Ulusal sorun  ve enternasyonalizm konulu söyleşimizde  konuşmacı yoldaş şu noktalara değindi.

“Ulusal sorun dendiğinde herkes aynı şeyi anlamaz. Sorunu devlet ve devrim sorunlarından ayrı ele aldığınız zaman bir ulusa mensup insanların yaşadığı birtakım özgül sorunlar ve bunlarla sınırlı bir siyasi faaliyet anlaşılır. Ulusal sorunun; toprak, bağımsızlık, bir devletin yıkılması bağlamından kopartılması sosyalist kisveli bir milliyetçiliğe denk düşer. Bugün hâkim olan nerede bir Kürt varsa orada Kürt sorunu vardır anlayışı Bundçu bir eğilime denk düşer. Kürdistan sorunu bugün Bask sorunu gibi genel bir ulusal sorun başlığı altında özetlenip geçilemeyecek mahiyettedir.

KöZ’ün arkasında duranları ‘yeni dönemde yeni fikirler’ diye yaklaşan akımlardan ayırt eden nokta esas aldığı siyasal referanslardır. Bugün mihengine vurulacak en büyük referans da Komintern’dir. Bundçuluk karşısında Komintern’in tarif ettiği ulusal kurtuluş mücadelesi esas itibariyle bir ulusun devlet olarak örgütlenmesi ve aynı zamanda da var olan devletlerden herhangi birinin parçalanmasına yol açmasıdır. Komünist Birlik ve sonrasında Polonya sorunuyla ilgilenen I.Enternasyonal’in aksine II. Enternasyonal’de kopan bağ, Komintern ile tekrar kurulmuştur. Bütün ülkelerin işçileri birleşin diye bilinen bir hareket ‘ve ezilen halklar birleşin’ eklenerek daha ileri bir noktadan kurulmuştur.

Emperyalizm tespitiyle ile ulusal kurtuluş mücadelelerinin varlığı paradoksal değildir. Polonya sorunu birbirine harçla bağlanmış gerici devletlerin yıkılması anlamına geldiği için devrimci bir sorundur. Gözümüzün önünde duran Kürdistan sorunu ise bütün bu saptamalar ve referanslar bakımından incelenmeye değerdir. Dört gerici devlet tarafından parçalanmış Kürdistan’daki Bundçu hareketlerin somut bir siyasi anlamı olmasının müsebbibi Kürdistan’daki devrimci dinamiklerdir. Ulusal sorun aynı zamanda birtakım gerici devletlerin yıkılması itibariyle de Manifesto’dan bu tarafa devrimci bir dinamik teşkil etmekte. Kürdistan, I. Emperyalist Paylaşım Savaşı sonrasında bir paylaşımın sonucunda bugünkü hâline gelmiştir. Emperyalist statüko açısından da anlam ve yeri bu yüzden önemlidir. Ortadoğu’nun en kilit sorunu olan Kürdistan, esas itibariyle emperyalizmin çözülememiş bir sorunudur ve bu nedenle dünya çapında bir kriz oluşturma potansiyeline sahiptir. Kürdistan sorunun bu özgünlüğü, devrimcilere kimi ödevler yükler. Bu da Katalonyalı yahut Nikaragualı bir devrimci gibi değil dünya çapında komünist hareketin bütünsel sorumluluğunu omuzlarında taşıyan devrimciler olarak idrak edilmesi gereken bir ödevdir.

Komünist Enternasyonal gibi bir dünya partisi olsa idi bizim işimiz daha kolay olurdu. Ortada muhtelif uluslararası örgütler bulunmaktadır. Bunların hiçbirisinin Kürdistan sorununu esaslı bir mesele olarak ele alıp buna ilişkin bir çözüm önerdiğine tanık değiliz. Enternasyonalizm bakımından böyle bir iddialı çıkışın olması gerektiğini izah eden unsurlardan biridir bu. I. Enternasyonal’in Polonya ulusal sorununa çözüm önerisiyle kurulmasıyla beraber İrlanda sorununun çözümünün nasıl olacağına ilişkin görüşler de netleşmiştir. Marx İrlanda’nın kurtuluşu İngiliz işçi sınıfının kurtuluşuna bağlıdır derken hatalı idim, tersi doğrudur demiştir, ulusal sorunun bir yan sorun olarak ele alınamayacağını göstermiştir. Lenin’in İki Taktik’te demokratik devrimin sorunlarına ilişkin söylediği de aynısıdır. Lenin ‘Bu sorunları biz çözmezsek burjuvazi çözer ve mutlaka karşı devrimci bir şekilde çözer’ diye vurgulamıştır.

Bu anlamda Kürdistan sorunu da ancak enternasyonalist devrimcilerin çözeceği bir sorundur. Proleter devrimciler açısından da burjuva demokratik devrimcilere bırakılamayacak bir sorundur. Kürdistan sorununu yalnızca Kürtlerin sorunu olarak addeden Bundçu eğilimlerin aksine bu sorun komünistlerin bir sorunudur ve aynı zamanda da bunun ulusal sorun olarak çözülmesinin ilk adımı dahi dünya çapında etkiye sahip olacaktır. Bu anlamıyla dört parça devletin yıkılması anlamına gelen bir harekete hiçbir burjuva ulusal hareketi dâhil olamayacaktır. Manifesto’da ifade edildiği gibi proletarya önce kendi burjuvazisi ile hesaplaşacak, dört farklı burjuvaziye karşı beş ülkenin proletaryası mücadele edecektir.”

Kadıköy’den Komünistler