KöZ’ün arkasında duran komünistler olarak 19 Ekim günü Kıvılcım Kültür’de gerçekleşen “Ekim, Parti, Devrim” başlıklı panele katıldık. Etkilikte Söz ve Eylem Genel Yayın yönetmeni Münir Köymen sunum gerçekleştirdi.

Münir Köymen sunumunda, devrimci partinin “devrimci teri ile pratik arasındaki bağ” için vasıta olması gerektiği üzerinde durdu. Komünist hareketin çok uzun süre bundan muzdarip olduğunu, 1912’de partinin kurulması ile bu bağın da kurulduğunu söyleyen Köymen; Manifesto’nun da bir parti programı olmasına rağmen, devrim patladığında mücadeleyi ileri taşıyamayan bir partinin söz konusu olduğunu belirtti ve Paris Komünü’nün yaşayamamasını da teori ile pratik arasındaki bağı kuracak bir devrimci partinin eksikliğiyle açıkladı.

Münir Köymen, İkinci Enternasyonal’n, yüzyılın başında devrimci olmaktan çıkarak reformist olduğunu, aynı dönemde kapitalizmin ciddi bir kriz yaşadığını ve Lenin’in buna müdahale ettiğini söyledi. Lenin’in devrimci parti teorisini Ne Yapmalı’da ortaya koyduğunu belirten Köymen, işçi sınıfının devrimci partisinin devrimci bir teoriye sahip, burjuvaziden ve küçük burjuvaziden bağımsız olması gerektiğinden bahsetti. “Parti, işçi sınıfının en önde gelen devrimci ögelerini örgütlemelidir” diyen Köymen, Bolşevik Parti’de eksik olanın bu olduğunu iddia etti.

Partinin bekleyen değil, sürece müdahale eden bir konumda olması gerektiğinden söz eden Münir Köymen; ulusal çapta örgütlenme, merkezilik, devrimci disipline ve otoriteye sahip olma özelliklerini saydı ve Lenin’in bir savaş örgütünün sahip olması gereken bu nitelikleri bir parti biçimine kavuşturduğunu söyledi. Son dönemde merkeziyetçilik ve disiplinin reddinin görüldüğünü, demokratik merkeziyetçiliğin karikatürü olan olumsuz örneklere bakarak merkeziyetçiliğin mahkum edilemeyeceğini belirten Köymen, emir komutaya dayanan ve gönüllü gerçekleşen olarak ikiye ayrıldığı disiplin anlayışına da değindi ve gönüllü disiplinin tartışmayı engellemeyeceğini, eylemde birliği sağlayacağını vurguladı. Köymen; Plehanov, Troçki, Martov ve Martinov’un, 1903’te, Lenin’in sıkı bir parti kurarak partide çok sesliliği engellemek istediğini söylediklerini, dünya işçi hareketindeki kopuşun da 1903’te başladığını aktardı.

Devrimci partiden reformist partiye kayış olduğunu, İkinci Enternasyonal çizgisine dönüldüğünü sözlerine ekleyen Söz ve Eylem GYY Münir Köymen, Lenin’in parti teorisinin bugüne uygun olarak yeniden düzenlenmesi gerektiğini söyleyerek sunumunu sonlandırdı.

Sonrasında soru-cevap bölümüne geçildi. Bu bölümde biz de KöZ adına söz aldık. Köymen’in doyurucu bir sunum gerçekleştirdiğini, Ekim Devrimi’ndeki parti gerçekliğini tarihsel bir akışla gayet başarılı bir şekilde aktardığını, anlatının kaçınılmaz olarak vardığı sonucunsa bugün Türkiye’de ve dünyada Ekim Devrimi’nin izinden gidecek bir partinin mevcut olmadığı tespiti olduğunu belirttik. Komünistlerin Birliği platformunun da bundan 23 yıl önce bu tespitle, tasfiyeciliğe karşı mücadele iddiasıyla ortaya çıktığını, Lenin’in Ne Yapmalı’da ortaya koyduğu modeli esas aldığını söyledik. Bu 23 yıllık süreçte tasfiye olmayan, ilkelerinden de taviz vermeyen bir platform olduğunu, devrimci partiyi masa başında değil siyasal mücadelenin içinde yaratacağını söylediğini ve 23 yıllık süreçte de bunu ispatladığını belirttik. Temel ilkelerde buluşanların, geldikleri yerin muhasebesini verebilenlerin yerinin burası olduğunu, ortak bir siyasal mücadelenin sınaması sonucunda kimlerin hep beraber komünist partinin kuruluş kongresini örgütleyeceğinin ortaya çıkacağını söyledik. Lenin’in ısrar ettiği siyasal merkeziyetçi savaş örgütünde bizim de ısrar ettiğimizi, devrimci örgüt fikrine bağlılığımızdan geri adım atmadığımızı ve çağrımızı da örgütlü komünistlere yönelttiğimizi vurguladık. “Ekim Devrimi’nin izinden gidecek olan devrimci parti yok, Ekim Devrimi’nin izinden gidecek olan devrimci partiyi “biz yaratacağız” diyen bir platformsa var. Bu platformun çağrısına yanıt vermeyenler, “hayır böyle olmaz” diyenler, bunu gerekçelendirmek ve “partiyi biz, böyle yaratacağız” demek, bizlerin gösterdiği cesaret ve sorumluluğu paylaşarak bir çağrı yükseltmek zorundadırlar.” dedik ve konuşmamızı sonlandırdık. Konuşmamız sırasında, kendimiz hakkında konuşmamamız ve konuşmacıya soru yöneltmemiz gerektiği konusunda uyarıldık.

