Tüm Bel-Sen İzmir şubeleri 27 Nisan Pazar günü bir piknik gerçekleştirerek farklı şubelerden ve iş yerlerinden üyelerini ve ailelerini buluşturdu. Uzun yıllardan beri bir ihtiyaç olarak tarif edilen bu etkinlik geniş bir katılım ve iyi bir organizasyonla gerçekleştirildi. Ortak bir kahvaltı organizasyonun dışında pikniğe gelen çocukları da hesap eden pek çok farklı etkinlik olması çocuklu aileler açısından olumluluktu.

Piknikte KESK’in önceki dönem eş genel başkanlarından aynı zamanda KHK’yla ihraç edilen akademisyenlerden Aysun Gezen’in konuşmacı, Tüm Bel-Sen’li ihraç emekçilerden Uğur Tepe’nin de kolaylaştırıcı olduğu bir söyleşi gerçekleştirildi. Bu söyleşide Aysun Gezen Türkiye’de ve dünyadaki siyasal gelişmeler etrafında “yeni faşist hareketler” ve “yükselen faşizm” kavramlarıyla çerçeve çizdiği bir konuşma yaptı. AKP iktidarı ile dünya çapında benzerleri arasında kıyaslamalarda bulundu. 19 Mart sonrasında sokağın hatırlanılmasının önemine değindi. Söyleşi sonrasında Mart eylemleri akabinde gerçekleştirilen boykot eylemlerine yaklaşımların tartışıldığı bir forum da gerçekleştirildi. Boykot eylemlerinin nasıl devam etmesi, nerede eksik kalındığı konularında çok sayıda söz alan arkadaş oldu. Konuşan kimi arkadaşlar tüketim kooperatiflerinin bir yöntem olabileceğini vurguladı.

Hem söyleşi hem forum kısmında söz alarak kısaca şu görüşleri dile getirdik:
“Bugün 1 Mayıs’a yaklaşırken kendimizi daha güçlü hissediyoruz. Bize seçmen rolünü uygun görenlere milyonlarca insan sokağa çıkarak, üstelik ‘Kurtuluş Sokakta, Sandıkta Değil!’ diyerek bir yanıt verdi. Biz de bu yanıttan öğrenmeliyiz. İzmir’deki yerel yönetim emekçileri için artık kayyımlar uzak değil yakın bir tehdit. O zaman biz sadece toplu sözleşmeleri hesap eden bir mücadele yürütemeyiz. Kayyım tehditlerini bertaraf etmek için de toplu sözleşmelerimize sahip çıkmak için de hükümetin karşısına dikilen, burjuva partilerinden bağımsız bir emekçi mücadelesinin başını çekmeliyiz. Demokrasi müsameresinin figüranı değil, demokrasi savaşının, sınıf savaşımının öncüsü olmalıyız. Bu bakımdan tüm siyasi tutsaklara özgürlük istemek de bizim işimizdir, sınıfın farklı kesimleri ile buluşmak da. Boykotların bir kitle mobilizasyonu sağladığı doğrudur. İnsanları harekete geçirip örgütlediği doğrudur. Ama aslında ilk boykot edilmesi gereken burjuva siyasetinin tüm kurumları ve türevleridir. Erdoğan seçim kaybetmiyor değil, seçimle gitmiyor. Bu on yıllık süreç bunu gösterdi ise bizim kendi göbeğimizi kesmemiz, düzen siyasetinden bağımsız bir biçimde, demokrasi için hükümetin karşısına bir emekçi seferberliği ile dikilmemiz icap eder.”

İki yüzü aşkın katılımcının olduğu piknik, katılan emekçilerin son derece memnun kaldığı, katılanların maneviyatını yükselten, gelecek yıllarda da sürekliliğinin sağlanması konusunda katılan herkesin hemfikir olduğu bir etkinlikti.

Piknikte sendikanın kadın komisyonunun organize ettiği bir döviz atölyesi de yapıldı. Piknik yine bir belediye emekçisi ve Genel-İş üyesi Öznur Korkmaz’ın türküleriyle ve şube yürütme üyelerinin 1 Mayıs çağrılarıyla son buldu.

Yaşasın Eylemli Sınıf Dayanışması!

İzmir’den Komünistler