Tüm Bel-Sen İzmir I No’lu Şube Ağustos’ta imzaları atılan ve bir dizi şiddetli tartışmayı beraberinde getiren toplu sözleşme sürecinin ardından olağanüstü genel kurulunu topladı.
2023 yılının sonunda gerçekleşen olağan genel kurul sonrası yürütme heyetinde ikişer üye kazanarak temsil edilen Sendikal Birlik ve Emek Hareketi grupları birlikte hareket ederek bir önceki dönem yürütmedeki belirleyici güç olan ama son genel kurul ile yürütmedeki temsilci sayısı üçe düşen Mücadeleye Devam Kolektifi’ni yürütmedeki faal rolüne son vermişlerdi. Başkanlık, idari sekreterlik, TİS sekreterliği gibi icracı ve imza yetkisine sahip görevler bu iki grubun yürütmede oy çokluğu sağlaması ile kendi aralarında arasında paylaşılmıştı. Yerel seçim ardından CHP’li Cemil Tugay’ın belediye başkanlığı görevine adım atar atmaz izlediği politika toplu sözleşme sürecini kilitlemiş, Tüm Bel-Sen tarafından bu süreç güçlü eylemlerle yanıtlanmaya çalışılmıştı. İki buçuk aylık eylemli sürecin ardından idareden gelen geri adımlar, esaslı bir kazanımı içermese de sunulan teklifler sendika ve üyeleri safında dalgalanmalar yaratmıştı. Nihayetinde gelen teklif bir referandum sandığı konularak belediyedeki kamu emekçilerinin takdirine sunulmuştu. Bu teklif kamu emekçilerinin az bir farkla da olsa çoğunluğu tarafından sandıkta reddedilmiş olmasına rağmen esas olarak şube başkanlığını elinde bulunduran Sendikal Birlik grubunun inisiyatifi ile toplu sözleşme aceleyle imzalanmıştı. Emek Hareketi’nin listesinden yürütmeye giren TİS Sekreteri de kendi ifadesi ile baskı altında ve yalnız kalmış ve bağlı bulunduğu Emek Hareketi’nin itirazlarına rağmen TİS’e imza atmıştı. Mücadeleye Devam Kolektifi’nin yürütme üyeleri TİS’te doğrudan imzaları olmamasına rağmen bu süreçte ortaya koymaları gereken itirazı koyamamış, sürecin nesnesi haline gelmiş ve TİS’in tartışmalı ve üye tabanında huzursuzluk yaratacak biçimde imzalanmasına seyirci kalmışlardı.
Tüm bu tartışmalı süreç toplu sözleşme sonrasında sendika yürütmesini işler ve bütünlüklü bir yapı olmaktan çıkarmıştı. Olağan genel kurul sonrası birbirlerine imza yetkisi verecek şekilde bir çeşit ittifak kurarak birlikte hareket eden iki grup yani Sendikal Birlik ve Emek Hareketi birbirlerini ağır bir biçimde suçlamış, yürütme heyetinde sahip oldukları icracı ve belirleyici koltuklara birbirlerini bizzat kendileri oturtmamış gibi faturayı karşısındakine çıkartan ve kendi sorumluluğunu gizleyen bir tartışma yürütmüşlerdi. Bu aşamada Mücadeleye Devam Kolektifi ayrıksı bir sendikal tutum izleyerek süreci kendi bünyesinde masaya yatırıp, sürece dair kendi eksikliklerini ve yanlışlarını gizlemeden bir muhasebe yapma basireti gösterdi. Bu muhasebe girişimi Mücadeleye Devam Kolektifi’nin önce desteğini aldığı delegelerden başlayarak tüm delege yapısına, temas halinde bulunduğu kesimlerden seslenebildiği en geniş üye yapısına uzanan yazılı bir özeleştiri vermesi ile neticelendi. Mücadeleye Devam Kolektifi’nin faaliyetçileri, KESK bünyesindeki tartışmalarda ve mevcut sendikal gruplarda görmeye pek alışık olmadığımız sahici bir özeleştiri metniyle desteğini aldıkları yahut alamadıkları kesimlerin karşısına çıkma cesaretini ve verilen mücadeleden ders çıkarma gayretini gösterdiler.
Bu tartışmalar esnasında Emek Hareketi’nin bu süreçteki tartışmalara müdahale edebilmek için bulduğu formül ise sendikayı olağanüstü genel kurula götürme girişimi oldu. Nitekim yeterli delege imzasına ulaşan Emek Hareketi’nin gayretiyle olağanüstü genel kurul 20 Kasım Çarşamba günü gerçekleştirildi.
