Yenibosna’dan Komünistler olarak 15 Haziran’da DİSK’in düzenlediği mitinge katıldık ve ardından gerçekleştirdiğimiz toplantıda mitingi farklı bağlamlarda değerlendirdik. Bu değerlendirme ile ilgili detaylar daha sonrasında kapsamlı bir yazıyla gazetede yer alacak. Mayıs ayından bu güne kadar Yenibosna’da faaliyetlerde bulunduk ancak bu faaliyetlerin gazeteye aktarımında yetersizliklerimiz olduğu kanısındayız. Bu yetersizliklerin kaynağında aramızdaki irtibat düzeyinde olan kimi başarısızlıkların yattığını söyleyebiliriz. Bu irtibat ve koordinasyon kabiliyetinin komünist bir örgütlenme yapısı için hayati önem taşıdığı vurgusunu yaptık ve bu meselenin iyileştirilmesi üzerine karar aldık. Bu kararı önümüzdeki yazılarda hayata geçirmeden önce geride bıraktığımız mayıs ayında yapılanlardan kısaca söz etmek yerinde olacaktır. 4 Mayısta düzenli olarak gerçekleştireceğimiz söyleşilerin ilkini 15 kişinin katılımıyla Mayısta Yaşam Kooperatifi’nde yaptık, konumuz “Ulusal Sorun”du. Söyleşide ulusların kendi kaderlerini tayin edebilmeleri adına devletleşmelerinin gerektiği ve en basit demokratik kazanım için devrimin şart olduğu belirtildi. Söyleşideki bu vurgular önem verdiğimiz referanslardan 21 Koşul’da da karşılığını buluyor. İkinci söyleşimizi 15 Mayıs tarihinde on beş kişimin katılımıyla düzenledik, bu sefer 21 Koşul üzerine konuştuk. “Komünist Enternasyonal’in 21 Koşul’u yürütülen siyasi pratiğin içeriği alakalı olduğu ve Türkiye’deki solun içerisindeki devrimci fraksiyonları ayrıştıranın 21 Koşul’da dile getirilmiş meselelerden olduğu söylendi. Bu meselelerden ordu içindeki bozguncu çalışmaların komünist fikirlerin yaygınlaştırılması için olan gerekliliğinin altı çizildi ve bugün böyle bir siyasi çalışmayı ya da gündemi benimseyen bir öznenin solda bulunmadığı söylendi. 20 Mayıs’ta yirmi kişinin katılımı ile beraber “Derinleşen Rejim Krizi Gölgesinde Yerel Seçimler ve Sol” başlıklı bir söyleşi daha yaptık. Türkiye’de devlet aygıtının eskisi gibi işlemediği, kurulan TUSİAD-TSK düzenin artık bir çıkmaz içinde olduğu analizleriyle söyleşi başladı. Böyle bir siyasi durum içinde de Erdoğan’ın aslında tasvir edildiği gibi bir diktatör olmadığı belirtildi, CHP’nin kuyruğuna takılmanın açıklamasının ancak Erdoğan’ı çok güçlü bir figür olarak gösterildiğinde yapılabileceği söylendi. Ardından 23 Haziran’da parlamentarist hayallere yer verilmemesi gerektiği bu rejim çıkmazında seçimlerin yenilenmesine razı gelmenin ancak rejimi meşrulaştırmak olduğu vurgulandı.

26 Mayıs tarihinde HDP’li arkadaşların da katılımıyla düzenlediğimiz otuz kişilik iftar yemeğinde 23 Haziran’da doğru olan siyasi tutumun boykot olduğunu tartıştık. 31 Mart seçimlerinde de Erdoğan’ın gerilemediği aynı zamanda da HDP’nin kazanan bir konumda olmadığı bizlerce belirtildi. Aynı zamanda seçimleri Erdoğan’ın gerilemesinde var olan temel bir sebep olarak görmediğimizi bunun olsa olsa bir sonuç olabileceğini söyledik. İstanbul’un İmamoğlu tarafından kazanılması sonrasında solda yapılan Erdoğan geriliyor, tespitlerinin aksine bizim bunu 2009’dan beri söylediğimizi belirttik.

Yenibosna’dan Komünistler