71-72 Devrimci kopuşu, KöZ’ün arkasında duran militanlar için sürekli gündem de tutulan ve asla küllendirilmesine müsade edilmeyen bir poziyonda yer alır. Yürüttükleri siyasal mücadelede bu kopuşu her daim öne çıkararak, parlamenterizme ve reformizme karşı amansız bir mücadele yürütmek gerekliliği bilinciyle hareket ederler. Tasfiyeciliğin bu topraklarda tamamlanması ile birlikte, örgütsel ya da ideolojik olarak 71-72 devrimci kopuşunun mirasına tek sahip çıkan siyasal akım olarak kendimizi görüyoruz. Bu bilinçle hareket eden komünistler olarak da bulundumuz alanda, 6 Mayıs özeli üzerinden ozalit çalışması yaptık ve bir söyleşi organize ettik. Mahallede cadde üzerinde asmış olduğumuz ozalitlerimizde: “THKO Savaşçıları Kavgamızda Yaşıyor!, Sinanların, Kadirlerin Bayrağı Komünistlerin Elinde!, 71-72 Kopuşunu Proleter Bir Devrimle Taçlandıracağız!, Yaşasın Komünistlerin Birliği!” şiarlarımızı kullandık.
71-72 Devrimci kopuşuna dair yaptığımız tespitlerin hangi temeller üzerinden şekillendiğini ve neden 71-72 devrimci kopuşuna sahip çıkmamız gerektiğini içeren bir söyleşi örgütledik. Söyleşi bu konulara dair yoldaşın sunumuyla başladı. Yoldaşın konuşması şu şekildeydi:

Bugün herkesin ortak bir Deniz anması vardır. Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu da dahil olmak üzere herkes ”Tam Bağımsız Türkiye” söylemini ve masum fikir adamları oldukları söylemlerini öne çıkarır. Şüphesiz egemen sınıfların bu sahiplenişi gerçek muhtevayı silmeye, komünistlerin görevi ise gerçek muhtevanın ön plana çıkmasını sağlamak olmalıdır. Bizim için asıl miras parlamentarizmden, reformizimden kopuştur. Biz legalist TİP’ten, cuntacı Mihri Belli’lerden kopuşu savunuruz. bu kopuş, devrimi ilerici subaylar vasıtasıyla yapmayı düşünen Mihri Belli’lerden de parlementer yollarla gerçekleşecek olan sosyalizm fikrinden de kopuştur. THKO mirasçıları aynı zamanda kendi mirasından da kopmuşlardır. Bu da önemli bir vurgudur; Denizlerin 60’lı yıllardaki mirası devam ettirdiklerini söylemek yanlıştır. Bu ayrım konulmadığı müddetçe, bugün yapılanları meşrulaştırmış oluruz. Öyle olmasaydı Mustafa Suphi’yi İttihat ve Terakki’ci saymamız gerekirdi. 1920’deki TKP’nin kurucusu Mustafa Suphi ile İttihat ve Terakki’nin içindeki Mustafa Suphi bir olarak görülemez. Doğu Perinçlekle aynı dergide yazı yazan İbrahim Kaypakkaya ile, TKP/ML’yi kurarak Kızıl siyasi iktidarları savunan İbrahim Kaypakkaya aynı olabilir mi; Mihri Bellilerle aynı dergide yazan Mahir Çayanla, THKP’yi kurarak, Devrim için savaşmayana sosyalist denmez diyen Mahir aynı olabilir mi? Hiçbirisi, Denizler örneğinde olduğu gibi birlikte anılamaz, bunları reddetmek gerekir. Bizim vurgumuzun temelini ise bu kopuşlar oluşturur.

