İstanbul’da Solun Ortak Aday Çağrısı

İstanbul’da 26 Eylül 2023 tarihinde Dila Hotel’de 24 akımın katıldığı ve yerel seçimlerde ortak bir tutumun imkânlarının ve rotasının tartışıldığı toplantıya katılmış; Köz’ün arkasında duran komünistler olarak soldaki tüm güçleri seçimlere düzen partilerinden bağımsız, ortak adaylarla girmeye davet etmiştik. Başka bir ön koşul öne sürmeden bu doğrultudaki bir girişimin içinde yer alacağımızı, destekleyicisi olacağımızı ilan etmiştik. Ancak 2023 Aralık ayının sonuna gelinmiş olmasına rağmen herhangi bir siyaset İstanbul Büyükşehir Belediyesi için somut bir tutum açıklamamıştı. Birçok il ve ilçede adayların kim olacağı belli olmasına ya da ittifak adayı tartışmaları yapılmasına rağmen İstanbul söz konusu olduğunda bilinçli bir bekleme ve sessizlik hâkimdi.

Yerel seçimlere düzen partilerinden bağımsız olarak tüm sol güçlerin ortak adaylarla girmesi önerisi İstanbul için daha da belirleyiciydi. Zira CHP ile AKP arasındaki çekişmenin en fazla olduğu İstanbul ve Ankara seçimleri, sol açısından bugün 2019 yerel seçimlerine oranla daha büyük bir öneme sahip hâle gelmişti. Dolayısıyla “mevzileri” kaybetmeme kaygısı buralarda sol üzerindeki daha “sorumlu” hareket etme basıncını arttırmıştı. Böyle bir tabloda, hükümete karşı bağımsız bir mücadele verme iddiasında olanların en basit ve ilk işi İstanbul büyükşehir seçiminde aday göstermek olsa gerekti. Zira bu ön koşulu yerine getirmemek niyetten ve türlü gerekçelerden bağımsız olarak düzen muhalefetine zarar vermemek, işler ciddiye binince sahayı CHP’ye bırakmak anlamına gelecekti.

Bu nedenle Köz’ün arkasında duran komünistler olarak Aralık ayının sonunda, bir dizi sol akıma İstanbul büyükşehir seçiminde düzen partilerinden bağımsız tek ve ortak bir aday çıkarmak için bir toplantı çağrısında bulunduk.

Bu çağrımızı otuzdan fazla akıma ilettik: Alınteri, BDSP, DEM Parti, DESOF, Devrimci Hareket, Devrimci Parti, Devrim Hareketi, DİP, DSİP, EHP, EMEP, ESP, Halkevleri, HDK, İDP, İKEP, Kaldıraç, Komün, Mücadele Birliği, Partizan (Yeni Demokrasi), PDD, Partizan (Özgür Gelecek), SEP, SODAP, Sol Parti, SMF, SYKP, TİP, TKH, TKP, TÖP, Odak, YDİ Çağrı, YSP.

Çağrımızın karşılık bulmaması bizim açımızdan bir sürpriz olmadı; zira sola hâkim olan sessizlik bir tesadüf değildi. İster ayrı aday çıkarmayı düşünsünler, ister CHP’ye destek versinler, isterse de boykot yapacak olsunlar tüm akımların genel olarak DEM’in tutumunu bekleme eğiliminde olduğunu biliyorduk.

‘İstanbul’da Emekçinin Tarafındayız’ Kampanyası

2023 Cumhurbaşkanı seçiminde sol akımlarda hâkim olan bilinçli sessizliğin aksine, önümüzdeki yerel seçimlerde birçok yerde birden fazla adayın çıkacağı, bu anlamıyla 2007 yerel seçimlerindeki gibi bir aday enflasyonunun yaşanacağı açıktı. Fakat 9 Şubat’a kadar özellikle düzen güçlerinin hesaplarının düğümleneceği İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçiminde bizden başka somut bir girişimde veya öneride bulunan bir akım yoktu.

Biz de, “Söyledim ve günahlarımdan kurtuldum”, diyenlerden olmadığımız için İstanbul’da ortak bir aday çıkarmak için bir toplantı çağrısında bulunduk. Bu toplantıya hiçbir akım katılmayınca, diğer akımlara önerdiğimiz eylem birliğinin siyasi paydasını “İstanbul’da Emekçinin Tarafındayız” kampanyasıyla tarif ederek İstanbul’da büyükşehir seçim çalışmasını başlattık.

Tunahan Dursun da bu kampanyanın İstanbul Büyükşehir Bağımsız Belediye Başkan adayı oldu. Kendilerini seçimle var eden akımlar açısından anlaşılmaz olsa da Tunahan “Köz’ün adayı” değildi, Köz’ün görüşlerinin propagandasını yapmak için değil, tüm sol akımlara önerdiğimiz 31 Mart’ta düzen partilerinden bağımsız emekçilerin tarafını yaratma sorumluluğunu üstlenmek için aday oldu.

