KöZ’ün arkasında duran komünistler olarak 16 Ocak Pazar günü Elyazmaları’nın düzenlemiş olduğu “Sosyalistler Çıkışı Konuşuyor: Solun Krizi, Mücadele Olanaklar ve Çıkış Arayışları” konulu sempozyuma katıldık.
Sempozyumda çeşitli siyasetlerden toplam 12 konuşmacı söz aldı. Konuşmalarda nüans farklılıkları bulunsa da temel vurgu, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra sol akımların kitleler nezdinde itibarını kaybettiği, kitlelerin soldan ümidini kestiği; bu bağlamda kitlelerle ekoloji problemi, kadın problemi ve diğer sosyal problemler etrafında iletişim kurulması gerektiğinden bahsedildi. Bu noktada konuşmacıların kahir ekseriyeti, diğer siyasetlerle eylem birliklerine gitmeye, sokaklarda yürütülecek faaliyetlerde dayanışmaya hazır olduklarını belirttiler.
Açıkçası, siyasetlerin ortak bir düzlemde tartışmasında imkan verecek etkinliklerin düzenlenmesini anlamlı ve değerli bulmakla beraber; özellikle kitlelerle buluşma, halka kendini anlatma gibi gündemler etrafında şekillenen bir sempozyumda günümüzde istisnasız herkesin ana gündemi olan seçimlere dair birkaç cümleden öte hiçbir beyanda bulunulmamış olmasına da şaşırıyoruz.
Şüphe yok ki, bugün solun bir problemi varsa, bu problem esas olarak seçimlerde Cumhur İttifakı’na kaybettirmek için Amerikancı muhalefetin peşinden sürüklenilmesi, kitlelere bağımsız bir emekçi ittifakını dahi sunamadan onları burjuva siyasetine teslim etmesidir. Komünistlere düşen ise tüm demokratik sorunlara komünist bir siyasetle yaklaşıp meydanı burjuvaziye bırakmamak, bunu yaparken de reformist bir çizgiye düşmeden her daim devrim sorununu muhataplarına aktarmaktır. Bunun için de önümüzdeki süreçte yapılması gereken HDP çatısı altında bağımsız bir sol blokla, iki turda da burjuva ittifaklarına oy yok diyen bir tutumla seçimlere girmektir.
Sempozyumun serbest kürsü bölümünde söz aldığımızda da şu konuşmayı gerçekleştirdik:
“Merhabalar, sizi KöZ adına selamlıyorum. Bu sempozyum devrimcilerin yan yana gelip tartışabildiği, fikirlerini öğrendiği bir sempozyum ve bu iyi bir şey. Sempozyumun adı sosyalistler çıkışı konuşuyor, solun krizi, mücadele olanakları ve çıkış arayışları. Biz solun bir krizi olduğunu düşünmüyoruz. Çünkü sol oldukça geniş bir skalayı kapsıyor ve dünyada sol bir hareket mayalanıyor. Mesela ABD’de her ne kadar Demokrat Parti iç içe olsa da sol örgütleniyor. Dünyanın başka yerlerinde de solun yükselişi olduğunu görebiliriz. Örneğin Şili’de seçimle iktidara gelenler kendilerini sosyalist olarak tanımlıyor. Solun bir krizi olduğunu düşünmüyoruz ama devrimcilikte bir kriz var. Sol güçlü ama devrimcilik zayıf.
Aynı zamanda kapitalizmin doğal gelişiminden dolayı ya da devletin politikalarından dolayı ortaya çıkan sorunlarda çıkış arayışlarından daha çok bahsedilmesine yol açıyor. Örneğin zamlar, gençlik sorunu, Kanal İstanbul, Kod 29 gibi sorunlara sanki bir sorun olsa da harekete geçme olanakları yakalansa diye bir arayışa işaret ediyor. Ama harekete geçmek için, bir çıkış yakalamak için herhangi yeni bir şey yaşamamıza gerek yok. Gezi Ayaklanması oldu, içeriği burjuva ve reformist olsa da hepimiz katıldık, mücadele ettik. Kazakistan’da ayaklanma oldu, orada devrimcilerin bir örgütlenmesi olduğuna dair bir bilgimiz yok, Marksizm adına olsa olsa küçük okuma grupları olabilir. Ama Kazakistan’da halk sokağa çıktı. Kitlelerin hareketi bizden bağımsız da yaşanıyor. Aynı zamanda işçi ve emekçilere yaşadıklarını anlatmaya gerek yok. Onlar zaten farkında, buraya katılanların çoğu da işçi, emekçi ya da proleterleşmeye yüz tutmuş kesimler. Onun için katılımcıların da yaşadığı problemler.