Olağanüstü genel kurulda tartışmalar Türkiye’de sınıf mücadelelerinin gündemlerinden ziyade toplu sözleşme süreci üzerinde yoğunlaştı. Sınıf sendikacılığı iddiasıyla hareket eden ve olağanüstü genel kurulu hedefleyerek bu hedefine ulaşan Emek Hareketi işçi sınıfının bütünü, onların gündemleri ve Tüm Bel-Sen üyelerinin bu gündemlerle nasıl bağ kuracağından ziyade İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde gerçekleşen toplu sözleşme sürecinde ve buna ilişkin referandumda izlediği tutumu öne çıkaran çerçevede konuşmalarla kürsüdeydi. Demokratik Sendikal Birlik adına yapılan konuşmalar ise daha çok toplu sözleşme sürecinde izlenen pratiği savunan, suçlamalara yanıt veren bir tondaydı. Mücadeleye Devam Kolektifi adına yapılan konuşmalar ise yerel yönetim emekçilerini doğrudan ilgilendiren kayyımlar sorununu, Türkiye’deki emekçilerin demokratik hak ve özgürlükler mücadelesinin gündemlerini, kadın emekçilerin sorunlarını pas geçmeyen, esas olarak hükümete karşı bir mücadeleyi öne çıkaran, düzen muhalefetinden bağımsız bir emekçi hattına dair vurgular taşıması ile daha politik bir düzeyi tutturmayı başardı. Toplu sözleşme sürecine dair çıkarılan dersler ve verilen özeleştiri kürsüden de Mücadeleye Devam adına yapılan konuşmalarda vurgulandı. CHP’li idarenin sarı sendikalar lehine olası bir yetki gaspı girişimine karşı mücadele çağrısı ve genel bir memnuniyetsizlik yaratan toplu sözleşmenin enflasyon farkı talepleri ile ilerletilmesine dair mücadele çağrıları da Mücadeleye Devam Kolektifi adına yapılan konuşmalarda öne çıktı.
Konuşmalar esnasında seçimlerde kendi listeleri ile yer alan her üç sendikal yapı da kendi görüşlerini ifade ettikleri bildirileri delegelere dağıttılar. Yer yer gerilimli geçse de genel olarak bir dizi tartışmanın anlamlı bir biçimde yürütülmesinin başarıldığı olağanüstü genel kurulda, konuşmaların sonlanmasının ardından seçimlere gidildi.
Sandıkta 278 delegeden 254’ü oy kullandı. 5 geçersiz, 2 de boş oy çıkan sandıkta Mücadeleye Devam Kolektifi 126, Emek Hareketi 70, Demokratik Sendikal Birlik ise 51 delegenin oyunu aldı. Bu sonuçlara göre Mücadeleye Devam Kolektifi yürütmede dört, Emek Hareketi iki, Demokratik Sendikal Birlik ise tek üyeyle temsil hakkı buldu. Olağanüstü genel kurulla birlikte yürütme bileşimi Mücadeleye Devam Kolektifi lehine değişmiş oldu. Olağanüstü genel kurulu isteyenler kendileri açısından tabloyu değiştirememiş olsalar bile I No’lu Şube’de daha bütünlüklü, karar alıp uygulayabilecek ve daha güçlü bir mücadele azmi taşıyan bir bileşimin ortaya çıkmasına vesile olmuş oldular.
Mücadeleye Devam Kolektifi bu süreçte, bir olağanüstü genel kurul hazırlığından bağımsız, böyle bir girişimden hayli önce çıkardığı muhasebenin yarattığı avantajla hareket etti. Temas ettiği kesimlere bir özeleştiri verme olgunluğu göstermesinin yarattığı güvenle delege yapısının önemli çoğunluğunun desteğine sahip bir taban örgütlenmesi olduğunu yeniden kanıtladı. Mücadeleye Devam Kolektifi’nin karşısında, daha belirleyici bir konumda olacağı Tüm Bel-Sen’in en büyük şubelerinden biri olan 1 No’lu şubenin hayli yoğun mücadele gündemleri duruyor. Metinlerinde ve sürece dair çıkardıkları dersler ışığında bu mücadelenin yükünü omuzlama görevi, söylediğini yapma yaptığını söyleme vazifesi yeniden Mücadeleye Devam Kolektifi’nin omuzlarındadır. Sınıfın herhangi bir kesiminin değil bütününün çıkarlarını hesap ederek, kendi bulunduğu alanda seslendiği geniş emekçi kesimleri AKP-MHP hükümetinin ekonomik istikrar programları adı altındaki saldırı programlarına, CHP’li yerel iktidarın hükümeti aratmayan hak gasplarına ve sarı sendikaların emekçileri bölme girişimlerine karşı harekete geçirme görevi Mücadeleye Devam Kolektifi’nin önündedir.
Köz’ün arkasında duran komünistler olarak harcında emeğimiz olan bu taban örgütlenmesinin bu hüviyetini koruması ve güçlendirmesi için sorumluluk almaya; yukarıda işaret ettiğimiz görevlerin altından kalkabilmesi için gücümüz oranında desteklemeye, gerek Tüm Bel-Sen’de gerek Mücadeleye Devam Kolektifi’nde örgütlü hareket etmeye çalışan kamu emekçilerinin sınıf mücadelesinin diri, faal, devrimci arayışlara açık, politik bir öznesi olma çabalarının destekçisi ve takipçisi olmaya devam edeceğiz.
ÖZGÜRLÜK SAVAŞAN İŞÇİLERLE GELECEK!
İzmir’den Komünistler