Nitekim “Sözlerimizin, mücadele taleplerimizin arkasındayız, ama emekçiler için önemli olan İstanbul’da düzen partilerinden bağımsız tek ve ortak bir aday olmasıdır.” diyen Tunahan’ın seçim broşüründeki çerçeve, proletarya diktatörlüğü, devrimci parti, tasfiyecilik, Kürdistan sorunu, savaşı içsavaşa çevirmek gibi Köz’ün kendini diğer akımlardan ayırt ettiği başlıklardan değil, emekten ezilenden yana olduğunu söyleyen akımların hiçbirinin, en azından açıkça reddemeyeceği başlıkları ve vurguları içeriyordu. Temel vurgusu emekçilerin ve ezilenlerin en küçük bir kazanımı dahi elde edebilmeleri için bu hükümeti bir emekçi seferberliğiyle süpürmek gerektiği ve bir emekçi seferberliğinin en basit koşulunun İstanbul büyükşehir seçiminde düzen partilerinden bağımsız bir tutum göstermek olduğuydu.

Tunahan’ın “Köz’ün Adayı Olmaması” Komünistlerin Birliği’nin Muhataplarının Kim Olduğu Sorusuyla İlişkilidir 

Tunahan’ın Köz’ün adayı olmaması Tunahan’ın “Közcü” olmaması ilişkili olmadığı gibi “Közcü” değilmiş gibi hareket etmesini de şart koşmadı. Nitekim Tunahan kampanya boyunca Köz’ün arkasında duran bir komünist olduğunu hep ifade etti. Tek bileşeni Köz olan bir kampanyanın, Köz’ün arkasında durduğunu gizlemeyen bir adayın varlığına rağmen Tunahan’ı “Köz’ün adayı” olarak tanıtmamamız “daha fazla oy almaya yönelik” bir kurnazlığın ürünü değildi. Bilakis bizim muhataplarımızın kim olduğunu biliyor olmamızdan kaynaklanıyordu.

Köz, “Bütün Ülkelerin Komünistleri Birleşin!” çağrısını yükseltiyor. Yürüttüğü politik faaliyeti devrimci bir parti disiplini altında yürütmek isteyen örgütlü, yahut bu doğrultuda örgütlenmek isteyen güçlere sesleniyor. Bu kesimleri muhatap alıyor. Besbelli ki bir seçim çalışmasında CHP’ye değil de Tunahan’a yahut başka bir bağımsız adaya oy vermeye davet edilen kitle bu güçler arasında yer almayacaktır. İşçilerin birliğinden önce komünistlerin birliği dediğimize göre, bizim muhatabımızı düzen partilerine oy vermemeye çağrılan kitle değil, düzen partilerine oy vermemeye çağrıda bulunan bir seçim çalışmasını yürütmek isteyen güçlerdir.

O hâlde bizim açımızdan önemli olan seçim bildirgesinde şu ya da bu mücadele talebinin yer alması, şu ya da bu kişinin aday olması değildir. Bizim için önemli olan sınıf uzlaşmasını reddeden güçlerle hükümete karşı mücadelede buluşmaktır, çünkü ancak böyle bir mücadelenin içinde söz konusu kesimlere kendi propagandamızı yapacak kanalları oluşturabileceğimizi biliyoruz. Seçimlerde ilişki ağımızı geliştirmekten bu kanallarını genişletecek eylem birliklerini kurmayı anlıyoruz.

Tunahan seçim döneminde Köz’ün propagandasını yapacak olsaydı, onun Komünist Enternasyonal’in ilk dört kongresini temel alan bir partinin kurulmasının neden en öncelikli görev olduğunu anlatması gerekirdi. Ancak bu saiklerle başlamış bir seçim çalışmasında, diğer sol akımlarla ortaklaşmanın yolunu aramak şöyle dursun, onlarla olan ayrım çizgilerini sürekli kalınlaştırmak icap ederdi. Böyle bir seçim çalışmasında, bu propagandayı hiçbir parti ya da aday ikâme edemeyeceği için, Tunahan’ın adaylığını çekmesi sözkonusu bile olamazdı.

Adaylık süreci boyunca her komünist gibi Tunahan da Komünist Enternasyonal, tasfiyecilik ve devrimci partinin kuruluş kongresi hakkında konuştu, yeri geldiğinde propaganda da yaptı. Ancak Tunahan’ın bu seçim sürecindeki asıl ayırt edici ve bizim öne çıkardığımız yönü, onun bizim diğer sol güçlerle buluşmak için önerdiğimiz eylem birliğini, yani İstanbul’da Emekçinin Tarafındayız kampanyasını, kendi adaylık başvurusuyla somutluyor olmasıydı. Tunahan’ın adaylığı “Gelin hükümete karşı düzen partilerinden bağımsız mücadele edelim! Gelin ortak bir aday çıkarıp onu destekleyelim çağrısıydı!”. Bu nedenle Tunahan, Köz’ün adayı değil, bir eylem birliğinin görünen yüzüydü. Tam da bu nedenle Köz, bulunduğu diğer eylem birliklerinde yürüttüğü çalışma gibi Tunahan’ın çalışmasını da kendi çalışması olarak gördü.

