12 Mayıs Perşembe günü düzenlenen ‘Zamlara ve Yoksulluğa Karşı İşçilerin Birleşik Mücadelesi!’ başlıklı DSİP etkinliğine katıldık. Etkinlik küresel çapta ekonomik kriz tespitini irdeleyerek başladı. Dünya’da ve Türkiye’de ekonomik krizi tetikleyen etmenlerin olmasına rağmen bir büyük bir kriz gerçekliğinden net olarak bahsedilemeyeceğini vurgulayan DSİP konuşmacısı, asıl olarak gelir krizi olduğundan bahsetti. 2 yıl öncesine oranla hanehalkının gelirden %37 pay olduğu öne sürülürken şimdi ise aynı oranın %27 olduğunu vurgulayan DSİP konuşmacısı, emekçilerin gelirlerinden mahrum kaldığını vurguladı. Bu durumun en net biçimde Türkiye’de gerçekleştiğini ifade etti. Buna karşılık dünyada ve Türkiye’de ayaklanmaların da gerçekleştiğini dile getirerek, Sri Lanka örneğini verdikten sonra Türkiye’de de Ocak ayından beri süren işçi ayaklanmalarından bahsetti. DSİP konuşmacısı, özellikle bu eylemlerin sendikalı olmayan iş yerlerinde görüldüğünü dile getirirken, özellikle sendikaların harekete geçilmesini engellediğini vurguladı.
1 Mayıs’ta da bu sendikaların kendilerini gösterdiği, sendikal bürokrasinin ağırlığını koyduğu bir 1 Mayıs’ta Ukrayna-Rusya savaşına dair bir şey söylenmediğinden dem vuran DSİP konuşmacısı, solun göçmen meselesinde aktif bir mücadele hattı ortaya koyamamasının altını çizerek, ‘1 milyon gider 5 milyon gelir!’ tarzında açıklamalarda bulunanların bir çözüm üretemeyeceğinden bahsetti.
Konuşmanın ardından soru-cevap ve değerlendirme kısmına geçildi.
KöZ adına etkinliğin katılımcılarını selamlayarak konuşmamıza başladık. Türkiye ve Dünya’da yayılan bir siyasi krizin ve devrimci durumun olduğundan bahsederken; Sri Lanka, Kazakistan örneklerinin önemli işaretler olduğundan söz ederek, bu ve benzeri ayaklanmaların içinden geçtiğimiz dönemde daha sık görüleceğinden bahsettik. 1 Mayıs’a hakim olan siyaset biçiminin emekçiler ve ezilenler lehine bir şey kazandırmayacağını vurgulayarak, ancak Millet İttifakı’na yarayacağından bahsettik. Tam da konuşmacının belirttiği gibi 1 Mayıs’ta işgale karşı söz söylemek gerekliliğinden bahsederken, bu sorumlulukla hareket ettiğimiz için, 1 Mayıs’ta alanlardaki ajitasyon ve propagandamızda ‘Kürdistan’da işgale son!’ şiarını dile getirdiğimizi vurguladık.
Aynı zamanda, işçilerin sınıf kardeşleri göçmen işçilere karşı bir nefret duygusu beslemediğini, göçmen karşıtlığının körüklenmesinin sebebinin Millet İttifakı’na karşı net ve kararlı bir tutum alınmamasının buna sebep olduğunu vurguladık. Ümit Özdağ’ın söylemleriyle körüklenmeye çalışılan göçmen karşıtlığının 1 Mayıs’ta Millet İttifakı’nın siyasetine çanak tutmanın bir sonucu olduğunu dile getirdik. Bu sebeple, göçmen karşıtlığıyla mücadele etmenin, emekçilerin ve ezilenlerin bağımsız mücadelesini yükseltmenin ön koşulunun ‘Düzen İttifaklarına, Rojava’nın düşmanlarına, işgalcilere, İki Turda da Oy Yok!’ şiarının somutlandığı bir mücadele hattını örmekten geçtiğini, aksinin sokakta olan kitlelerin devrimci enerjisini düzene payanda yapmak olduğunu vurguladık. Devrimcilerin görevinin devleti yıkmak olduğunu dile getirerek, Millet İttifakı’nı seçimlerde destekleyenlerin tutumunun sınıf işbirlikçiliğine çıkacağını dile getirdik.
Bizden sonra söz alan bir DSİP militanı ise, Millet İttifakı’nın çözüm olmadığını, seçimden ziyade mücadelenin önemli olduğundan bahsetti. Kendilerinin de tüm mücadele dinamiklerini birleştirecek bir anti-emperyalist cephe çağrısı olduğundan söz etti. Seçimlerde boykotun küçük bir tercih olacağından söz ederek, taktiksel olarak Erdoğan gitsin denebileceğini, ikinci turda Millet İttifakı’nın adayının desteklenebileceğini dile getirdi.
Soru cevap ve değerlendirme kısmının bitmesinin ardından etkinlik sona erdi.
Düzen İttifaklarına, İşgalcilere, Rojava’nın Düşmanlarına İki Turda da Oy Yok!
Seçimle Değil, Devrimle Gidecek!
Beşiktaş’tan Komünistler