“Tek Adam Rejimi” Hurafesi başlıklı Haziran ayı söyleşimizi gerçekleştirdik. Türkiye’de tek adam rejimlerinin varlığı, bunun hurafe oluşu üzerine konuştuk. Söyleşide, önce CHP ve çevresinde sonra solun geneline yayılan bu tek adam rejimi hurafesi üzerinde durduk. Bunun neden uydurulduğunu ve neyi kastettiğini anlamak lazımdır. Esasen bu CHP’nin uydurduğu ve kullandığı bu tek adam rejiminin solcuların onların kuyruğuna takılmasına sebep olmasının asıl vurgulanması gereken şey olduğunu aktardık. Bu kavramı kullanmak parlamenter sisteme geri dönelim talebinin işaretidir. Bu kavramın kendisi CHP’nin siyasi çizgisini tarif eder, 12 Eylül rejiminin ana doğrultusuna geri dönelim siyasetidir. Bu bakımdan bu kavramı kullanmak hiçte masum olmadığını vurguladık.
Asıl gerçeği gizlemesinin de bunun ikinci kısmı olduğunu vurguladık. Tayyip Erdoğan’ın kendi kendine getirdiği cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi denilen tuhaf tanımı kaldırıp parlamenter sisteme geri dönme siyasetinin peşinden gitmek anlamına gelir. Bu siyasi çizgiye tabi olmayı getirdiğinin unutulmaması gerektiğini vurguladık. Aslında CHP’nin ve diğer Amerikancı muhalefetin Erdoğan’ı devirmek gibi bir gayretinin olmadığını vurguladık. Sınır ötesi harekatlar, milletvekillerinin düşürülmesi gibi olaylar buna kanıt olarak gösterilebilir. O yüzden CHP’nin yedek lastik, stepne olduğunu vurguladık.
Peki bu hurafe nereden çıktı? Bu tarifi yapanın Devlet Bahçeli olduğunu aktardık. Bunun Tayyip Erdoğan’ın iktidarını sürekli kılmak için bulunmuş bir formül, anayasayı mevcut duruma uydurma kaygısı üzerinden oluşmuş bir anayasa olduğunu vurguladık. Bu durumun, tamamen Tayyip Erdoğan’ın istediği gibi gerçekleşmediğini, MHP’nin ittifakı ve anlaşması devam ettiği müddetçe hüküm sürebilecek bir rejim ortaya çıkmış olduğunu vurguladık. Bugünkü durumun belirleyici unsuru bu sebeple küçük ortaktır. Günlük siyasi her gelişmede, MHP koltuk değneği olarak kullanıldığını belirttik. Bu rejime bir buçuk adam rejimi denebilir belki ama buçuğun kim olduğu tartışmalıdır dedik.
Parlamentodaki durumuna bakarak MHP’yi anlayamayız, Türkeş’in tarifiyle, MHP fikirleri iktidarda, kendisi hapishanede bir partidir dedik. Dolayısıyla önemli olan onlar için devleti tutmaktır, iktidar değildir dedik. Aksine, AKP’nin bir seçim partisi olduğunu, kadro partisi olmadığını vurguladık. Erdoğan’a lazım olan şey tam olarak budur, bu yüzden muhtaçlık ilişkisi sanılanın tam tersi olduğunu aktardık. Soylu’nun istifasının üzerinde durulması gerektiğini, Soylu’ya Erdoğan’ın tüm pis işlerini yaptırdığını söyledik. Bu kavganın Erdoğan-Davutoğlu kavgası gibi senin sözün mü geçiyor benim sözüm mü kavgası olduğunu ancak bu defa tükürdüğünü yalayanın Erdoğan olduğunu vurguladık.
CHP lastiği ben patlatmam diyor, bu yüzden muhalefet bile olamayacağını vurguladık. Amerikancı Muhalefet ile AKP arasındaki ilişkiyi kavramadan işin içinden çıkamayacağımızı vurguladık. Burada asıl problemin, tek adam rejimini gerileteceğiz diyenler olduğunu söyledik. Bu yüzden, yıllardır asıl muhalefet odağı HDP’dir dediğimizi aktardık. CHP’ye HDP’den gidecek her desteğin karşılığıyla geri döneceğini, bu hikâyeyi tekrarlamanın, AKP-MHP ittifakının stepnesine destek vermek demek olduğunu vurguladık.
HDP’nin ana muhalefet rolünü almamasının ana sebebi, HDP’nin etrafında konuşlanan solun siyasi sorumluluk almak istememesi olduğunu, oportünizm ve merkezciliğin buna sebep olduğunu vurguladık. Söyleşiyi sorular ve görüşlerin ardından sonlandırdık.