KöZ’ün arkasında duran komünistler olarak 7 Ocak Cumartesi günü Kıvılcım Kültür Merkezi’nde gerçekleşen Yeni Dünya İçin Çağrı’nın konuşmacı olduğu “Seçimler ve Devrimci Tutum” başlıklı söyleşiye katıldık.
Sunumu gerçekleştiren Çetin Desde, burjuva düzende seçimlerin burjuvazi açısından öneminin yalnızca kendi sistemine halk oyuna dayalı bir meşruiyet kazandırmak olduğunu, seçimler yoluyla burjuvazinin egemen sisteminin özünde herhangi bir değişiklik yapmanın imkansız olduğunu, emekçilerin ve ezilenlerin temel sorunlarını bu yolla çözmenin mümkün olmadığını anlattı. Dolayısıyla, komünistlerin seçimlere katılma amaçlarının bu düzenin bir parçası olma veya onu tamir etmeye yardımcı olma çabasından ziyade, burjuvazinin alanlarını istismar ederek emekçi ve ezilen kitlelere komünist propaganda yapmanın yolları açmak, bu propagandayı geniş kesimlere yaymayı hedeflemek olduğunu belirtti. Çetin Desde, seçimlere katılmanın komünistler açısından ilkesel değil taktik bir tutum olduğunu ekledi.
Bugün Türkiye’deki güncel koşullardan ve önümüzdeki seçimlere burjuvazinin atfettiği önemden bahseden Desde, yürürlükte olan başkanlık sisteminde parlamentonun sadece yasama yetkisiyle kısıtlandırılmış olduğundan ve sistemin herhangi bir mekanizmasını denetleme gücünden yoksun bırakıldığından bahsederek, bu sistemin bugün uygulanan baskıya, şiddete, faşizme çok uygun bir ortam sağladığını vurguladı. Tüm bunları uygulayan hükümetin karşısında ise Altılı Masa’nın güçlendirilmiş parlamenter sistemin savunucusu olduğu, emekçiler ve ezilenler açısından bir çözüm yolu olmadığını söyledi. Önümüzdeki seçimin sonucunda başa gelen burjuva kanadın Türkiye’nin dünya paylaşım savaşındaki konumunu belirleyeceği için burjuvazi açısından önemli olduğunu not etti.
Burjuvazi kitleleri seçime kanalize ederken, Türkiye solundaki ittifakların da burjuvazinin bir kanadına yedeklenmekte olduğunu anlatan Desde, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın deklarasyonunda Kürt ulusal sorununun değerlendirilmesi haricinde Millet İttifakı’yla çelişen herhangi bir ifade bulunmadığını, aksine Millet İttifakı’nın söylemleriyle örtüşüldüğünü belirtti. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın namlusunu Cumhur İttifakı’na doğrulturken mutabakat içerisinde Millet İttifakı’nın çıkaracağı makul bir ortak adaya sıcak baktığını ifade etti. Sosyalist Güç Birliği’nin ise deklarasyonunda AKP’nin cumhuriyetin kazanımlarını tasfiye ettiğini ve bu iktidarın gitmesi için üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getireceklerini vurgulamasını, aday çıkarsalar bile gerekirse geri çekeceklerinin açıklamalarını ve sandıkta Millet İttifakı’na eklemleneceklerini eleştirdi. Bugün Türkiye solunun burjuvazinin bir kesiminin kuyruğu haline geldiğinin altını çizen Çetin Desde, bağımsız bir siyaset izlenmediğini dile getirdi.
YDİ Çağrı adına konuşan Çetin Desde, sunumunun sonunda Emekçilerin Seferberliği İçin Bağımsız Aday kampanyasını, kendisine komünist diyen bir adayın burjuva düzenin yönetimine talip olmasının, kitleler nezdinde bu düzeni meşrulaştırdığını vurgulayarak eleştirdi. HDP komünist bir parti olmadığı için, onun açısından cumhurbaşkanı adayı çıkarmanın herhangi ilkesel bir sorun teşkil etmediğini söyleyen Çetin Desde, Emek ve Özgürlük İttifakı, “Düzen partilerine iki turda da oy yok!” diyen bağımsız bir cumhurbaşkanı adayı çıkarttığı takdirde YDİ Çağrı olarak bu adayı destekleyebileceklerini belirtti. Parlamentoya milletvekili adayı çıkarmanın ise taktik bir tutum olarak normal koşullarda manalı olduğunu söyleyen Desde, bugünkü Türkiye koşullarında parlamentonun bir yetkisi ve öneminin kalmadığını, dolayısıyla da böyle bir hamlenin bugün anlamsız olduğunu ifade etti. Millet İttifakı’nın peşine takılan sol ittifaklar tablodan çıkarıldığında geriye kalan beş-altı devrimci kurumun Türkiye solunda etkili bir seçim çalışması örecek bir gücü olmadığını vurguladı. Tüm bunlardan dolayı Yeni Dünya İçin Çağrı’nın bu seçimlere katılmama kararı aldığını pasif boykot yapacağını dile getirdi.
Ardından soru-cevap kısmına geçildi. İlk olarak Emekçilerin Seferberliği İçin Bağımsız Aday kampanyası söz aldı ve Yeni Dünya İçin Çağrı’nın Emek ve Özgürlük İttifakı’na yönelttiği kriteri karşılayan, “İki turda da düzen ittifaklarına oy yok!” diyen bağımsız bir cumhurbaşkanı adayı olduğundan bahsetti. Böyle bir çalışmanın bugün çeşitli emekçi mahallelerinde çalışmalaryaparak emekçi ve ezilen kitlelerle buluştuğunu, bunun propagandasını yaptığını, dolayısıyla bu şiarı yükseltmek isteyenlerle bu kampanyayı büyütmek gerektiğini ifade ederek neden YDİ Çağrı’nın böyle bir çalışmayı desteklemediğini sordu.