Peki “THKOnun mirasına tek biz sahip çıkıyoruz!” söylemini neden dile getiriyoruz?
Çünkü Denizlerin, Mahirlerin ve İboların söylemi ve pratiği: Devrim devrimcilerin eseri olacaktır, kitlelerin değil. İşte bu yüzden devrim kitlelerin eseri olacaktır diyen her kimse bu mirasa sahip çıkamaz demekteyiz. Bugün bağımsız komünit bir parti mücadelesi yürütenler bu mirasa sahip çıkabilir.Bu mirasa sahip çıkıyoruz diyenler HDP’nin cenahında veyahut HDK cenahında buluşmuşlardır. Bu memlekette Behice Boranlar’dan dahi daha geri pozisyonda olanlara, koltuk değneği olanlar bu mirasa sahip çıkamaz. Hem TİP geleneğini savunup, devleti, Denizleri neden yakalamıyorsunuz diye eleştiren Behice Boranlara sahip çıkıp hemde THKO ve onun çizgisine sahip çıkılamaz. THKO savaşçılarını, üçbeş çakar almaz tüfekle devrim yapacağını sananlar diyerek, CIA ajanı olarak tarifleyen Hikmet Kıvılcımlıya sahip çıkanlar, aynı zamanda THKO nun mirasına sahip çıkamazlar. Seçimlerde faşizmi gerileteceğiz bahaneleriyle CHP’ye yedeklenen bir cenah bu mirasın da takipçisi hiç olamaz. Bunun izahati de yoktur, olamaz. Biz ilk vurguyu bunu yapamadığınız için, HDP’ye karşı gelemezsiniz ve dolaylı olarak Denizlerin mirasına sahip çıkamazsınız demekteyiz. Kemalizme dair birkaç hususa değinecek olursak: Kemalizmden kopuşta THKO ve TKP/ML’nin bir farkı yoktur. THKO yada TKP/ML söylem düzeyinde yada teorik olarak kemalizmden kopamamışlardır. İbrahim’in bu topraklarda kurtuluş savaşı verildi demesi de, Denizlerin Kemalizm’e övgüler bahsetmesi de bunların göstergesi olabilir. Lakin 71-72 Devrimci kopuşunu gerçekleştiren her üç örgütte pratik ve eylem çizgileriyle Kemalizme karşı bir duruş sergilemişler ve kemalizmin asıl bekçiliğini yaparak tesis eden TC ordusuna karşı namlularını çevirmişlerdir. asıl kopuşda tamda burasıdır. Devleti tüm kurumlarıyla yıkma çizgisi kemalizmden asıl kopuşu temsil eden çizgidir. Peki Kemalizm nedir? Misak-Milli sınırları bölünemez demek Kemalizmdir. Türkiye bölünmez bir bütündür demek Kemalizmdir. Kemalizmin özü de budur. Bu topraklarda Kurtuluş Savaşının bir bölümüne yada tamamına methiyeler dizmek Kemalizmin daniskasıdır. Ermeni, Kürt ve Komünist düşmanı Kuvayı Milliye hareketine en ufaktanda olsa ilericilik addetmek, Kemalizmin alasıdır. Türkiye Cumhuriyeti’ne kuruluşunda itibaren karşı devrimci bir cumhuriyettir. Çünkü anadoluda gerçekleşmiş olan bir devrimi yani Erzincan şurasını boğarak kurulmuştur, demeyen tüm akımlar Kemalizmin bekçiliğini yapan akımlardır. 71-72 kopuşunun ardılları neden bu mirası tamamen ortadan kaldırmışlardır? Şöyle bir muhasabe söz konusudur:
71-72 devrimci kopuşunu gerçekleştiren devrimciler, kitlelerle ilişkilerini zayıf tutmuşlardır, kitleleri örgütlemeden devrim mücadelesine atılmışlardır, bu yüzden de yenilmişlerdir, bugün bu bağı güçlendirmek o yüzdende kitlelere gitmek gerekir demişlerdir. yani devrimin devrimcilerin değil, kitlelerin eseri olacağı ekonomist görüşünü öne çıkararak, kitle kuyrukçuluğu çizgisini hakim kılmışlardır. Biz neyi miras alıyor, neyi almıyoruz?

1)Bu kopuştan önceki mirasları ele almıyoruz.
2)Devrim devrimcilerin eseri olacaktır söylemini vurgulayarak bağımsız örgüt mücadelesi yükseltmeyi miras alıyoruz. Ve o günkü politik atmosferi, komünist bir partiyle taçlandırmamalarını eksiklik olarak nitelendiriyoruz. Bu muhteva bu yüzden başarılı olamamıştır diyoruz. Bugün bu mirasa sahip çıkmak demek bu mirası devrimci bir partiyle taçlandırmaya tekabül eder.

Yoldaşın konuşması bittikten sonra soru- cevap kısmına geçildi. Konuya ilişkin şu sorular soruldu:
-Önceki siyasal faaliyetlerini neden referans kabul etmiyoruz?
-Yusuf Aslan ve Hüseyin İnanlardan neden bahsetmedik?
-Sol hareket Denizler masumdur diyor, bugün neden CHP Denizleri anarken ses çıkarmıyorlar?
-”THKO’nun varlığı kendi mirasından kopuştur” derken neyi kastediyorsunuz?
-Kaypakkaya M.Suphi TKPsine sahip çıkmak derken, nasıl 28 Programını baz alan bir hat çizmiştir?
-Tasfiyecilik süreci tamamlandı derken neyi kastediyoruz?
-Kemalizm nedir, kopuş neyi ifade eder, nasıl olur?

