Zayıf halka ayaklarımızın altında manşeti son sayımızın yaygın satışını yaptık. Sonrasında ise Kadıköy’de siyasetlere protokol bıraktık. Protokol bırakırken SEP ve TİP’de siyasi tutumlara dair sohbet etme fırsatı bulduk.

TİP ile görüşmemizde Türkiye’nin siyasi atmosferini tartışma fırsatı bulduk. Bu Tartışmada Türkiye’deki siyasi yapıların dünyadaki bütün halk ayaklanmalarını gündemlerine alması ve buralardan beklentileri olmasına karşın Türkiye’deki politik atmosfere değinmediklerinden bahsettik. Oysaki burada büyük bir rejim krizi var ve bu kriz seçimle çözülecek bir kriz değil, devrimle çözülebilecek bir krizdir dedik.  Solun bunu gündem almamasının sebebi ise tam da bu devrimci çözümü görmezlikten gelip, sorumluluk almaktan kaçmasıdır dedik. Bu sebeple İmamoğlu’nu destekleyerek bağımsız bir siyaset yapmayı es geçmişlerdir. Bunun üzerine görüştüğümüz arkadaş bu bir strateji meselesidir Saraydan yönetiliyoruz, sarayı yenmek önemlidir, dedi.

Biz de şunları ifade ettik: Saraydan yönettiği doğru, her şeye laf söylemek zorunda kalan kimseye güvenemeyen bir Erdoğan var.  Devlet içinde sözünü geçiremiyor yahut kimseye güvenemiyor.  Bu durum Erdoğan’ın gücünü değil zayıflığını gösterir.  Erdoğan zayıflasın diye yahut nefes alalım diye başka bir burjuva kliğe yedeklenmek doğru bir siyasi tavır olmaz. Kitleler buraya oy veriyor diyerek buraya yedeklenmek de doğru olmaz. Seçim sonrası atılan manşetler kitleler Erdoğan’a tokat attı oldu. Peki Erdoğan’a oy verenler kitle değil mi ayrıca burjuva bir kliğin kazandığı hiçbir zafer ezilenlerin zaferi olmaz hep zararına olur.  Bugün de eksik olan doğru tutumu alacak komünist bir partidir. Mevcut örgütlenmeler yahut partiler böyle bir tutumu alamaz. Bütün bunlarla birlikte devrimcilik bu sorunun ancak bir devrimle çözüleceğini söylemektir. Seçimlerle bu krizi çözmeye çalışmak devrimcilerin işi değildir. Sol aldığı bu tavırla seçimlerle Erdoğan’ın gideceği yanılsamasını yaydı. Seçimlerden önce Erdoğan seçimle gitmeyecek fikrine sahip olan kitleler bugün 2023’ü bekler duruma geldi. Kaldı ki Erdoğan seçimlerle zayıflamadı. Zaten zayıftı ve sallantıda olan Erdoğan karşısında bir güç olmadığı için orada duruyor.  Zayıflasın nefes alırız diye alınan seçim tavrının ardından Erdoğan’ın atadığı kayyumların önü alınamıyor.  Gücünü sokaktan alan sol, İmamoğlu ne diyecek diye bekler duruma geldi. Aynı İmamoğlu Kürdistan’a işgale destek verdi.

Sohbet daha da derinleşebilecekken sohbeti sürdürme fırsatı olmadı ve TİP’den ayrıldık.

Sonrasında SEP’i ziyaret ettik. İşçi buluşması etkinliği bittikten sonra gittiğimiz için yoğun bir ortam olsa da sohbet etme fırsatını burada da yakalamış olduk.  Bu aralar işçi buluşmaları gündemli etkinlikler yaptıklarını ve bu etkinlikleri SEP’in çalışma yürüttüğü sendika ve başka sendikaların ortak yaptıkları bilgisini aldık.  Kendi gündemimizi aktardık. Ve güncel siyasete ilişkin görüşlerimizi belirttik.

Sol Kürdistan’da işgale karşı şovenist bir tutum almaktadır. Suriye’nin toprak bütünlüğü diyerek yahut savaşa hayır diyerek bugünü geçiştirmeye çalışmaktadırlar.  Bugün Kürdistan’da işgal sürmesine rağmen kimse işgali gündemine almıyor. Ortak bir platform önerisi sunduk ve sol tarafından kabul görmedi.  25 Kasım eylemine “İşgal en büyük şiddettir, şiddete karşı şiddet” yazılı dövizlerle katıldık.  8 Aralık’ta yapılan “İnsanca Yaşamak İstiyoruz” başlıklı mitingde ise herkes gündelik hayattan dem vuran pankartlar yazıp, ekonomik krizi gündem ederken bizim dışımızda kimse Kürdistan’a işgali gündem etmedi. Kahrolsun şovenizm, Kürtlerin zincirlerinden bahsetmeyenler insanca yaşamdan söz etmesin pankartı ile mitinge katıldık. Oysa komünist tutum ezilenlerin birbirlerinin sorunlarını sahiplenmesini sağlamaktır. Bolşevikler böyle hareket etmiştir.  Bugün ise kadınlar kendi sorununu, işçiler kendi sorununu ortaya koyuyor. Doğru olan ise işçilere Kürtlerin sorunu gündem etmektir, dedik.

Tartıştığımız arkadaş işgal meselesi önemli biz de ekonomik krizi gündem ettik fakat dövizlerimizde Ortadoğu sorunu ile ilgili söylemler vardı  dedi. Sohbet çok uzamadan sonlandı. Politik olarak kimsenin cesaret edemediği görüşleri savunmanın ve bunları pratiğe dökmenin platformun politik etkisini artırdığı bir gerçek.  Gıdasını Komünist Enternasyonal’den alan politik görüşlerimizi parti kurma mücadelesini yükseltmek için her yerde her fırsatı kullanarak yaymak boynumuzun borcu.

Kadıköy’den Komünistler