Biz de KöZ adına söz aldık. YDİ Çağrı’nın da anlattığı gibi bugün Türkiye solunda burjuvaziye eklemlenme eğiliminin ağır bastığı tespitine katıldığımızı, bu siyasi tablonun teşhir edilmesi gerektiğini, dolayısıyla Emekçilerin Seferberliği İçin Bağımsız Aday kampanyasını KöZ olarak desteklediğimizi belirttik. 2015’te HDP “Seni başkan yaptırmayacağız!” diyerek bağımsız bir tutum ortaya koyduğunda bunu destekleyip desteklemediklerini, eğer destek vermişlerse bugün Emekçilerin Seferberliği İçin Bağımsız Aday kampanyasını neden desteklemediklerini sorduk. Soru-cevap kısmının kalanında solda nasıl güç olunacağı ve YDİ Çağrı’nın parlamentoya aday çıkarmayı neden anlamlı bulmadığı gibi birkaç soru daha sorulduktan sonra ilk tur sona ermiş oldu.
İkinci turda konuşmacı, Emekçilerin Seferberliği İçin Bağımsız Aday kampanyasına neden destek vermediklerini izah etti. Desde, komünizm iddiası olan bir kişinin burjuva düzenin başına geçeni belirleyecek olan seçimlere katılmasının bu süreçte neyi propaganda ettiğinden bağımsız olarak emekçi ve ezilenlere karşı devletin yürütme görevini meşrulaştıran bir hamle olduğunu anlattı. Bu seçim çalışmasında yapılan propagandanın bir milletvekili adayı çalışmasında da yapılabileceğini ekledi. HDP bir komünist parti olmadığı için onun nazarında cumhurbaşkanı çıkarmanın ilkesel bir sorun teşkil etmediğini, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın da düzen ittifaklarından ayrı durduğu sürece komünist bir aday çıkardığında bu adayın desteklenebileceğini yeniden ifade etti. Ancak bu talebin pek de öne çıkarmadıkları bir şiar olduğunu, yalnızca Emek ve Özgürlük İttifakı’nı desteklemelerinin koşulu olduğunu vurguladı. Selahattin Demirtaş örneğimizin de yanlış bir örnek olduğunu, onun tutumunun düzenden bağımsız olmadığını ve zaten onun da yürütmeye talip olmuş olduğunu söyledi. Yine de Kürt ulusal hareketiyle ittifak için 2015’te Selahattin Demirtaş’ı desteklediklerini ekledi.
Parlamentoya aday bir milletvekili çalışmasını ise bugün solun yapacak güçte olmadığını yineledi. Bugün var olan baskıcı rejimden dolayı da parlamentonun zaten perdelendiği, yetkisinin ve anlamının olmadığını yeniden vurguladı. YDİ Çağrı, parlamentoyu istismar ederek devrimci siyaset yapacak olan vekillerin de güncel koşullarda kitleler üzerinde bir etkisinin olamayacağını, dolayısıyla parlamento seçimlerine de girmeye gerek kalmadığını ve pasif boykot yapacaklarını belirtti.
Ardından görüş kısmına geçildi. Bu bölümde KöZ olarak söz alıp bağımsız bir aday çıkartmak parlamentarizm olmadığı gibi Cumhurbaşkanı adayı göstermenin de yürütmeyi meşrulaştırmadığını, aksine bu çalışmanın sürekli olarak kurtuluşun emekçilerin kendi kollarında olduğunun, bu düzenin araçlarıyla emekçi ve ezilenlerin kendini kurtaramayacağının, bu düzenden ancak emekçilerin kitlesel bir seferberliğiyle kurtulmak gerektiğinin anlatıldığını söyledik. Üstelik, 12 Eylül rejiminden bağımsız bir kurucu meclis, demokratik anayasa ve Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkının dile getirildiğini, emekçilere bu siyasal gerçeklerin açıklandığını ekledik. KöZ olarak bizim de bu çalışmalar içerisinde kurtuluş için bir proleter devrim gerektiğini, devrim için ise bir devrimci partiye ihtiyacımız olduğunu, bu partiyi yaratmak için de komünistlerin doğru ilke ve referanslar zemininde birliğini sağlamak gerektiğini anlattığımızı vurguladık. Bugün de bu önderlik boşluğunu dolduracak bir parti olmasa da, Ekim Devrimi’nin izinden gidecek olan devrimci partiyi yaratacak bir platformun var olduğunu vurgulayarak konuşmamızı sonlandırdık.
Görüş bölümünün geri kalanında, Söz ve Eylem’den arkadaşlar, bağımsız cumhurbaşkanı adayı olmayı, komünist bir perspektiften yürütmeye talip olmak açısından ilkesel bir yanlış olduğu gerekçesiyle soyut bir biçimde eleştirdi. Aynı zamanda YDİ Çağrı konuşmacısının güçsüzlük vurgusuna ilişkin eleştiri sunularak komünistlerin bir şey yapmayı hedeflediklerinde gücü olup olmadığına bakmaması gerektiği, eğer bakarlarsa bunun hiçbir şey yapmamayla sonuçlanacağı söylendi.
Son olarak, Yeni Dünya İçin Çağrı konuşmacısı yeniden söz aldı ve boykot deyince solun aklına aktif boykotun geldiğini ancak bugün bunu yapacak bir gücün olmadığı için pasif boykot yaparak oy kullanmayacaklarını vurguladı. Yine de güçleri olsa parlamentoya bir aday gösterilebileceğini ve gösteren bir kurum varsa da destekleyebileceklerini söyleyerek söyleşiyi noktaladı.
Beşiktaş’tan Komünistler