Gelen sorulara yoldaş şu yanıtları verdi:
1- Siyasal olarak bir şeyi referans alıp almamak örgüte bakılarak yapılacak bir eylemdir. Örgütsel bir yapıya bürünmüş olan hattı referans alır ya da eleştitiriz, kişilerle işimiz yoktur. Denizleri, İboları anarken örgütlerine ve bu örgütlerin yaptığı eylemlerdeki bakılır. Örneğin TİP reformist bir harekettir. Bu topraklardaki kızıl çizgi M.suphi ile başlar demekteyiz çünkü komünist bir hareket yaratılmıştır. Ardından bu kızıl ip kopmuştur demekteyiz. sahip çıkarken 71-71 kopuşunun öncesini değil, bu devrimci kopuşu kendisine sahip çıkıyoruz.
2- Neden diğer isimlerden bahsetmedik; bu sorunun şöyle bir önemi var. Denizler gençlik önderleriydi diye bir sav var. Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’la ilgili yoktur. Çünkü bu savın 68 kuşağı ile ilgisi yoktur. Hüseyin İnan THKO demektir. Türkiye devriminin yolu Hüseyin İnan’da vücut bulmuştur. Hiç kimse Sinan Cemgillerin adını anmaz. Onlar THKO’nun önderleriydi, örgüt militanlarıydı. Deniz’i masumlaştırabilirken, Sinan Cemgilleri masumlaştırmadıkları için adını anmazlar. Bu yüzden bizim herkesten çok bunları vurgulamamız gerekir.
3- Bugün bu itirazları da göremeyiz. Mevcut sol CHP’ye yedekliğinden dolayı.
4- Yeni bir atılama geçen herkes bir öncekini sönümlendirmekten başlamalıdır. Kendi miraslarından kopmaları gerekmektedir. Asıl tezatlık, onlar bu mirasları terk ederken herkes koptukları mirasları referans almaktadır. Biz yapılan o eylemleri reddetmiyoruz fakat bir miras olarak alınacak olanın reformist TİP’in içindeki eylemler yada çizgiler değil, bu hattan kopan devrimci çizgiyi almak gerekir diyoruz.
5- Ciddi bir meseledir. Program ve çizgisi 28 programı ile sınırlı kalmış derken Maoizme yüzünü döndüğü için bu programa kaymıştır. Maoizm yüzünü 28 programına döndüğü içindir. İboların ilk çıktığı nokta budur. Kaypakkayanın Mustafa Suphilere dönerek, Şefik Hüsnü ve Kıvılcımlı gibi şafak revizyonistleriyle hesaplaşmak gerekir derken bağlanacağı güzergah elbette Suphilerin TKP’sini göstermektedir. Lakin pratik sürecin içerisinde en yakın örnek olarka kendisine ÇKP çizgisini örnek alması Suphilerin Komünist çizgisiyle buluşmasını engellemiştir.
6- Tasfiyecilik tamamlandıdan kastımız: bugün bu kopuşun çizgisi dahi kalmamıştır. Devlet ve düzeninin hiçbir kurumuyla birlik sağlanmaz, bağımsız devrimci hareket gerekir, devrim devricilerin eseri olacaktır temellerini ele almak gerekir. Bugün bu temellerin hiçbirinin sözde dahi karşılığı kalmadığı için tasfiyecilik tamamlanmıştır demekteyiz.
7- Kemalizm; bugün asıl ayrım çekilecek noktadır. Turnusol kağıdı görevi görmektedir. Bugün devrimci hareketin çoğu Kemalizm faşizmdir demektedir. Lakin bu tespiti ifade eden akımların neredeyse tamamı, Kurtuluş savaşına öyle yada böyle bir ilericilik addetmektedir, kuvayı milliyeye sahip çıkmaktadır, misakı milli sınırlarına ilişkin pek bir itirazları bulunmamaktadır. Kemalizmde öz olarak; Türkiye Cumhuriyeti devletinin savununusudur, Kurtuluş Savaşı’na sahip çıkmaktır, Misak-ı Milli sınırlarını korumaktır. Bugün bunlardan herhangi birisini kabul edenler Kemalist ideolojiden kopamamış olanlardır.

Yoldaş sorulan sorulara yukarıdaki yanıtları da verdikten sonra sohbetimizi sonlandırdık.

Bizler THKO’nun tek mirasçıları olarak bağımsız, komünist bir parti mücadelesi vermeye devam edeceğiz.
THKO’nun mirasını komünist bir partiyle taçlandıracağız.
THKO’nun Bayrağı Komünistlerin Elinde!

1 Mayıs Mahallesi’nden Komünistler