Bu söylemler grevi nasıl etkiledi?
Benim bu ay yemek, ikramiye, sosyal yardımlarla aldığım maaş 40 binin biraz altında. Ama kamuoyunda sanki 60-90 bin lira istiyormuşuz gibi bir algı yaratıldı. Açlık sınırının 25 bin olduğu, birçok temel giderin bu hesaplamaya dahil edilmediği unutuldu. CHP karşıtı görünmemek için grev bir ‘provokasyon’ gibi gösterildi.
Belediye başkanının ve gönüllülerin çöp toplaması sizce ne anlama geliyordu? İşçiler arasında bu durum nasıl yorumlandı?
Bu grev kırıcılığıydı ve bir şovdu. Kendi açısından başarılı oldu çünkü sendikanın pasifliğinden faydalandı. İşçiler, o an sendikanın ya orada olmaması ya da tüm işçileri direnişe çağırması gerektiğini düşündü. O şovdan sonra halkın büyük kısmı işverenden yana tavır aldı.
Bu tür girişimlere karşı işçiler ne tür karşılıklar verdi?
İlk başta bir yılgınlık oldu ama sonraki gün grev meydanına daha kalabalık ve coşkulu bir katılım sağlandı.
Belediye dışında esnaf, gönüllü yurttaşlar, siyasi yapılar ya da dernekler gibi kesimlerden grev kırıcılığına destek gördünüz mü? Bunlara karşı bir tavır alındı mı?
Grev kırıcılarının büyük bölümü CHP gençlik kollarındandı. İl ve ilçe yöneticilerinden gelenler de oldu.
Grev süresince diğer işçi sendikalarından ya da platformlardan dayanışma geldi mi? Sol-sosyalist çevreler bu grevle nasıl ilgilendi? Sizce yeterli bir destek geldi mi?
Destek geldi ama geç geldi. Kitlesel değil, temsil düzeyinde katılımlar oldu. EMEP milletvekili İskender Bayhan geldi ama partisi kitleyi getirmedi.
İzmir’deki diğer emekçi kesimlerin, örneğin taşeron işçilerin, işsizlerin bu grevle ilişkisi oldu mu?
Olmadı. 600-800 işçinin 6 aylık sözleşmeyle belediyeye personel olarak alındığını biliyoruz.
Bu grev sana kişisel olarak ne öğretti? Daha önce sendikal ya da siyasal olarak örgütlü müydün?
7 yıldır sendikalıyım. Sendikanın işçileri harekete geçirebileceğini umdum ama olmadı. Örgütlü bir birlik olmadan haklarımızı alamayacağımızı gördüm.
Sendika süreci yeterince şeffaf ve işçiye dayalı yürüttü mü? İşçilerin karar alma mekanizmasında etkisi neydi?
İlk günlerde şeffaftı. Şube başkanı grevin son gününde işçilerden ‘irade’ istedi, ben bunu greve devam anlamında algıladım ama işverenle anlaşıldı.
CHP’li bir belediyede bu grevin yaşanmasını nasıl yorumluyorsun? CHP’nin emekçi sınıflara karşı duruşu hakkında ne düşünüyorsun?
CHP işçinin yanında olduğunu söylüyor ama uygulamada böyle değil. İstanbul’daki bazı grevleri DİSK Genel Merkezi’nin gelip onayladığını biliyoruz. CHP ve DİSK Genel Merkezi bu konularda hemfikir.
Bu grevin komünist bir siyasal mücadeleyle nasıl birleşmesi gerektiğini düşünüyorsun?
23 bin işçinin grev kararı aldığı yerde komünist bir partinin yokluğu çok hissedildi. Mücadeleye önderlik edecek siyasal yapı eksikliği belirgin.
Bugünden sonra işçilerin hakları için nasıl bir yol izlenmeli?
İyi bir sınıf hareketi örülmeli. Sendikaların işlevini yitirdiğine inanıyorum.
Bu grev sizce kazandırdı mı, kazandırmadıysa neyi eksik yaptık?
Kazandırmadı. İşveren grev sürecinden eli güçlü ayrıldı.
Portakal Plastik’teki işçi kazanımları ve mücadele süreci hakkında ne düşünüyorsun? Oradaki deneyimlerden belediye işçilerinin grevine ya da genel işçi haklarına dair ne gibi dersler çıkarılabilir?
Portakal Plastik’teki mücadele önemli bir örnek. Kararlılık ve birlikle, işveren karşısında kazanım sağladılar. Bu da gösteriyor ki işçiler yalnızca ücret değil, iş güvencesi ve sosyal haklar için de birlikte ve örgütlü şekilde mücadele etmeli. Belediye grevinde eksik kalan şey buydu. Portakal’daki deneyim, işçi sınıfının birlikte hareket ettiğinde neler başarabileceğini gösterdi.
Son olarak grev sürecine dışarıdan bakan işçilere, gençlere, öğrencilere, komünistlere ne söylemek istersin?
İşçi sınıfına önderlik edecek bir partinin aciliyetini söylemek isterim.
İzmir’den Komünistler