Kampanya Çalışmaları 

Kampanyamız boyunca çeşitli emekçi mahallelerde ve kent merkezlerinde afişlerimizi yaptık, stant açtık, bildirilerimizi dağıttık. Her zaman olduğu gibi eylemlerde, işçi direnişlerinde, adalet nöbetlerinde var olmayı sürdürdük. Ev ve atölye ziyaretleri yaptık. Kampanyamızı destekleyenlerle birlikte toplantı yapıp haftalık takvimimizi belirledik. Demokratik kitle örgütlerini, dernek ve sendikaları ziyaret ettik. Seçim çalışmamız boyunca sermayenin karşısında emekçilerin, NATOcuların karşısında Altıncı Filo’yu denize dökenlerin, “tek millet tek devlet” diyenlerin karşısında Kürtlerin tarafında olduğumuzu haykırdık.

DEM Parti İstanbul’da Aday Çıkarınca

Çalışmalarımızda emekçiler ve ezilenler için önemli olanın bugün İstanbul’da sermaye partilerinden bağımsız tek ve ortak bir adayın varlığı olduğunu vurguluyorduk. 9 Şubat’ta DEM Parti’nin İstanbul adaylarını açıklamasıyla birlikte Tunahan’ın aday olmasını gerektiren koşullar ortadan kalkmış oldu. Zira artık bizim destekleyebileceğimiz bir seçim çalışması vardı. Kendimizi kampanya adayının sözleriyle ve mücadele talepleriyle değil kendi yayınlarımızdaki ajitasyon ve propagandayla ayırt ettiğimiz için, Tunahan da adaylığını geri çekti. Adaylıkta ısrar sadece komünistlerin birliği çağrısının muhataplarını karıştırdığımız için değil aynı zamanda bizi hâlihazırda sola damgasını vuran rekabetçi tablonun bir parçası hâline getireceği için de siyasal çizgimizle çelişen yanlış bir tutum olurdu. 12 Eylül rejimin partileri dışında bir parti bulunmadığı için aday olduğunu açıklayan Dursun , DEM Parti adayı lehine çekildi, Meral Danış Beştaş ve Murat Çepni’yi destekleyeceğini duyurdu. 9 Şubat’a varan süreci yürütenlerin yürütüş biçimi, niyeti ve kaygısı tümüyle kampanyadan farklı olsa da, ve DEM Parti’nin kampanyayla aynı görüş, tutum ve vurguları olmasa da esas olanın 12 Eylülcülerden bağımsız tek bir adayın varlığı olduğunu açıkladı. 10 Şubat’ta yapılan bu açıklamayla birlikte, “İstanbul’da Emekçinin Tarafındayız” kampanyası son buldu. 9 Şubat’ta DEM Parti dışında İstanbul büyükşehir için aday çıkaracağını duyuran başka bir akım yoktu. Ancak ilerleyen haftalarda TKH Ziya İncedere’yi, TKP de Orhan Gökdemir’i İstanbul büyükşehir adayları olarak duyurdular. Eğer TKP ve TKH İstanbul’da bir aday çıkarma konusunda DEM Parti’den daha tereddütlü bir tutum göstermeyip, adaylarını açıklamış olsaydı, seçim bildirgesine uygun olarak, Tunahan o adaylar lehine de adaylıktan çekilecekti. Köz’ün arkasında duran komünistler olarak, 31 Mart seçimlerinin İstanbul ayağında büyükşehir belediye seçimlerinde hangi adayı destekleyeceğimizi, söz konusu kampanyaların politik içeriği ve anlamı değil, bu kampanyaları yürütürken bir ajitasyon ve propaganda özgürlüğünün bulunup bulunmaması belirledi. DEM Parti adayları Meral Danış Beştaş ve Murat Çepni’yi desteklememizde DEM Parti’nin kendi dışındaki akımların onun seçim çalışmasına kendi kimlikleriyle destek vermesini olanak tanıması belirleyici oldu. Benzer biçimde Ankara, Bursa, İzmir’de büyükşehirde hangi adayları destekleyeceğimizi de aynı kaygıyla belirledik. Mevcut seçim kampanyasının bir emekçi seferberliği yaratacağı yanılsamasını yaymadan, İstanbul’da müteahhit adaylardan, burjuva partilerden ayrı aday çıkarmanın böyle bir emekçi seferberliğini yaratmanın önkoşulu olduğunu vurgulayacağız. Bu çalışmayı yürütürken emekçilerin ve ezilenlerin en küçük kazanımı için dahi bu hükümetin bağımsız bir emekçi seferberliğiyle süpürülmesinin şart olduğunu anlatmaya devam edeceğiz.