Söz ve Eylem’den Münir Köymen, görüşlerimize verdiği yanıtta, 23 yıllık çağrı bir şeyler yaratamıyorsa bunun nedenleri üzerine düşünmek gerektiğini belirtti. Lenin’in parti teorisi ile kitlesel partinin farklı olduğundan bahseden Köymen, partinin “ideolojik birliğe sahip insanların kurduğu organizasyon” olduğundan dem vurdu ve süreç içerisinde bir parti yaratmaktan bahseden bizlerin bunu anlamadığımızı belirtti. “Kongrede tartışacağımıza kongre öncesinde tartışalım, Lenin Iskra’da bunu söylüyor. İdeolojik birlik yoksa parti olamazsınız. Parti yok diyenler birlikte yol almıyor. Parti fikrimiz mi farklı, bunu açığa çıkarmak lazım. Her kafadan bir ses çıkıyor. Bu sesleri bugüne kadar birleştiremediysek ya ileri sürdüğümüz görüşlerde sorun var ya da birlik zemini yok. Bu zeminin olmadığını söyleyemeyiz. Küçük de olsa bir parti kurulurdu. Niye olmuyor sorusunun cevabını bulmamız lazım.” diyen Münir Köymen, komünistlerin bir araya gelmesi için asgari bir müşterek olmadığını, bir kongrenin de bu sorunu çözemeyeceğini söyledi. Önce bir araya gelip sonra ayrışan Bolşevikler gibi yapmayalım, diyen Köymen; kadroların birleşimi olarak nitelendirdiği komünist partinin, devrimci kadro olmadığı koşulda var olamayacağını söyledi ve bu koşulda çağrıların da manasız olduğunu belirtti.

Söz alan bir yoldaş, Köymen’in sözlerine yanıt verdi. Köymen’in sözünü ettiği “birleşelim, sonra hallenelim” anlayışını platformumuzun hiçbir zaman benimsemediğini, bunun Kuruçeşme’de birlik arayanların anlayışı olduğunu söyleyen yoldaş; siyasal ilkeler etrafında, siyasal bir merkezde buluşmak gerektiğini, Köymen’in de sözünü ettiği merkeziyetçilik ve disiplinin önemine değinerek açıkladı. “Proleter devrimci bir iddiaya sahip olanların, bizim görüşlerimizi mahkum etmesi ve “söyle kurulur” demesi gerekirdi” diyen yoldaş, Münir Köymen’de bunun eksikliğine işaret etti. Devrimci kadro derken, yaşını başını almış yazar takımını mı yoksa hayatını devrime adamış militanları mı kast ettiğini Köymen’e soran yoldaş, bizim devrimci kadro anlayışımızın ikinci grup olduğunu ve bu kadroların da Türkiye’de bolca bulunduğunu vurguladı.

Cevap veren Köymen, 23 yıldır “yapamadığımızı”, parti mefhumunu abarttığımızı, devrimci partinin üç kişi bir araya gelip kurulan bir şey olduğunu söyledi. Türkiye’de örgütsel nedenlerle ayrışmalar yaşandığını, bunların da her zaman ideolojik bir arkaplanı olduğunu söyleyen Köymen, bir araya geliş için bir programa ihtiyaç olduğunu belirtti.

Etkinliğin devamında platformumuzun çağrısına dair tartışmanın yanı sıra Çin ve Küba devrimlerinin Lenin’in parti modeline katkıları da tartışıldı.

Çağrımız karşısında talep ettiğimiz “gerekçeli hayır” cevaplarını da, bu cevapların peşine gelmesi gereken iddia sahibi karşı bir çağrıyı da bulamadık. Tartışmalar sırasında hiç de siyasi olmayan sözlerle de karşılaştık ve sorumluluğumuzu yerine getirerek bunun karşısında durduk. Söz ve Eylem adına dile getirilen sözlerde devrimci bir siyasi iddiaya rastlamadık. Zira böyle bir iddia, bir çağrıyla bu etkinliğe katılan bizlerin çağrısını mahkum etmeyi ve karşı bir çağrı yükseltmeyi gerektirirdi.

Beşiktaş’tan Komünistler