Dünya çapındaki iktisadi ve siyasi bunalım emekçilerin farklı coğrafyalardaki başkaldırılarıyla genişleyip derinleşirken, siyasi bunalımın en yoğun yaşandığı Türkiye uzunca bir süredir seçim sathı mailine girdi. Bir bütün olarak sol ise Türkiye tarihinin hiçbir döneminde bugünkü kadar büyük bir toplumsal ve siyasal güce sahip olmadı. Solun bugünkü meclis temsiliyetinin tabanı daha önce görülmemiş oranda yaygın ve önceki dönemlerle karşılaştırılamayacak denli güçlü. Bugün sol, hükümetin ve burjuva muhalefetinin akıbetini belirleyecek yaşamsal bir güce ve etkiye sahip.

Bugün Türkiye siyasetinin merkezine oturmuş Cumhurbaşkanlığı seçimine dair net bir pozisyon belirlemeden yapılan sokak hatta halk iktidarı/devrim vurgusu Millet İttifakı’na örtük bir destek sunmanın ötesine geçemez. Devrimci bir hareketi büyütmek isteyenlerin önce hiçbir koşulda düzen partilerini desteklemeyeceklerini, destekleyenlerle ortak bir zeminde durmayacaklarını açıklayacak siyasi cesareti göstermesi gerekir. Emekçilerden ve ezilenlerden yana olan güçlerin Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin başından sonuna kadar bağımsız bir tutum takınması, içinde bulunduğumuz siyasi baskı, şovenizm ve sefalet cenderesini parçalamanın olmazsa olmaz koşuludur.

Bu nedenle seçimlerde bağımsız ve devrimci bir ittifakın kendini öncelikle muhtelif toplumsal, siyasal konulardaki görüş ve talepleriyle değil Cumhurbaşkanlığı seçimindeki net ve bağımsız konumuyla ayırt etmesi gereklidir. Cumhurbaşkanlığı seçiminin belirli bir aşamasında muhtelif mazeretlerle burjuvazinin bir kesimiyle işbirliği yapan, Millet İttifakı’nı açık ya da örtük bir şekilde desteklemeye kapı aralayan girişimler hangi devrimci iddiada bulunursa bulunsunlar emekçilerin ve ezilenlerin bağımsız devrimci hareketini büyütemezler.

Millet İttifakı’nın bütün gayretinin HDP’nin kendi bağımsız kimlik ve iddialarıyla yahut kendi kimliğinin damgasını vurduğu bir ittifakla seçime girmesini engelleme yolunda olduğu koşullarda bağımsız bir emekçi hareketini yaratmanın ön koşullarından biri iç savaşın hedefi haline gelmiş HDP’nin kimliğini ve ağırlığını öne çıkaran, ve peşinen hiçbir koşulda hiçbir burjuva kampa destek sunmayacağını ilan eden bir ittifakla seçime katılmaktır. HDP’yi gölgeleyerek dışlamaya yahut bir ittifaka dahil etmeye çalışan tüm girişimler Millet İttifakı’nın hizmetindedir. İkinci turda hiçbir koşulda burjuva adayları desteklemeyeceğini iddia etmeden, Cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci turuna katılmak Millet İttifakı’nı rahatlatmanın başka bir yoludur ve bir danışıklı dövüş olmanın ötesine geçemez. Zira HDP’nin, ikinci turdaki tutumuna dair bir beyanda bulunmadan, Cumhurbaşkanlığı seçimine katılmak, Millet İttifakı’nın “HDP ile hiçbir ortaklığımız yok” yalanına inandırıcılık katmanın ötesinde bir sonucu olamaz.

Tam da bu nedenle KöZ’ün arkasında duran komünistler içinden geçtiğimiz süreçte bağımsız cephe ve ittifak çağrısında bulunan tüm güçleri HDP’yi bu ittifakın merkezine oturtmaya ve daha baştan seçim sürecinde hiçbir burjuva adaya oy vermeyeceğini ilan etmeye çağırdı. HDP’yi dışlamaya, sessizleştirmeye, görünmez kılmaya yönelik tüm girişimler Millet İttifakı’nın dümen suyunda giden ve bu nedenle teşhir edilmesi gereken tasfiyeci projeler olarak kabul edilmelidir. Görünen odur ki HDP de dahil solun büyük bir kısmı HDP’nin merkezinde olduğu bir ittifaktan uzaktır. Bugün HDP şu ya da bu demokrasi bloğunun/emek cephesinin içinde yer alsa dahi bu 2007 Bin Umut Adayları bloğunda ya da 2011’deki Emek Demokrasi Özgürlük bloğunda olduğu gibi olmayacaktır. HDP ve onunla birlikte hareket eden akımların gündeminde ikinci tura kalan burjuva kamplara destek vermeyi reddetmek yoktur. İkinci turda ne yapılacağı besbelli olduğu için tartışılan birinci turda aday çıkarma yahut çıkarmama konusu olmuştur.

