16. Karaburun Kongresi’nde gerçekleşen “Türkiye’de seçimler: Sosyalist seçenekler ve mücadele” konulu oturumuna Çağdaş Yazıcı, Hakan Dilmaç, Mert Büyükkarabacak, Kezban Konukçu ve Erkin Başer konuşmacı olarak katıldı.

Oturumda Kaldıraç adına söz alan Hakan Dilmaç kapitalist bir kriz döneminde olduğumuzu, krizin savaşla çözülmesinin olası olduğunu, bu bunalıma karşı emekçilerin ve ezilenlerin ortak mücadele vermesi gerektiğini ifade etti. Dünyada yaygınlaşan isyanlardan söz eden Kaldıraç temsilcisi, Türkiye’de de isyanların görüldüğünü, buna karşı koyan saray rejimini ise çökmekte olan devletin yeniden organize olma çabası olarak değerlendirdiklerini belirtti. Krizin Türkiye’de de var olduğunu belirten Dilmaç, ne AKP iktidarının iktidarı kaybetmesi ile ne de güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçilmesi ile bu krize Türkiye’de bir son verilemeyeceğini vurguladı. Hiçbir durumda devrimcilerin seçimlere bel bağlamayacağını belirten Kaldıraç temsilcisi, kurmayı planladıkları Birleşik Emek Cephesi ile söz konusu krize karşı geniş bir emekçi-ezilen hattı örmeyi hedeflediklerini belirtti.

İkinci olarak söz alan Mert Büyükkarabacak, Türkiye’de faşizmin konsolide olmakta olduğunu savlayarak buna karşı mücadele etmek gerektiğini, büyümekte olan iktisadi krizin tek başına muktedirleri alaşağı etmeye yetmeyeceğini belirtti. İşçi sınıfının direnişini Kürt halkının direnişi ile bir araya getirmek gerektiğine dikkat çeken konuşmacı, işçi sınıfının konsolide olamamasının sosyalistlerin birlikte hareket etmemesi ile bağlantılı olduğunu söyledi. Büyükkarabacak daha sonra Türkiye’deki sınıfların yapısına ilişkin kimi tespitler dile getirdi.

Ardından Kezban Konukçu Türkiye’de, dünyadakine benzer bir şekilde çok büyük bir güvencesiz emekçi kesimi olduğuna, bunların sigortalılık dahil en temel haklardan yoksunluğuna dikkat çekerek bu kesimlerin sendikalı olabilmesinin önemine ve gereğine vurgu yaptık. Bu amaçla klasik sendikalaşma yöntemlerine alternatif geliştirdikleri sendikalaşma modellerinden söz eden Konukçu, sokak sendikası ve kurye örgütlenmesi modellerinden söz etti. Konukçu ayrıca sınıfın değişen yapısının arkasında kalmamak gerektiğini savladı.

Konuşmasında Köz’ün görüşlerini aktaracağını belirten Çağdaş Yazıcı, sayısını bilmekte zorlanacağımız çoklukta ayaklanmaların gerçekleşmekte olduğu günümüzde, bu isyanların ne yazık ki proleter devrimlerle taçlanmadığını, benzer bir durumun rejim krizinden geçmekte olan Türkiye ve Kürdistan coğrafyası için de geçerli olduğunu belirtti. Yaşadığımız coğrafyada devrim mayasının eskiden olduğu gibi güçlü bir şekilde olduğunu dile getiren yoldaş, Kobane ayaklanması, Gezi ayaklanması, şehir savaşları gibi birçok isyanın buna örnek olarak gösterilebileceğini, bu ayaklanmaları yönlendirmek ve desteklemek hedefi taşıyan devrimcilerin yaklaşan seçimlerde de bu hedefe uygun tutum almaları gerektiğini vurguladı. Marx ve Engels’e Komünistler Birliği tarafından hazırlatılan Manifesto’daki seçim ve seçimlerde burjuvazi ile asla birlikte hareket etmeme vurgusuna göndermede bulunan yoldaş, yaklaşan seçimlerde üçüncü bir cephe açma söyleminin de bu nedenle hatalı olduğunu, mevcut parçalı burjuvazi cephesine karşı proletaryayı temsil edecek bir güç oluşturmanın devrimcilere de bağlı olduğunu ifade etti. Kürdistan’dan Kıbrıs’a, emekçilerin ezilmesinden Sivas ve 19 Aralık katliamlarına hep ortak bir çizgide buluşagelen burjuvazi temsilcilerinin birini diğerine yeğ tutmanın devrimcilerin işi olmadığını ifade eden yoldaş, Köz’ün arkasında duran komünistlerin HDP’yi merkeze alacak bağımsız bir seçeneğin örgütlenmesini önerdiklerini, HDP’nin böyle bir seçeneği yeğlememesi durumunda da devrimcilerin önündeki tek seçeneğin bağımsız bir hat izlemek olacağını ifade etti.

Yazıcı’nın ardından söz alan Barış Akademisyeni Erkin Başer ulusalcı sapmaya teşne CHP’nin devrimciler ve sosyalistler için bir seçenek olamayacağını, sosyalist hareketin enternasyonalist olması gerektiğini, bunun için de sosyalist bir demokrasiyi savunmanın elzem olduğunu belirtti. Ulusların özgürlüğü için mücadele verenlerin ekoloji hareketi ve kadınların özgürlüğü için mücadele edenlerle birlikte hareket ederek mevcut iktidara karşı savaşmak gereğine dikkat çekti.

