İstanbul’da 26 Eylül 2023 tarihinde Dila Hotel’de 24 akımın katıldığı ve yerel seçimlerde ortak bir tutumun imkanlarının ve rotasının tartışıldığı toplantıya biz de katıldık. Aşağıdaki metni katılan akımlara dağıttık.
Türkiye’de son dokuz yıl içinde dokuz kez sandıklara başvurulması iki şey anlatıyor. Birincisi, Türkiye’de hakim sınıf derin bir siyasi kriz içinde debelenirken krizini seçimler yoluyla çözmeye çalışıyor. Seçimlerse bu krizi hafifletmek şöyle dursun derinleştiriyor. İkincisi düzen siyaseti emekçilere ve ezilenlere yoksulluktan, baskı politikalarından ve savaştan kurtulmanın tek yolu olarak seçimleri gösteriyor, eylem ve mücadeleyi geri plana atmayı şart koşuyor, seçimlerde “kazanma ihtimali olan” düzen muhalefetinin arkasında saf tutmayı dayatıyor.
Yerel seçimlerde, düzen güçlerinden bağımsız bir şekilde harekete geçmekten kaçınmak sadece Türkiye’deki siyasi mücadelenin merkezindeki bu kriz dinamiğini ıskalamakla kalmaz aynı zamanda emekçileri sandığa ve düzen siyasetine mahkûm eder. Dahası yerel seçimler gibi düzenin icazet verdiği bir zeminde dahi kendi politikasında, kendi çözümünde ısrar edemeyenlerin, burjuva muhalefetine zarar vermekten çekinenlerin, iktidara daha esaslı bir şekilde meydan okuyamayacağını görmek zor değildir. Bu nedenle ezilenlerden yana tüm güçler bu seçimlere ortak ve bağımsız bir tutumla katılmalıdır.
Hükümet zordadır. Devletlerarası gerginliği ve savaşı fırsat olarak gören dış politikası duvara tosladı. Fos çıkan büyük devlet olma iddialarının ardından tüm emperyalistlere mecbur ama hiçbirini tatmin edemeyen bir hatta sıkıştı. Türlü cambazlıklarla sürdürdüğü ekonomi politikası derin bir darboğaz içerisinde. Siyasi olaraksa seçim öncesine göre çok daha zayıf bir pozisyonda. Erdoğan seçimleri kazandı ama MHP’ye olan bağımlığı arttı. Genişleyen Cumhur İttifakı ise Yeniden Refahı ve dışarıdan destekçi Hüda-Par’ıyla bir benzemezler koalisyonuna dönüştü. “Müttefikler” daha yerel seçim süreci başlamadan birbirlerini çelmelemeye başladılar.
Düzen muhalefeti daha da zor durumda. Omzunda büyük hayallerin pompalandığı 14/28 Mayıs yenilgisi var, sermayeye göbekten bağlı olduğu için hükümetin saldırı programına itiraz edemiyor. Demokratik hak ve özgürlüklerin kırıntısını dahi savunamıyor, şovenizmin bayraktarlığını yapıyor. Millet İttifakı’nın en büyük ikinci ortağı bloktan çekileceğini açıkladı, CHP ise bir kurultay ve iç hesaplaşma sürecinden çıkamıyor.
Seçim sonrasında yaratılan tüm moral bozucu havaya rağmen emekçiler ve ezilenler ülke siyasetinde önemli bir güç olarak varlığını korudu. Hükümetin bir ucuna kayyımlar, tutuklamalar ve grev yasaklarını diğer ucuna SİHA’ları koyduğu teslim alma siyaseti sonuçsuz kaldı.
Emekçiler gücünü korurken karşımızda yalpalayan ve parçalanmış, kendi içinde bir rekabete gömülmüş bir hükümet ve muhalefet var. Bu hem büyük bir fırsat hem de büyük bir sorumluluk. Hükümetin karşısındaki tek belirleyici güç olma fırsatı. Emekçi ve ezilenlere düzenden bağımsız bir siyasi seçeneği eylemli olarak gösterme sorumluluğu.
Önümüzdeki dönem hükümete karşı, bir odak olmanın ilk adımı yerel seçimlerde düzen muhalefetinden ayrı duran ortak adaylar çıkarmaktır. Aday çıkarmamak düzen muhalefetiyle emekçilerin aynı gemide olduğunu savunanların elini rahatlatır. Farklı adaylar çıkarıp bu adayları ortaklaştıramamak dar grupçu, rekabetçi kaygıları büyük bir siyasi davanın önüne geçirir. Emekçilerin birliği çağrısı inandırıcılığı olmayan bir temenni olarak kalır.
Sol akımlar arasında, yerel yönetim anlayışından demokrasi mücadelesinin nasıl verileceğine uzanan esaslı programatik, politik farklılıklar bulunuyor. Yerel seçimlerdeki eylem birliği için bu farklılıkların ortadan kaldırılmasına elbette gerek yok. Seçimlerde hükümete karşı emekçilerin ortak adaylarını çıkarma kararı, halihazırda bir eylem birliği için zaten en önemli ve anlamlı politik ortaklıktır. Bunun dışında bir programatik ya da politik ortaklığı şart koşmak yerine eylemde birlik ajitasyonda, propagandada özgürlük ilkesine daha sıkı sarılmak gerekir.
Seçime dair temel prensiplerde anlaşan akımların, bu tutumlarını kamuoyuna adayların belli olmasından önce açıklaması aday ve ikbal merkezli burjuva siyasetinin karşısına emekçilerin dava ve ilke merkezli siyasetini çıkarmayı mümkün kılar. Adayların kapalı oturumlarda değil, halk toplantılarında yahut halka açık toplantılarda belirlenmesi bu farklılığı daha da belirginleştirir.
Köz’ün arkasında duran komünistler olarak soldaki tüm güçleri seçimlere düzen partilerinden bağımsız olarak ve ortak adaylarla girmeye davet ediyoruz. Başka bir önkoşul öne sürmeden bu doğrultudaki bir girişimin içinde yer alacağımızı, destekleyicisi olacağımızı şimdiden ilan ediyoruz.
Karşımızda tarihi bir fırsat var. Siyaset sahnesinde, emekçileri hükümetin karşısına bağımsız ve belirleyici bir güç olarak dikebiliriz, dikmeye mecburuz. Gelin onur verici bu sorumluluğu hep birlikte üstlenelim.