HDP’nin tutumu tüm sola Millet İttifakı’na desteği dayatmaktadır. Solun ezici çoğunluğu ise bu tutumun gönüllü destekçisi olabilir. Şu ya da bu siyasetin ya da ittifakın bağımsız bir kimlikle milletvekili seçimlerine katılması ise esas olarak “meclise sosyalistleri sokacağız” vurgusuyla yapılsa dahi Cumhurbaşkanlığı seçimindeki uzlaşmacı tutumu örtbas etmenin ötesine geçmez. Bu türden ittifaklar içerisinde KöZ’ün arkasında duran komünistlerin elbette yeri yoktur. Sadece KöZ’ün değil devrimci iddiası olan hiçbir akımın yeri olmamalıdır.

Hâlbuki Türkiye’nin içerisinde bulunduğu siyasi tablo, Amerikancı muhalefetin ve onun etkisindeki reformist akımların siyasetsizliği ve eylemsizliği ile emekçi yığınların artan özgüveni ve siyasi ihtiyaçları arasındaki gerilim, Cumhurbaşkanlığı seçiminde önemli bir fırsat sunmaktadır. Devrimci güçler Cumhurbaşkanlığı seçiminde bağımsız temelde hareket ettiklerinde, tarihe not düşmenin ötesine geçebilirler, liberal kuşatmayı yararak bağımsız bir odak oluşturma imkânını yakalayabilirler.

KöZ’ün Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin tutumu öteden beri nettir: Erdoğan parlamenter yollardan değil, bir devrim sonucunda süpürülebilir. Erdoğan’ı süpürecek bir halk hareketi yaratmanın önündeki en büyük engel de parlamentarist çizgidir. Politik mücadelenin en etkin şekilde yürütülebilmesi için her iki gerici ittifakı da açıktan karşısına alan ve hiçbir turda bu ittifakların adaylarına oy vermeme çağrısını yükseltecek bir adayı desteklemek gerekir. Bu nedenle tüm sol akımlara bu kriteri öne çıkaran bir aday çıkarmayı ve bu adayın çalışmasını birlikte yürütmeyi öneriyoruz. Bu öneri karşısında alınacak tutum kimin burjuva ittifakları doğrudan karşısına alan, kimin ise açıktan ya da dolaylı yollardan Millet İttifakı’nın planlarını bozmayan bir çizgi benimsediğini gösterecektir. KöZ olarak Cumhurbaşkanlığı seçiminde solun ortak bağımsız bir tutum alması için çağrımızı sürdürecek, her türlü parlamenterist tutumu mahkûm eden aktif bir politik faaliyet yürüteceğiz.

Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda tutum almayanlar yahut her iki gerici ittifaka karşı bağımsız bir adayın çalışmasını yürütmekten imtina edenlerin yürütecekleri vekillik çalışmaları her ne içerikte olursa olsun, asıl siyasi meselede inisiyatifi Millet İttifakı’na teslim etmiş oldukları gerçeğini değiştirmeyecektir.

Cumhur İttifakı’na karşı Millet İttifakı’na yedeklenmeden ezilenlere emekçilere sunulacak tek devrimci tutum bağımsız bir adayın desteklenmesi ve her iki turda her iki gerici ittifakın da desteklenmemesi çağrısı yapılmasıdır. Bu tutumu savunmayanlar ya da burjuva ittifakların karşısına çıkan bir adayın arkasında duramayanlar açısından kendi pozisyonlarının “devrimci” izahatı olamaz. KöZ olarak bugüne kadar politik süreçlerde farklı vesilelerle burjuvazinin farklı kliklerine yedeklenmeden, devrim mücadelesini nasıl yükseltmek gerektiğini göstermeye çalıştık. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de aynı kaygıyla devrim mücadelesini büyütmek isteyen tüm sol güçlere her iki turda da düzen ittifaklarına oy vermeme çizgisini savunan ortak bir cumhurbaşkanı adayı çıkarılması ve birlikte bir seçim çalışması yürütülmesi önerimizi sürdürüyoruz.