20 Kasım’da iktidarın İstiklal Caddesi’ndeki bombalı saldırıyı bahane ederek başlattığı, Pençe-Kılıç Hava Harekatı adıyla düzenlenen ve Türk Hava Kuvvetleri’nin Rojava ve Başur’da onlarca yerleşim yerini hedef aldığı hava saldırıları aynı gün İzmir’de refleks bir eylemle protesto edilmeye çalışıldı.
HDP ve BMG’nin sınır ötesi operasyona dair Alsancak’ta Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde akşam saatlerinde düzenlemeyi planladığı eylemin başlangıç saatinden yaklaşık yarım saat önce polis eylemin yapılacağı alanı ve toplanmaya başlayan kitleyi abluka altına aldı. Eylemin yapılacağı sokağın giriş ve çıkışlarını da bloke eden polis eylemin iptal edilmesini düzenleyen kurumlara dayattı.
HDP il yöneticileri polisle görüşerek bir ara yol bulmak istese de polis hoyrat bir tutum takındı. O ana kadar toplanabilen kitlenin sınırlı olması bu dayatmanın boşa çıkarılmasını engelledi. Dolayısı ile eylem Alsancak’ta gerçekleştirilemedi. Varılan uzlaşı açıklamanın Çankaya’ya yakın bir noktadaki HDP il binası önüne çekilmesi yönünde oldu. Polis o noktaya da toplu biçimde gidilmesini engellemek için tacizkar ve saldırgan tutumunu sürdürdü.
HDP il binası önünde onbeş dakika sonra buluşulduğunda da tablo çok farklı olmadı. Polis HDP il binasının giriş kapısının önünü dahi tıkayarak buluşan kitleyi il binasının bulunduğu pasaja zorla sokmaya çalıştı. Pasaja tıkılmaya çalışılan kitle direndiği ve itiraz ettiği oranda da fiziksel olarak polis saldırısı başladı. Kalkan ve coplarla gerçekleştirilen saldırıda biber gazı spreyi de kullanıldı. Bununla birlikte çok dar bir alana bir polis ablukası altına sokulsa da kitle sloganlarla ve polise yanıt vererek direndi. Bunun üzerine polis bulunulan noktada bir açıklama okunmasına müsaade etti.
Çıkan arbedede okunması gereken basın açıklaması parçalandığı için HDP İl Eş Başkanı Çınar Altan şifahen bir açıklama yaptı. Altan konuşmasında “Bu onurlu insanların sesinin dışarısıyla buluşmasına engel olmaya çalışıyorlar. Hakikati bu plastik kalkanlarla, coplarla engellemeye çalışıyorlar. Bizler bu zamana kadar hakikati dile getirmekten, özgürlük ateşini dile getirmekten copla kalkanla vazgeçtik mi? Bundan sonra da vazgeçer miyiz? Hayır! Yaklaşık bir haftadır rezil bir kumpas dönüyor. Taksim’de düzenlenen o saldırıdan sonra esasında planlanan şey dün gece yarısı belli oldu. Kuzey ve Doğu Suriye’ye, Rojava’ya yönelik bir saldırı için yanıp tutuşan iktidar bu rezil kumpası fırsat bilerek oradaki özgür halkların üzerine bomba yağdırdı. Böylesi katliamlara hiçbir yerde geçit vermeyeceğimizi söyledik ve bugün de bunu söylüyoruz.”
Polisin saldırısı ve sonrasında yapılan açıklama sırasında sıklıkla “Kobane Düşmedi, Düşmeyecek!”, “Biji Berxwedana Kobane!” sloganları atıldı. KöZ’ün arkasında duran komünistler olarak flamalarımızla katıldığımız eylemde bizler de Kürtler’in esaret zincirlerinin nereden ve nasıl kırılacağını göstermek üzere “Biji Serhildan, Azadiya Kurdistan!” sloganını attık.
Polisin dayatmalarına eylemin sonunda belli ölçüde direnilmesi katılanlarda bir nebze de olsa bir dinçleşme yaratmış olsa da Alsancak’tan HDP il binasına sürülen bu eylemin polisle uzlaşıldığı gibi bile yapılamamış olması, zaten halihazırda süren maneviyat bozukluğunu artıran bir faktör oldu.
Kürdistan’a yönelik saldırılara ilişkin hızla bir eylemin düzenlenmesi bir olumluluk olarak görülebilecek olsa bile bu eylemlerin düzenlenme, hazırlık ve çağrılarının biçimi bu eylemlerle niyetlenenin gerçekleştirilmesine hizmet etmiyor. Sadece İzmir’de yüz binlerce seçmeni olan bir partinin merkezinde durduğu bir eylemliliğin son derece sınırlı bir katılımla gerçekleşmesi polisin dayatmacı tutumu konusunda cesaretini artırıyor. Polisin saldırgan tutumunu ve dayatmalarını kırmak için aynı günde yapılan çağrılarla aynı kişilerin katılımını öngören bir eylem tarzına değil emekçi semtlerinde konunun doğrudan muhataplarının katılmasına ve hazırlanmasına imkan verecek bir eylem çizgisine ihtiyaç duyulduğu bu son örnekte de görüldü.
Elbette böylesi bir eylemli bir tarzın hakim kılınması için kitleleri seçimleri beklemeye, sabretmeye, evlerinde oturmaya ikna eden değil, bilakis ancak bir kitle seferberliği ile bu saldırıların önünün kesilebileceğine işaret eden bir siyasal hattın izlenmesi gerekiyor. Komünistler böyle bir seferberliğin gerekliliğini her zeminde ve eylemde ifade etme görevi ile karşı karşıyalar.
Kürtler’in Esareti İşçilerin Esaretidir!
İzmir’den Komünistler