Yemeksepeti patronlarının teklif ettiği düşük zamma karşılık güvenceli çalışma ve sendikal faaliyeti de içeren bir dizi taleple direnişte olan Yemeksepeti kuryeleri, Nakliyat-İş’in çağrısıyla direnişin 5. gününde Yemeksepeti Genel Merkez önünde farklı illerden katılımla bir araya geldi. KöZ’ün arkasında duran komünistler olarak muhtelif işçi direnişlerine hiçbir zaman kayıtsız kalmadık. Aksine buraları siyaset taşınacak alanlar olarak görmekle birlikte, bu direnişlere imkân ölçüsünde gerçekleştirdiğimiz ziyaretlerin de maksadı; anlamlı olmakla birlikte komünistlerin yetinemeyeceği “dayanışma” vurgularından ibaret olmadı.
Bugün Türkiye’de işçi direnişleri de dâhil olmak üzere ezilen ve emekçilerin kısmi sorunlarına dair gerçekleştirdikleri eylem ve etkinlikleri aynı potada toplayıp devrimle taçlanacak bir kitlesel seferberliğin yolunu döşemeye mahir bir parti bulunmadığı aşikârdır ve KöZ sayfalarında sıklıkla vurgulanmaktadır. Gelgelelim KöZ’ün arkasında duran komünistlerin, yaratmak istediği partinin kuruluş kongresine gidecek yolda temas etmek ve buluşmak gayesiyle hareket ettiği unsurların; bu eylem ve etkinliklerde yer aldığını unutmamak gerekir. KöZ’ün arkasında duranların bu eylemlerin muhtevasının ilericiliği-gericiliğine bakmaksızın buraya devrimci siyaset taşımak yönündeki tutumu da ancak kitlelerin genelinin geri eğilimleri yahut bizzat reformistlerin tasfiyeci akıntısına karşı durabilme iddiasını haiz olanların göğüsleyebileceği, siyasi gerçekleri açıklama sorumluluğuna denk düşer.
KöZ’ün arkasında duran komünistler olarak 5.gününde ziyarette bulunduğumuz Yemeksepeti İşçilerinin direnişinde söz konusu olan ise eylemin muhtevasından çok solun burada işçileri yönlendirmek adına getirdiği siyaset yasağı oldu. “SEFALETİN SORUMLUSU HÜKÜMETİ DÜZENİN İTTİFAKLARI DEĞİL, İŞÇİLERİN KİTLESEL MÜCADELESİ SÜPÜRECEK” yazılı ozalitimizin alanda açılamayacağı ifade edilmekle birlikte, alan dışında ozalitle görüntü alırken dahi müdahaleyle karşılaştık. Burada öne sürülen mazeret ise “işçilerin kendi sesleriyle kendi taleplerini yükseltmesi gerekliliği” idi. Nitekim bize yönelik “burada 5 gündür nasıl devam ediyorsa bugün de öyle olacak” yönündeki tavır da göstermektedir ki Yemeksepeti direnişine bir ölçüde dâhil olan solun siyaset yasağı konusunda bir konsensüsü bulunmaktadır. Oysa “siyaset yasağı”, özü itibarıyla komünist siyasete getirilen bir yasaktır. Zira CHP’nin kendi önlükleriyle alanda çorba dağıtmasına ve bir sonraki buluşmada CHP milletvekilinin konuşma yapmasına, eylemde bayrak olarak yalnızca Türk Bayrağı bulunmasına ses edilmemesine dikkat edilecek olursa söz konusu siyaset yasağının burjuva siyaseti kapsamadığı görülecektir. Esasen siyaset yasağının uygulandığı eylemlerde de bu inisiyatifi alan işçilerin kendisi değil, ekseriyetle tasfiyeci solun kendisi olur. Zira doğal bir tutum olarak işçiler kendilerini ziyarete gelenlere, yanlarında olduklarını gösterenlere yönelik böyle bir yasakçılığa gitmedikleri gibi; “siyaset yasağı” da tasfiyeci solun kendi politik kimliklerini gizleyip sorumluluklarını örtbas etmeleri dışında bir işleve sahip değildir.
“Siyaset yasağının”, “tarafsızlığın” esasen komünist siyasete yasak ve burjuvaziden yana taraf olmak anlamına geldiğini hatırlatmak için, Komünist Enternasyonal 3. Kongresinde alınan «Komünist Enternasyonal ve Kızıl Sendikalar Enternasyonali» karar metninden bir alıntı yapmamız yeterli olacaktır. “Egemen sınıfın emekçi yığınlar arasına sızdırmayı başardığı pek çok burjuva düşüncenin arasında bir de sendikaların tarafsız, siyaset dışı olması ve bütün partilerden uzak durması gerektiği düşüncesi vardır.” “Gerçekte ise, sendikalar hiç bir zaman tarafsız olmamışlardır ve isteseler de olamazlar… Burjuva partileri de bunun farkındadırlar. Ama tıpkı yığınların ebedi hayata inanmasını istediği gibi, burjuvazi sendikaların siyaset dışı olması ve komünist işçi partisine karşı tarafsız olabileceğine de inanılmasını ister. Burjuvazi egemenliğini sürdürebilmek için, …yalnızca din adamı, polis ve generalle yetinemez; ona bir de sendika bürokratı, işçi sendikalarında tarafsızlık siyasal mücadele dışında kalma konusunda vaaz verecek «işçi lideri» lazımdır.
Bugün de mevzubahis 2023 seçimleri olduğunda karnından konuşanların veya açıktan Millet İttifakının adayını destekleyeceğini deklare edenlerin işçi direnişlerinde, ezilen ve emekçilerin hak arama mücadelelerinde getirdikleri siyaset yasağı olsa olsa komünist siyasete yasak ve burjuvazinin siyasetine serbestlik anlamına gelecektir. Komünistlerin diğer işçi partilerinden ayrıldığı nokta olan “kısmi sorunlarda bütünün çıkarlarını savunmak “ için işçilerin kısmi taleplerine dayanışmacı bir vurguyla yaklaşmak değil, ezilen ve emekçilerin genel çıkarının sefaletin sorumlularını düzen ittifaklarından bağımsız süpürmek olduğu gerçeğini açıklayabilmek gerekir. Bu tutumu sergileyemeyenler ve bu eylemleri devrimci siyasetten uzak tutmak isteyenler de bu direnişlerin Amerikancı Millet İttifakının yelkenlerini şişirmesine hizmet ederler.
Komünistlerin bugünkü en acil ihtiyacı da bu tasfiyeciliği alt edecek devrimci komünist bir partinin kurulmasıdır.
Bolşevizm Kazanacak!
Devrim için Devrimci Parti!
Parti için Komünistlerin Birliği!
Kadıköy’den Komünistler