1 Mayıs Mahallesindeki seçim çalışmasının bir parçası olarak 5 Şubat pazar günü iki ev ziyareti gerçekleştirdik. İlk ev ziyaretinde Malatyalı bir ailenin evindeydik.  Daha önce başka seçim toplantılarına da katılmış olan arkadaş bağımsız aday çalışmasından haberdardı ve bu çalışmayı anlayamadığını söyledi. Herkesin tüm siyasi farklılıkları bir kenara bırakıp bir araya gelmesi gerekirken böyle bir yaklaşımı yanlış bulduğunu söyledi.  Biz ise “oyları bölmeyin” tutumuna aşina olduğumuzu ancak Erdoğan’ın seçimle gitmeyeceği bir durumda seçim hayalini satmanın emekçilere asıl ihanet olacağını anlattık. Seçimle gitseler dahi karşımızdaki seçeneğin kendini defalarca ispat etmiş emekçi, Alevi, Kürt düşmanları olduğunun da altını çizdik. Arkadaş zaten kötünün iyisi olarak seçim yapılacağını, bu seçimde de Erdoğan gitmezse zaten bir ayaklanma çıkacağını anlattı. Bugün yaşadığımız tablonun Gezi uzun sürseydi çok daha farklı olacağını anlattı. 

Gezi’den bugüne gittikçe azalan kitlesel eylemlerin tam da savunduğu seçimlerde bir olalım Erdoğan’ı gönderelim çizgisi nedeniyle sönümlendiğini anlattık. Üstelik böyle bir kitlesel enerjinin sönümlendikten sonra birden bire alevlenmeyeceğini, yıllar boyunca seçimi kitlelere bir çözüm olarak sunmanın  sonuçları olacağını açıkladık. Bugünkü sessizliğin seçimlerin ardından karşı karşıya kalacağımız süreçte de bizi sessizliğe mahkum ettiğini anlattık. 

Gezi’nin olumlu ve sürdürülmesi gereken bir kalkışma olarak hatırlanıyor olması bize gösteriyor ki Gezi’de Erdoğan’a karşı sokakta mücadele etmiş olanlar bugün ne pahasına olursa olsun Erdoğan karşısında sandıklarda birleşelim diyenler aynı kitle. Kitleler neredeyse on yıldır kendilerine aşılanan provokasyona gelmeme, evlerine dönme, tepkiyi sandıkta gösterme gibi reformist fikirlerin sonucunda Erdoğan’a olan öfkelerini sandık yoluyla göstermenin daha doğru olduğu konusunda hemfikir oldu. Bu anlayışın tam tersini savunan, devrim için devrimci parti diyenlerle buluşma sorumluluğu ise bizim omuzlarımızda.

İkinci ev ziyaretimizi ise Kürt bir aileye gerçekleştirdik. Tüm aile üyelerinin bulunduğu sohbette seçim tutumumuzu anlattık. Aile üyeleri Köz’ü tanıyordu, daha önce kimi etkinliklere de katılmıştı ancak seçim tutumumuz ve desteklediğimiz bağımsız aday çalışmasından haberdar değillerdi. Öncelikle Emekçilerin Seferberliği İçin Bağımsız aday kampanyası hakkında konuşarak başladık ve bağımsız bir adayın bağımsız bir siyaset anlamına geldiğini anlattık. Ancak seçim tutumumuz hakkında çok tartışamadan önce gelen ilk soru bağımsız aday Çetin Eren’in kim olduğu sorusuydu. Öyle ya, alışkın olduğumuz siyaset anlayışında adaylar ya mensubu oldukları siyasi partiler, ya hizmet vaatleri ya da kişisel meziyetleri ile ön plana çıkıyorlar, bu meziyetlere dayanarak kitlelerden destek istiyorlar. Cumhurbaşkanına diplomasız demenin onu köşeye sıkıştırdığını düşünen siyaset anlayışı hakim kılındığına göre ziyaret ettiğimiz aile haklı olarak Çetin Eren’in bir meziyeti olmalı diye düşünmüştü. Biz eğer bir meziyetten söz edilecekse bunun komünist kimliği olduğunu söyledik, ancak bağımsız bir aday çalışmasının Erdoğan’a karşı emekçilerin seferberliğini yükseltmek isteyen herkesin birleşebileceği bir çalışma olduğunun altını çizdik. Bunu takiben gündeme gelen diğer sorular ise bağımsız aday çalışmasını hangi siyasetlerin desteklediği ve bu çalışma hakkında HDP ile görüşüp görüşmediğimizdi. Bunun üzerine  daha önce de Köz sayfalarına taşınan sol akımlara bağımsız seçim çalışması çağrımızı özetledik ve çağrımızda yalnız kalmamızın sonucu olarak bir aday çıkardığımızı anlattık. Bu bağımsız siyasetin ise bugün özellikle önemli olduğunu, HDP kapatılma davasının aslında seçimlerle ilgili bir prova olduğunu anlattık. Bugün kapatma davasına ses çıkarılmadığına seçimlere varan ve dahası seçimlerden sonraki süreçte yapılacaklar karşısında savunmasız kalacağımızı anlattık. HDP’nin eylem çağrıları polis ablukası ile karşılaşsa da bu kitlesel mücadelenin asıl güç kaynağının bağımsız siyaset olduğunu, Erdoğan’ı karşısına almadan Altılı Masa’ya eklemlenen bir siyasetin HDP’yi savunma mücadelesine de Erdoğan’a karşı mücadeleye de fayda değil zarar olduğunu anlattık. 

Ziyaret ettiğimiz arkadaşlardan tespitlerimize farklı tepkiler geldi. Bir arkadaş özellikle Pervin Buldan’ın adaylık açıklamasının ardından HDP’nin muhakkak bir bildiği olduğunu ve HDP’nin ne yapacağını beklememiz gerektiğini söyledi. Biz aslında bu çıkışın da bağımsız bir tutum anlamına gelmediğini anlattık. Başka bir arkadaş ise çok fazla saldırıda Altılı Masa nedeniyle sessiz kalındığını ve bu sessizliğin sonuçları olduğu konusunda bize katıldığını ifade etti.  İlerleyen günlerde gazetemizi yeniden ulaştırmak için sözleşerek ziyaretimizi sonlandırdık.

Anadolu Yakası’ndan Komümistler