Daha sonra dinleyicilerin soruları ve yorumları alındı. Söz alan bir dinleyici Başer’in ’68 hareketini olumsuz anlamda eleştirmesine katılmadığını belirterek, söz konusu hareketin edimlerine göndermede bulundu. Bir başka dinleyici burjuvazi içinde muhalif cepheler olacağının mı varsayıldığını sordu. Söz alan bir dinleyici ise Kaldıraç temsilcisine kurmayı hedefledikleri birleşik emek cephesinin veçhesinin nasıl olacağını sordu. Söz alan bir yoldaş Kaldıraç temsilcisinin “komünizmin şafağı”ndan söz etmesine göndermede bulunarak, bu şafağın öncesindeki gereklilik olan proletarya diktatörlüğünü nasıl öngördüğünü sordu, Konukçu’ya ise sendikal hareketlerin 15-16 Haziran’daki bozguncu rolüne dikkat çekerek yeni sendikalaşma faaliyetlerinde böylesi bir durumun nasıl önüne geçilebileceği sorusunu yöneltti. Daha sonra söz alan bir dinleyici, Sivas katliamında yaşananlara göndermede bulunarak emekçilerin, halkın göstere göstere gelen bu katliamda güvendikleri CHP’lilerin tutumu nedeniyle zarar gördüklerini, benzer durumlarda kime nasıl güvenebileceklerini sordu. Söz alan bir başka yoldaş ise genel olarak seçimleri ve  Erdoğan karşıtlığını dile getirmekten imtina eden konuşmacıların bu tutumlarının utangaç bir Millet İttifakı yandaşlığına çıktığını düşündüğünü belirtti, konuşmacıların seçimlere ilişkin net tutum almamalarının nedenini sordu. Daha sonra söz alan bir başka yoldaş Dilmaç’ın söz ettiği cephenin seçimlerin iki turunda da burjuvazi ittifaklarına oy vermeyeceğini taahhüt edip etmeyeceğini sordu. Söz alan bir başka arkadaş ise devrimcilerin kendi kendilerini geriye düşürmekte olduklarını belirterek bu etkisizliği azaltmanın yollarını bulmak gerektiğini dile getirdi. Söz alan bir iki dinleyici de yaklaşan seçimlerde CHP’ye soldan baskı yapılarak Cumhur İttifakı’na karşı başarılı olması için destek verilmesi gerektiğini savladı.

Dile getirilen dinleyici görüşlerinin ardından söz tekrar konuşmacılara verildi. Söz alan Mert Büyükkarabacak (SODAP’ı kast ederek) HDP bileşeni olduklarını, bu bağlamda Emek ve Özgürlük Bloku’nu desteklemeyi anlamlı bulduklarını belirtti. HDP içinde de bir sınıf ve hegemonya mücadelesinin sürmekte olduğunu vurguladı. Konuşmacı ayrıca işçi sınıfının bağımsız bir politik hareket oluşturabilmesi için de sosyalistlerin bir araya gelmesinin önemli olduğunu ifade etti.

Daha sonra söz alan Kaldıraç temsilcisi bir yoldaşımızın sorduğu komünizme geçiş sorusuna proletarya diktatörülüğü vurgusu yapmaksızın genel bir ifade kullandığını belirterek yanıt verdi. Kurulacak cephenin seçim konusundaki tavrını bilemeyeceğini, zaten seçimlerin yapılıp yapılmayacağının da henüz belli olmadığını belirtti.

Daha sonra söz alan Köz adına konuşan yoldaş, her yerde sürmekte olan ayaklanmalara devrimcilerin bir parti kurarak ve her yerde kurulacak devrimci partileri bir çatı altında toplayacak bir enternasyonal örgütleyerek mukabele etmesi gerekeceğini, solun güçlü olduğu bir dönemde olduğumuzu ama devrimcilerin güçlenmesi için burjuvazinin herhangi bir kanadına yedeklenmemenin elzem olduğunu vurguladı. 7 Haziran seçim yenilgisini kabul etmemek için içsavaş çıkartanların yaklaşan seçimlerde benzer bir tutum takınmayacaklarını kimsenin garanti edemeyeceğini ifade eden yoldaş, 19 Aralık katliamında, Roboski’de Dersim’de Kıbrıs’ta, Kürdistan’da yapılan her türlü zulme alkış tutanlarla birlikte davranmanın siyasi gerçekliğe ve bağımsız bir siyaset oluşturma ilkesine uymayacağını belirterek Köz’ün arkasında duran komünistlerin tıpkı ’71 kopuşunu gerçekleştirenler gibi parlamentarist siyaseti reddeden, devrimi hedefleyen bir çizgide yürümeye devam edeceklerini, aynı nedenle seçimlerde bağımsız bir devrimci tutum takınacaklarını yineledi.

Yoldaşın ardından söz alan Erkin Başer, Emek ve Özgürlük Bloku’nu destekleyeceklerini, bu bağlamda Kılıçdaroğlu ya da herhangi birinin bloğun destekleyeceği bir durumda iktidara gelmesinin kendileri açısından önemli olmadığını, sosyalist bir ideale giden yolda geçmişte yapılan hataların yinelenmeyeceğini ileri sürdü. Daha sonra söz alan Kezban Konukçu ise seçimleri bu kadar gündeme getirmeyi doğru bulmadığını belirtti. Yeni sendikaların geçmişten dersler çıkardıklarını bu nedenle geçmişteki hataları özyönetimle tekrarlamayabileceklerini savladı. Konukçu ayrıca içinde bulunduğumuz krizin “tek yol devrim” demekle çözülemeyeceğini söyledi.

Genel olarak parlamentarist siyasete karşı durmanın gereğini dile getirip bu bağlamda burjuvaziye hiçbir şekilde destek vermemek gerektiğini belirten Köz konuşmacısı ile diğer konuşmacıların iki ayrı kutupta yer aldığı etkinlik komünistler açısından verimli ve iyi geçti.