Asıl sorunumuz ise demokrasi sorunu. Bu sorun da aslında Erdoğan’ın gönderilme sorunu. Burada bir ayrım var. Bu sorunu burjuvaziye havale edenler, bir de bunu burjuvaziye havale etmemeyi düşünenler. Herkes restorasyondan da bahsetti. Bir Millet İttifakı projesi var. Bu proje Amerikancı bir proje çünkü Erdoğan’ı seçimlerle, sessizce pasifist bir şekilde göndermeyi düşünüyorlar ve şu an solun büyük kısmı Kılıçdaroğlu’nu eleştirip, CHP’ye lanet okumakla meşgul.
Lenin İki Taktik’te Menşeviklerin otokrasiye karşı mücadelesinde siyasi önderliği burjuvaziye bıraktığını, Bolşeviklerin ise ”biz otokrasiyi kendi devrimci çizgimizle yıkmalıyız” dediğini yazmıştı. Bizim de bugün ”Erdoğan’ı burjuva muhalefet değil biz göndermeliyiz” dememiz lazım. Erdoğan’ı demokrasi sorununu dert edinen devrimciler, işçi-emekçiler burjuvazinin farklı kanatlarından ayrı durarak gönderebilir demeliyiz. Bir tarafta “faşizm”, bir tarafta “restorasyon” tehlikesi varsa seçimlerde iki turda da düzen ittifaklarına oy yok demeliyiz. Çok net bir şekilde ifade etmek gerekir. Tüm sol güçler HDP adı altında, tüm sol güçler seçimde bağımsız tutum ortaya koymalı.
Üçüncü yol tartışmaları çok yaşandı. Ancak AKP, CHP, MHP, İYİP gibi partilerin yolu bir. Önümüzde iki yol var: biri devrim, diğeri de karşı devrim yolu. Üçüncü yol onun için yoktur.
Talepler de soyut, veya detaylı talimatlar yağdıran talepler olmamalı. Aynı zamanda Millet İttifakı’nın sahiplenemeyeceği talepler olmalı. Mesela gerici bir kurum olan Diyanet lağvedilsin, heteronormatif evlilik yasası kaldırılsın eşcinseller evlenebilsin, Kürt ulusuna özgürlük gibi talepler lazım. İşçilere sendika hakkı dememeliyiz sadece. Öyle bir şey yapmalıyız ki devrimciler olarak burjuvaziden bağımsız emekçilere umut vermeliyiz. Bu umut şu şartlarla destekleriz, güzel bir aday koyarsanız destekleriz diyerek verilmez.
Bunun yerine biz kendimiz adayımızı koyalım, ikinci tura kalmamız şart değil. Erdoğan gidecek, parlamenter sisteme geçeceğiz diyen restorasyon çağrılarına da karşı tutum almalıyız. Demirtaş’ın çağrısı bu yönde. Sol işçi gündemlerini tartışsın diyor ama Kürtlerden hiç bahsetmiyor. En nihayetinde burjuvaziden bağımsız hattımız olduğunu deklare edelim, buna dair bir mazeret de üretmeyelim. Restorasyon olabileceğine dair hayaller yayanlara karşı demeliyiz ki bunlar bize burjuvaziyle iş tutun diyor ve burjuvazinin yanına davet ediyor. ”
Bugün burjuva siyasetine yedeklenerek devrim sorununu unutturmaya, iktidar mücadelesini yalnızca birkaç genel geçer slogana sıkıştıranlara inat tekrarlıyoruz: Bugün sorun devrim sorunudur. Devrim için devrimci partinin kurulması, bunun için de komünistlerin birliğinin sağlanması tek çıkar yoldur.
Üniversitelerden Komünistler